atelier.matryoshka”nın sahibi Nesibe Özdemir ile markasını, bu süreçte yaşadıklarını ve bu işe başlayacak olanlara neler tavsiye edeceği üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

“daha okuyordum ve hiç param yoktu. Param olmadığı gibi herhangi banka ya da kişiden para alma gibi bir durumum da yoktu. Günlük geçici işlerde çalışabilirdim ama ben kendime bir hedef koydum. Üniversitede okurken ben bir yola gireyim, okul bittiğinde de bu yolda ilerleyeyim diyerekten ve ilerledim de.”

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Nesibe Özdemir. 27 yaşındayım, Adanalıyım. Gazi işletme mezunuyum aslında. Orda mutlu olamadığımı fark edince Kütahya, Dumlupınar Üniversitesi İngilizce Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde okudum. Fakat bu da beni tatmin etmedi. Sonra Eskişehir’e geldim. Ailem yıllardır burda. Dükkanımızı ise bir ay önce açtık.

Neden “atelier.matryoshka” ? Özel bir hikâyesi ya da manası var mı?

Hayır, yok. Hatta renkli gözlü olmam ve dükkanın ismi de bira araya gelince bir Rusluk olup olmadığını bile soruyor bazen insanlar. (Gülerek) Biraz ilginç ama Adana kökenliyim.

Kıvanç Tatlıtuğ’da Adanalı biliyorsunuz. Şahsen benim Adanalı olduğunu bilip de göçmene benzeyen tanıdığım ikinci kişisiniz.

Evet. Kıvanç Tatlıtuğ’da Adanalı ve benim gibi sarışın renkli gözlü. Dükkanın ismine dönecek olursak ben matruşka bebeklerle küçüklüğümde çok severek oynardım. Asıl çıkış ismim “Nes Şekerleme” idi. Daha sonra bu işi bu isim ile yapmaya başladım.

Bu ekonomik krizde dükkan açmak aslında oldukça riskli. Nasıl başladınız? Bize bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Ben beş yıldır internet üzerinden bu işi yapıyorum zaten. Bir ay evvel dükkana dökmüş olduk sadece. Şu an devam ettiriyoruz bakalım. Farklı projelerimiz var. Açıkçası benim beş yıllık bir tecrübem olduğu için bu iş beni çok da zorlamadı. Benim zaten bir müşteri kitlem var. Elbette her iş gibi bu işin de kendine göre zorlukları oluyor. Hiçbir şey göründüğü gibi toz pembe ve eğlenceli değil ya da birden bire mükemmel olmuyor. Emek ve fedakarlık gerekiyor bazı şeyler için.

Ben beş çocuklu bir ailenin kızıyım. Ailem bu noktada hâli ile çok fazla destek olamadı bana. Ama ben bir şekilde okumak zorundaydım. Bunun içinde bir şeyler yapmam gerekiyordu. Şartları değerlendirince daha okuyordum ve hiç param yoktu. Param olmadığı gibi herhangi banka ya da kişiden para alma gibi bir durumum da yoktu. Günlük geçici işlerde çalışabilirdim ama ben kendime bir hedef koydum. Üniversitede okurken ben bir yola gireyim, okul bittiğinde de bu yolda ilerleyeyim diyerekten ve ilerledim de.

Tasarımlarınızda ne ya da nelerden esinleniyorsunuz? Ürünler nasıl çıkıyor ortaya?

(Gülerek) Annem bir dükkana girmiş ve bana ojeler alıp getirdi. Ben de kendi kendime can sıkıntısı ile “Ben bu ojeleri süslerim” dedim. Sonra da fotoğraflarını çekip internete koydum. Sonra hiç beklemediğim şekilde birisi bana internetten mesaj yazdı bu ojelerden istediğine dair. Ben satmadığımı ama yine de kendisini kırmamak için yapabileceğimi söyleyip gönderdim. Böylece başlamış oldu hikâyem.

“Sosyal medyanın da etkisi ile işler büyüdü.”

