Kendinizi tanıtır mısınız?

1982 yılında Eskişehir Seyitgazi ilçemizin Kümbet köyünde dünyaya geldim. İlkokulu Kümbet köyünde tamamladıktan sonra ailemin yanından ayrılarak Eskişehir’e geldim. Ortaokulu şimdiki ismiyle Dr. Halil Akkurt Ortaokulunda, lise eğitimini ise önceki ismi Eskişehir Anadolu Teknik Lisesi olan Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Bilişim Teknolojileri bölümünde tamamladım. Süleyman Demirel Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği bölümünden 2006 yılında mezun oldum. İlk görev yerim Aydın’a öğretmen olarak atandım. Evli ve bir kız çocuğu babasıyım.

Nerelerde çalıştınız hangi görevleri yaptınız?

2006 yılında kısa bir dönem Eskişehir’de ücretli öğretmenlik yaptıktan sonra 2007 yılında Aydın ilimize 4/B statüsünde sözleşmeli öğretmen olarak atandım. Yaklaşık sekiz yıl Aydın’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptım. Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde yürütülen birçok yerel, ulusal ve uluslararası projelerde görev aldım. 2015 yılı başında iller arası yer değiştirme talebinde bulunarak Eskişehir’e tayin oldum. Şehit Murat Tuzsuz Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Eskişehir Fatih Fen Lisesi’nde Müdür yardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 2017 yılı Eylül ayında Çamlıca Kız İmam Hatip Lisemize okul müdürü olarak göreve başladım. Yaklaşık dört yıl okul müdürlüğü görevi sonrası okul yöneticiliği görevinden ayrılarak şube başkan yardımcısı olarak görev yaptığım Eğitim Bir-Sen Eskişehir 1 Nolu Şubenin yönetim kurulu başkanlığı görevini üstlendim ve şu an hali hazırda bu görevi yapmaktayım.

Sivil toplum için neler düşünüyorsunuz

Sivil toplumu en genel anlamıyla gönüllülük esasına dayalı, kendine dair bir hukuksal bir zemine sahip, devletle toplum arasında köprü vazifesi gören örgütlü yapılar şeklinde tanımlayabiliriz. Osmanlı Devleti döneminde ve öncesinde var olan loncalar, vakıflar, tarikatlar, tekkeler bugünkü ülkemizde var olan sivil topumun temelini oluşturmaktadır. 19. Yüzyıl’da devletin yüzünü Batı’ya çevirmiş olması ve merkeze alınan seküler devlet anlayışı sivil toplumun ve kuruluşlarının devlet üzerindeki etkisini ve etkinliğini azaltmıştır. 1980’li yıllar ve hemen sonrasında devletin liberal politikalara yönelmesi, demokratikleşme çabaları bir kez daha sivil toplum kuruluşlarını öne çıkarsa da yetersiz kalmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının özellikle bazıları toplumun devlet karşısındaki beklentilerini ön plana çıkarmanın ötesinde devlete ait bir yapıymış gibi hareket etmeye başlamışlardır. Bunun en güzel örneği bazı sendikaların, odaların ve sivil toplum kuruluşlarının 28 Şubat sürecinde topluma dayatılan antidemokratik uygulamaları destekleme ve yön vermeye çalışmalarını gösterebiliriz. Sivil toplum kuruluşları öncelikle toplumsal hayatta ve kamusal işleyişte insanı ve toplumu merkeze alan bir tutum sergilemek durumundadır. Bunun dışında sergilenen her davranış toplum tarafından kabul görmediği gibi STK’ların varoluş amacının dışına çıkmasına neden olmuştur. Sivil toplum kuruluşları kamusal işleyişte ve toplumsal hayatta toplum yararını gözeten gönüllü birer kamu denetçisi olmalıdırlar.

