Eskişehir’in kıymetli sanatçılarından Özden, bu sabah yaşamını yitirdi. İstanbul’da vefat eden Özden, 2 Ocak’ta Kurtuluş Camisi’nden son yolculuğuna uğurlandı. Özden’in kabri Eskişehir Asri Mezarlığı’nda…Özden için dijital medyada onlarca mesaj paylaşıldı.

Japon Fikret İstikbal'de Özge Zaim’e konuşmuştu:

Röportajı deşifre ettim, yazdım, hazırladım, bitirdim. Sonra koltuğa yaslandım, gözlerimi kapadım ve uzun uzun düşündüm. Toplumumuz aslında doğuştan arabesk müziğine yatkın değil mi? Yapılan araştırmalar arabesk müziği daha çok yoksul kesimin dinlediği sonucunu gösteriyor. Çünkü onlar şarkıların sözlerinde, nağmelerinde kendi yaşam tarzlarını buluyorlar. Arabesk müzikteki sert unsurlar onların haykırışları sanki… Tıpkı zengin kesimlerin caz müziğe olan ilgisi gibi… Ve bu söyleşiden sonra anladım ki insanların dinledikleri müzikler onların aslında yaşam biçimleri…

Fikret Özden asıl ismi… Ama çoğu kimse onu Japon Fikret lakabıyla tanıdı. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses gibi ünlü arabeskçilerin arkasında bağlama çaldı. Sazının sesi yüreklere işledi. Belki de Orhan Gencebay’ın şarkılarının hala hafızalarda kalmasının onunda katkısı oldu. Çünkü sahnenin arkasında durmayı tercih etti daha çok… Arabesk müziğin babaları olarak tabir edilen birçok ünlü isimle çalıştığını söyledi Fikret Amca... Şu anda pop ve rock müzik kategorisine giren şarkıların bile arabesk unsurları barındırdığını belirtti. Japon Fikret aslında Eskişehir için değerdi…
Bağlama çalmaya ne zaman
başladın Fikret Amca?
Bağlamaya 6 yaşında başladım. Türk Halk Müziği üstatlarından sarılı Ahmet’ten ilk bağlamamı aldım. Halk Eğitimden alt yapımızı aldık. Eskişehir’de bir konserden sonra Bursa’ya gittim. Bursa’dan da İstanbul’a geçtim. İstanbul’a gittikten iki yıl sonra güzel yerlere geldim.
Birçok ünlü sanatçıyla çalıştın, bağlama çaldın… Peki, ilk çalıştığın sanatçı kimdi?
İlk çalıştığım büyük sanatçı Neşe Karaböcek’ti. Neşe Karaböcek ile çalıştığımda ayaklarım sandalyeden yere basmıyordu.
Çalıştığın başka ünlü isimler oldu mu?
Askerlik dönemimde Ferdi Tayfur ile çalışıyordum. Askerlikten sonra Orhan Gencebay ile çalışmaya başladım. Yaklaşık 14 yıl beraber çalıştım. Daha sonra İbrahim Tatlıses ile çalışmaya başladım. Müslüm Gürses, Mine Koşan, Ferdi Tayfur gibi büyük sanatçılarla çalıştım.