Aslında müşteri tesadüfen ayağınıza gelmiş ve bu işe vesile olmuş

(Gülerek) Evet, müşteri ayağıma geldi diyebilirim. Daha sonrasında tuhafiyeden bir ayna aldım ve çiçeklerle süsleyip yine internete yükledim. Bu defa da bir fabrikatörün kızından mesaj geldi sipariş için. Ben hiçbir şekilde kâr amacı gütmüyorum tabi o sırada. Son derece şaşkın ve mutluyum da ama durumdan. O aynalardan 300 adet hiç unutmuyorum kendisinden sipariş aldım. (Gülerek) Hatta o dönem nasıl yapacağımı da bilmediğim için süslü dursun diyerekten pastane kutularına koydum. Böyle böyle sipariş almaya başladım. Açıkçası yaptığım işte çok titiz ve düzenli çalışırım. İnsanlarda bunu gördükçe birbirine tavsiye etmeye başladılar. Sosyal medyanın da etkisi ile işler büyüdü.

Benim bir kuralım vardır. Her gün yatmadan önce minimum bir saat boyunca yurt içi, yurt dışı rakiplerim, diğer insanlar ne yapmış, nasıl yapmış, bakarım. Ona göre de bir tasarım yaparım. Birisini kopyalamak değil benim mantığım. Hepsinin karışımı kafamda bir şeyler oluşturup ortaya çıkarıyorum. Hele de böyle bir iş yapıyorsanız trendleri mutlaka takip etmek zorundasınız. Bir de bizim sayfamızda yaptığımız işleri izinsiz olarak görsellerini alıp kullanan kişiler var. Bu noktada sıkıntı yaşıyoruz elbette. Ürünün orijinali bizim sayfamızda, ama bakıyoruz başka başka yerlerde kullanılıyor. Bu düpedüz emek hırsızlığı oluyor. Bu işi yapan bir sürü kişi var. Ben ve ekibimin farkı; hedef kitlemize sunduğumuz farklı tasarımdaki ürünler.

Peki bu işler için finansmanı nasıl sağladınız?

Sonrasında mal çekmem gerektiği için araştırma yapmaya başladım. Eskişehir’deki tuhafiyelerden mal aldığımda kâr edemiyordum. Ben de araştırmalarım sonunda (Gülerek) bu işi yapan herkes gibi İstanbul Eminönü’ne gitmem gerektiğini anladım. Türkiye’nin en büyük cam toptancılarından biri ile bağlantı kurdum. Beş yıldır bu işi yapıyorum ve hâlâ kendileri ile yüz yüze tanışmadım bu arada. İşin devamı daha da ilginç. Şöyle ki; kendilerine ulaştım ve dedim ki “Benim hiç param yok. Bir yandan bu işi yapıp, bir yandan da okumam lazım. Ailemin tek çocuğu ben değilim. Onlara yük de olmak istemiyorum hani. Hangi birimize yetsinler. Daha sonra dedim ki beni tanımıyorsunuz ama lütfen bana bir kredi açın. Bu imkansız bir şey biliyorum ama benim de durumum bu. Benim iki üç ürünüm var. Size söz veriyorum bu meblağı kesinlikle size geri ödeyeceğim. Ama sizin de bana ürün göndermeniz lazım. Sonra bana geri dönüşte bulundular, sağ olsunlar ve 25 bin lira destek olacaklarını söylediler. Ben başta dalga geçtiklerini sandım. Gerçek olduğuna inanamadım.

Daha sonra 1-2 bin liralık bir sipariş girdim bakım ne olacak diyerekten. Ertesi gün mal hemen elime geldi. İşte o zaman ciddi olduklarını anladım. Ve bana başta denen o 25 binlik kredi üzerine kaç 25 binlik iş yaptım okuduğum o beş yıllık süreçte. (Gülerek) Onlara olan borcumun tamamı ise dükkanı açmadan önce bitti. Bu dükkana da borçsuz bir şekilde girdim böylelikle. Kendilerine ise hâlâ minnettarım. Bu süreçte kendime olan inancımı ise hiç kaybetmedim.

Sitenizi incelediğimizde yurt dışından da müşterileriniz olduğunu görüyoruz. Bu nasıl oldu?

Yurt dışı projelerimizde Arap ülkeleri -ki bunun içerisinde Dubai ve Bahreyn var- ile anlaşmalarımız var. Yurt dışındaki Türkler ile anlaşmamız var. Belçika, Almanya, İsveç Avrupa’da örnek verebileceğim yerler. Aynı şekilde Azerbaycan ile de bir iş ilişkimiz bulunmakta. Bize internet üzerinden ya da telefon ile ulaşıyorlar ve biz de onlar için tasarlayıp üretmeye başlıyoruz.

Aileniz ve çevrenizin bir şeyleri başarabildiğinizi gördükten sonraki tutumu nasıl oldu peki?