Eğitim-Bir-Sen ile yollarınız ne zaman kesişti

2008 yılında öğretmenliğimin ikinci yılında 4/B statüsünde çalışan kamu görevlilerine sendikalı olma hakkı verilmesinin hemen ardından Eğitim-Bir-Sen’e üye oldum. Sendikamızın işyeri temsilciliği ve ilçe yönetim kurulu gibi çeşitli görevlerde bulundum. 2015 yılında Eskişehir’e geldikten sonra sendikamızın bağlı olduğu Memur-Sen Konfederasyonuna ait Genç Memur-Sen'in Eskişehir İl Temsilciliği görevini iki yıl yürüttüm. 2018 yılında yapılan Eskişehir Eğitim-Bir-Sen 1 Nolu Şube 5. Olağan Genel Kurulunda o dönemki Şube Başkanımız Muammer Karaman’ın listesinde yer alarak yönetim kurulunda teşkilatlanmadan sorumlu başkan yardımcılığı görevine getirildim. 2021 yılı Ocak ayında Muammer Karaman başkanımızın sendikamızın genel başkan yardımcılığı görevine davet edilmesi üzerine yönetim kurulumuzun teveccühü doğrultusunda Eskişehir Eğitim-Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanlığı görevine getirildim. Kendisini tanıdığım ilk günden ve birlikte çalıştığımız dönemlerde her zaman bir dost ve bir başkan olarak Muammer Karaman başkanımızın bilgi, birikim, tavsiye ve düşüncelerinden istifade etmişizdir. Sendikacılık ve sivil topluma önderlik etme bakımından kendisine bir usta nazarıyla bakmışızdır. Değerli başkanımızın şehrimize ve sendikamıza uzun yıllar hizmetleri olmuştur. Kendisine bu hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. Üstlendiği genel başkan yardımcılığı görevini de en iyi şekilde yapacağına ve vazifesinde muvaffak olacağına dair inancımız tamdır.

Eskişehir’de sendikacılığı nasıl görüyorsunuz

Ülkemizde 90’lı yıllara kadar devlet memuru olan kamu çalışanlarının sendikalara üye olması mümkün değildi. Sendika kurmaya, örgütlenmeye çalışan kamu çalışanları çeşitli yaptırımlar ve cezalarla karşı kaşıya gelmekteydiler. O dönemlere ait bu tip olumsuz birçok anı mevcuttur. Sendika kurmanın ve örgütlenme hakkının verilmesinden sonra bile bu faaliyetlerin içinde yer alan, basın açıklaması yapan, sendikal bir eylem içinde bulunan birçok kişi idari baskılar ve cezalarla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle son yıllarda ülkemizin düşünce özgürlüğü ve demokratikleşme alanında attığı adımlarının artmasından alınan destekle önceki dönemlerle kıyasladığında memur sendikacılığının geldiği noktayı anlamlı buluyorum. Memur sendikacılığının geldiği noktayı yeterli görmemekle birlikte ve daha iyi noktalara taşınması bakımından gelecek yıllar adına umutluyum. Kendi özelimizde Eskişehir genelinde 14 ilçede yaklaşık 500 kurumda en son 2021 yılı mutabakat sonuçlarına göre toplam 4205 üyemiz bulunmaktadır. Eskişehir’in en merkezdeki okullarından tutun en kenarında kalmış okuluna varana kadar her kurumda üyelerimiz bulunmaktadır. Üyelerimizin mali, idari, hukuki ve yasal haklarını koruma, savunma ve daha iyi yerlere getirmekle sorumluyuz. Yetkili sendika olduğumuz için sadece kendi üyelerimizin değil eğitim-öğretim alanında hizmet veren tüm kamu çalışanlarının sorumluluğunu üzerimizde hissetmekteyiz. Göreve geldikten sonra ve hatta daha öncesinde bu sorumluluk bilinciyle her kuruma ulaşmaya, her eğitim çalışanının sorununu dinlemeye ve onlara çözümler üretmeye ya da çözüme aracı olmaya gayret gösteriyoruz. Bunu sadece sorun dinlemek ya da mevcut bir soruna çözüm bulmak olarak değerlendirmemek lazım. Bazen eğitim çalışanlarına ulaşıp onların yanında olmak, öğretmenler odasında ya da bir köy okulunun bahçesinde onlarla birlikte bir bardak çay içip sohbet etmek dahi eğitim çalışanları ve bizlere mutluluk kaynağı olmaktadır. “Şehir merkezine çok uzakta olsak bile Eğitim-Bir-Sen ve sendika yöneticileri buraya kadar geldiler, bizimle birlikte oldular, eğitime ya da gündelik hayat dair sohbet ettiler” düşüncesi unutulmuş olma duygusunu bir parça da olsa onların gönüllerinden çıkarılmasına neden olmaktadır. Ben şunu çok iyi biliyorum ki başka bir sendikanın ya da sendika yöneticilerinin erişmediği, Eğitim-Bir-Sen olarak sadece bizim ulaştığımız, birçok defa yerinde ziyaret ettiğimiz okullar ve eğitim çalışanları vardır. Eskişehir’de her kuruma ulaşıp eğitim çalışanlarımızın taleplerini dinlemeye, sorunlarını çözmeye ve bunlar için gayret göstermeye devam edeceğiz.