İBRAHİM TATLISES BENDEN ÖZÜR DİLEDİ!
Nasıl kabul ettiniz İbrahim Tatlıses’le çalışmayı? Onunla yaşadığınız değişik anılarınız var mı peki?
İbrahim Tatlıses arkasında her zaman benim çalmamı istedi. Bende yanımda ki arkadaşlarıma ayıp olacağından dolayı kabul etmek istemiyordum. Bir gün gene Almanya Turnesinde prova yaparken ben çalmadım. Benim çalmadığımı görünce İbrahim Tatlıses bana sahnede küfür etti. Bende ona karşılık verdim. Daha sonra sahneden inerek, otele gittim. Almanya’da tabi usta bir bağlamacı bulmak zor… Otele beni ikna etmek için geldiler. Bende İbrahim Tatlıses’in özür dilemesi halinde çalabileceğimi söyledim. Daha sonra İbrahim Tatlıses benden özür diledi.
Çoğu kişi tarafından Japon Fikret olarak biliniyorsunuz… Bu lakap üstüne nasıl yapıştı Fikret Amca?
Eskiden lakabım Eskişehirli Tatar Fikret’ti. Stüdyoda Serra diye yabancı biri vardı. Kayıt yapıyorduk. Neyse o gün kavalcı gelmedi. Akşamdan kalmış, gelememiş. Stüdyonun çaycısından plastik elektrik borusu istedim. Bir yerden bulmuş getirdi. Bende kavalın deliklerin ölçüsünü bildiğim için tornavida ile ısıtarak delik açtım. Stüdyo sahibi kavalcı nerde diye çıldırıyor. Bende geldi abi dedim. Hani nerde deyince benim, ben çalacağım abi dedim. Dalga geçme benle sinirimi senden çıkaracağım dedi. Bende güldüm. Neyse o gün yaptığım o yapay kaval ile stüdyoda çaldım. Günü kurtardık. Daha sonra bizim her zaman gittiğimiz bir lokal var. Stüdyo sahipleri o lokale gelerek, bundan sonra Tatar Fikret yok. Artık sana Japon Fikret diyeceğiz dediler. Sebebi de o kaval sorununa çok kolay çözdüğümden dolayı Japon fikirlerinden geldi.
Sahneleri neden bıraktın?
İbrahim Tatlıses ile Mahsun Kırmızıgül arasında sürtüşmelerin yaşandığı zamanlarda Mahsun Kırmızıgül ve Bülent Ersoy’a çalıyordum. Bir gün gene sahnede prova yapıyorduk. Çakır gazinosunda çıkıyorlardı. Çakır gazinosu da sosyetelerin geldikleri en lüks mekânlardan bir tanesiydi o zamanlar… Mahsun Kırmızıgül ile prova yaparken üstümüze kurşun yağdırdılar. Keklik gibi sahnedeyiz. Kurşunların o zaman bize denk gelmemesi büyük şans. O günden sonra sahnelere bir daha çıkmama kararı aldım. O olaydan sonrada İstanbul’dan ayrılarak Antalya’ya yerleştim.
Sahnelerden ayrıldıktan sonra
neler yaptın peki?
Sahnelerden ayrıldıktan sonra eserlerimi pazarlamaya başladım. Yaklaşık 150’ye yakın bestem var. Bu bestelerimden 15 tanesi sanatçılar tarafından okundu. Sahneden sonra bestekârlığa ağırlık verdim. Antalya’da da otellerde çalışmaya devam ettim. Bergen, Cansever ve Azer Bülbül’le de orada çalıştım.
Genç nesillere bu işi önerir misin
Fikret Amca?
Bu meslek artık öldü. Eskisi kadar para kazanılmıyor ve değeri kalmadı. Emekler boşa gidiyor. 40 yıllık 50 yıllık emeklerimizin karşılığı bu kadar ucuz olmamalı. Ama ne yazık ki bu duruma geldi. Bir de korsan olayı çıktıktan sonra bu meslek tamamen bitti! Yaptığımız besteler bizlerin yavrusu gibi oluyor. Biz bestelerimizle yatıp bestelerimizle kalkıyoruz. Ama vatandaşlar hiçbir ücret ödemeden çok kolaylıkla indiriyorlar. Böyle olunca da bizlerin para kazanması imkansız. Korsana yönelik ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Otel köşelerinde sürünerek besteler yapıyoruz. Ama karşılığını alamıyoruz. Emeğimizin karşılığını almayınca da bu mesleği yapmanın bir anlamı yok!
Arabesk dönemi geçti artık sanırım… Gençler şimdilerde daha çok pop müzik ve rock dinliyor aslında değil mi?
Şimdide dinlediğimiz müziklerin Pop müzikle alakası yok. Sözlere bakın hemen hepsi arabesk… Sözlerin hepsinde bir duygusallık var. Sadece artık ritimler hızlandı. Tekno ritim kullanıldığında modern arabesk ortaya çıkıyor. Bundan otuz yıl önce Orhan Gencebay kullandı. O zaman Orhan Gencebay bir ufuk açtı.
Bağlamaya ilgisi olan yeni
nesle önerileriniz var mı?
Gençlerde ruh var ama ortaya çıkmamış. Gençler günümüzde bu meslekle ilgilensin. Ancak yaptıkları eserlere ruhlarını katarak yapsınlar. Bestelerini yaparken ruhsuz yapılan şarkıları günümüzde görüyoruz. Bir sene geçtikten sonra unutuluyor. Abdullah Yüce’nin otel köşelerinde yaptığı, ruhunu katarak yazdığı eserlerini bugünde severek dinliyoruz. Bundan dolayı bence bu meslekle uğraşan yeni neslin biraz duygusal ve anlamlı eserler vermesi gerekiyor. Geçmişteki ustalarının eserlerini örnek alsınlar. O ustalar bir daha gelmeyecek. Ne yazık ki o ustaların yaptığı besteler çok sınırlı. Bu sınırı arttırmakta gençlerimizin elinde…
Bağlama dersleri veriyor musunuz?
Bazen tanıkların düğünlerine gidiyorum. Orada bana çok yüksekten bakıyorlar. Benim kurs vermem durumda çok uçuk fiyatlar isteyeceğimi söylüyorlar. Ancak böyle bir şey yok. Ben sadece sıfırdan başlayan öğrencileri kabul etmiyorum. Onun dışında alt yapısı olan öğrencilere ders veriyorum. Üstelik öyle abartılı ücretlerde istemiyorum. Bu mesleğe gönül vermiş öğrenciler yetiştirmek beni de memnun eder. Yeter ki öğrenciler gelsin. Benden ders isteyen öğrenciyi geri çevirmeyeceğim.

KIZDIM, ÇİFTETELLİ YAPTIM!
Eskişehir Modern Çiftetelli sizin eseriniz olduğu söyleniyor, doğru mu?
20 yıl önce sanat müziği çalanlara kızdığım için yaptım. Çünkü o gruplarda bağlama yoktu. Ben de çiftetelli yaptım. O da patladı. Eskişehirliler çok sevdi. Eskişehirspor kazandığı her maç sonrasında çiftetelli çalıyor. Bunun benim eserimi bilenin sayısı çok azdır.
Eskişehirspor için neden beste
yapmadınız peki?
Eskişehirspor ilk süper lige çıktığı sene bir beste yaptım. Ancak vermedim. Eskişehirspor bu sene Avrupa’ya gitti. Bana teklif sunarlarsa seve seve beste yaparım. Memleketimin takımına kaliteli bir beste yapmak beni de çok sevindirir.

Fikret Özden, İHA Eskişehir Temsilciliği yapan merhum gazeteci Haluk Özden’in kardeşi, Anadolu Ajansı Antalya Muhabiri Oktay Özden’in de amcasıydı.