Annem destek oldu. Yapabileceğimi biliyordu. Hiçbir zaman bırakmadı elimi. Zaten nikah şekeri yaptığımı biliyordu. Benim şöyle bir hedefim vardı o zamanlar. Bir nikah şekeri siparişi alıyordum. “Hadi anne sana bir kahve ısmarlayayım” diyordum. İhtiyaçlarımı kendim alabilmek ve anneme bir şeyler ısmarlayabilmek benim için çok büyük bir hedef, çok büyük bir şeydi o zamanlar. Annem, kardeşlerim, teyzem çok destek oldular sağ olsunlar. Babam açıkçası, erkeklerin bu işlere çok basit bakmasından dolayı biraz küçümsedi başlarda. İki kurdele yapıyorsun hani bu işlerden bir gelecek olmaz kaygısı ile bakıyordu işe. Başardığımı gördükçe onun da düşüncesi değişti ama.

Fiyatlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Fiyatlarımız üründen ürüne değişkenlik göstermekte. Biz Eskişehir’de solmayan gül olarak Afrika’dan getirdiğimiz güllerimiz ile şu anda tekiz diyebilirim. Benzer ürünleri gördüm ve açıkçası çok abartılı rakamlara satılıyor bunlar. Bizde ise tanesi elli lira kutulu olarak yetmiş beş lira ve yedi sene gibi bir süreye kadar da yaşıyor. Hatta bakıma göre on-on beş yıla kadar çıkıyor bu süre. Gelin buketlerimiz 150-300 lira ve kişinin isteğine bağlı olarak değişiyor gene burada da fiyat. Nikah şekerlerimiz de 3,5-4 liradan başlıyor.

“Ben yapamam” demesinler.”

Bu işi yapmak isteyen kadınlara neler söylemek istersiniz?

Asla kendilerine olan inançlarını kaybetmesinler. Ben kendine inancını kaybeden insanları gördüğümde çok sinirleniyor, üzülüyorum. Bizim buraya sürekli el işlerini veren kadınlarımız var.  Biz onların da ürün görseli çekimlerini ve satışlarını yapıyoruz. Hatta burayı büyütüyoruz. İkinci, üçüncü dükkanımızı açmayı düşünüyoruz. Burası sadece Nesibe’nin dükkanı değil. Burası gerçekten kadınlarımızın kızlarımızın kendilerini geliştirip kullanabileceği, kendine inanıp, büyütebileceği bir yer. Benim onlara söylemek istediğim şey; asla kendilerine olan inançlarını kaybetmesinler. Bu o kadar da zor bir iş değil aslında. Devletimizin de bu noktada kadınlarımıza pozitif ayrımcılık ile verdiği destekler söz konusu. Bunlardan kesinlikle faydalansınlar. “Ben yapamam” demesinler. Ben 29 yaş altı “Genç Girişimci” olarak bu konuda çok fazla destek alıyorum mesela. Onlar da isterlerse yapabilirler.

Bu işi yaparken yaşadığınız en büyük sıkıntı ya da unutamadığınız olay neydi?

Eskişehir otogarının tam ortasına oturup önümde kolilerim ile ağladığım günü asla unutamıyorum mesela. Belçika’dan bir siparişim vardı. Teslimatın bir kısmının da Eskişehir otogarından gitmesi gerekiyordu ve o dönemde terör olayları vardı yine. Yurt dışına kolilerim çıkamıyor, görevliler buna izin vermiyor. Yalvarıyorum artık görevlilere. Müşteri beni arıyor. Siparişlerin de düğüne yetişmesi gerekiyor. O esnada ne olduğunu anlayamadan biri geldi ve “Git artık burdan!” diyerek kolilerimi tekmeledi. Siparişlerimden kırılanlar oldu. Moral sıfır, sinirliyim. Siparişlerimi her ihtimâle karşı fazladan hazırladığım için kırılanları telafi etmem mümkün oldu tabi ama o günü asla unutamıyorum.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Çok yetenekli, keşfedilmeyi bekleyen kadınlarımız var. Sadece bir kıvılcım gerekiyor. Kendilerine bir parça güvenmeleri, “Ben bunu yaparım” demeleri gerekiyor. İnanç noktasında biraz eksiklik var aslında.  Bunu da aşarlarsa kesinlikle başarılı olacaklarına inanıyorum. Ayrıca bana hikâyemi bu vesile ile paylaşma fırsatı verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.