Yetkili sendika başkanı olarak neler yapmak istiyorsunuz?

2021 yılı sendika mutabakat sayılarına göre 4 bin 205 üye sayısı ile Eskişehir’de eğitim-öğretim hizmet kolunda yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen’dir. Bize sayı olarak en yakın sendikaya yaklaşık iki katı sayı fark atarak açık ara yetkiyi taçlandırmış bulunuyoruz. Eğitim-öğretim hizmet kolundaki sendikalı 7 bin 963 kişinin yaklaşık yüzde 53’ü bizim sendikamızın üyesidir. Bize inanıp, güvenen ve yetkiyi bize teslim eden üyelerimize sizlerin aracılığıyla teşekkür ederim. Güvenle verilen yetki ancak başarıyla sürdürülebilir. Yetkili sendika olmamızdan dolayı sadece kendi üyelerimizin değil tüm eğitim çalışanlarının mali, hukuki ve idari haklarını savunma ve daha iyi yerlere getirme noktasında çalışmaya devam edeceğiz. Bir yılı aşkın süredir ülkemizi ve dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınının eğitim çalışanlarına ekonomik, sosyal ve psikolojik anlamda olumsuz etkilerinin giderilmesi için bu yıl yapılacak olan toplu sözleşmenin hükümet adına bir fırsat olduğunu düşünmekteyiz. Kamu çalışanlarının, salgının etkisiyle oluşan hayat pahalılığı ve ekonomik anlamda oluşan alım gücündeki düşüşün hükümet tarafından toplu sözleşmede göz önünde bulundurulmasını ve kamu çalışanlarının enflasyon beklentileri üzerinden değil gerçek enflasyon verileri üzerinden desteklenmesini istiyoruz. 6 aylık maaş zamlarını, oluşan enflasyon rakamlarıyla değil toplu sözleşme masasında devletin bizzat kendi eliyle vermesini bekliyoruz. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göreve gelmesiyle düşünce olarak ortaya atılan ama hala somut bir ilerleyiş göremediğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bir an önce tekrar gündeme getirilip hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Öneri olarak ilk bizim ortaya attığımız ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından vaat edilen 3600 ek göstergenin her kamu çalışanına artı 600 gösterge puanı şeklinde yansıtılmasını istiyoruz. Ek gösterge puanında 600 puanlık yükseltme bizim talebimiz, Milli Eğitim Bakanımızın vaadidir ve bu vaadin bir an evvel hayata geçmesini bekliyoruz. Vaade dönüşen taleplerimiz icraata dönüşmelidir. Özellikle sınıf öğretmeni ve okul öncesi öğretmenlerinin maaş karşılığı ders yüklerindeki eşitsizliğin kaldırılması talebimizi yineliyoruz. Eğitim-öğretim hizmetleri dışında çalışan personel de her yılın Eylül ayında ödenen kırtasiye ödeneklerinden faydalandırılmalıdır. Hizmetli, memur, şoför vb şeklinde çalışan memurlarımıza verilen giyecek yardımlarının günlük ihtiyaçları gerçek anlamda karşılayacak düzeye getirilmesini bekliyoruz. Ayrıca öğretmenlik ataması bekleyen öğretmen adaylarının sahanın ihtiyaçlarını ve öğretmen adaylarının beklentilerinin karşılayacak düzeyde yapılmasının gerektiğine inanıyoruz. Kamu çalışanları arasında ücretli, vekil, sözleşmeli, kadrolu gibi çalışma huzurunu bozacak ayrımların bir an önce son bulmasını istiyoruz. Aynı işi yapan herkesin aynı statüye ve eşit haklara sahip olmasını talep ediyor biran önce sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini ve bir daha sözleşmeli personel ifadesinin istihdam şekli olarak bir daha kullanılmamak üzere terk edilmesini istiyoruz.