İddiaya göre; G.S. ve Ö.S. çifti, bebeklerinin olacağını öğrendikleri zaman kontrol amacıyla özel bir muayenehaneye gitmeye başladı. Aynı zamanda ESOGÜ Tıp Fakültesinde de görevli olan muayenehane sahibi doktor, iddiaya göre çifte doğumlarına gireceği sözünü verdi.

DOKTORU ESOGÜ’DE BULAMADILAR

İddiaya göre; anne G.S., sancılanmasının ardından söz konusu doktora sancılandığı haberini verdi. Kadın doğum uzmanı olan doktor ise çifte ESOGÜ’de bulunan doğumhaneye gelmelerini ve test sonuçlarına göre bilgi vereceklerini söyledi. İddiaya göre çifte doğuma gireceği sözünü vermesine ve G.S.’nin literatürde “40+4” olarak bilinen geciken doğum çeşidine sahip olmasına rağmen çift, doktoru ESOGÜ Tıp Fakültesinde bulamadı. Burada bebeğin kalp atışı dinlenirken bebeğin aniden kalbinin durması üzerine G.S., acil olarak başka bir doktor tarafından ameliyata alındı. Fakat bebek hayatını kaybetti. Çiftin avukatı, söz konusu doktorun çifte doğumlarına gireceği sözü vermesi nedeniyle o sırada ESOGÜ Tıp Fakültesinde bulunması gerektiğini öne sürdü.

DAVA İLK CELSEDE REDDEDİLDİ

Bebeklerini kaybetmelerinin ardından ESOGÜ Tıp Fakültesine idari, söz konusu doktora ise manevi tazminat davası açan çiftin, iddiaya göre doktora açtıkları manevi tazminat davası ilk celsede “husumet yokluğu” gerekçesiyle reddedildi. İddiaya göre davayı reddeden mahkeme, söz konusu doktorun ESOGÜ’de görevli olması sebebiyle çifte ESOGÜ’ye dava açmaları gerektiğini söyledi.

“BAŞSAĞLIĞI BİLE DİLEMEDİ”

Halihazırda ESOGÜ Rektörlüğüne idari dava açtıklarını ve sürecin halen devam ettiğini öne süren çiftin avukatı ise, G.S.’nin sağlıklı bir gebelik süreci geçirdiğini belirterek “Belki de erken müdahale edilseydi bebek kurtarılabilirdi. Ayrıca müvekkillerimin elinde doktorun doğuma gireceği sözünü verdiği ses kaydı da mevcut. Buna rağmen söz konusu doktor doğumda bulunmadı ve kendisine hiçbir şekilde ulaşılamadı. Kendisi savunmasında ‘O sırada özel muayenehanesinde başka bir hastayla ilgilendiğini’ söyledi. Fakat verdiği söz nedeniyle orada olması gerekirdi” dedi. Avukat, çiftin bebeğini kaybetmesinin ardından söz konusu doktorun üç gün boyunca başsağlığı bile dilemediğini iddia etti.

“HAK ARAMAMIZIN ÖNÜ BAŞTAN KESİLİYOR”

Avukat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Deliller incelenip bilirkişi raporundan sonra davanın reddi anlaşılabilir. Ancak ilk celsede husumet yokluğundan davanın reddi, doktoru direkt kamu görevlisi olarak yorumlamak doğru değildir. Bu noktada tüm sorumluluk o zamana dek süreçte olmayan üniversite hastanesine atılmak istenmektedir. Doktorla hasta müvekkil arasında muayenehanede kurulan bir özel vekâlet ilişkisi ve bir anlaşma vardır. Dava süreci müvekkiller için hâlihazırda maddi-manevi zorlu başlayan ve ilerleyen bir süreçken; bu durumda doktora karşı hak aramamızın önü baştan kesiliyor. Doktor 39. ve 40. gebelik haftasında gebeyi kontrol etmemiştir ve doğuma haklı gerekçe olmadan girmemiştir. Detaylı inceleme gerekmektedir. Kararı hukuka ve adalete aykırı buluyoruz ve üst mahkemede hakkımızı arayacağız.”

Haber: Atahan GEZER