Rekabet gücümüz bakımından en önemli şey, inovasyon hızımız

Elon Musk

İnovasyon kelimesi, Latince kökenli innovare (yenilik) kelimesinden türetilmiştir. Ancak günümüzde değişimin çok hızlı olması sebebiyle sadece yeni olana değil, bir iş veya olgu için değer katan yeniliğe inovasyon denmektedir. Bu çerçevede de tüm dünyanın hızla dijitalleştiği günümüzde bugün sizlere kendi profesyonel alanım olan pazarlama tarafında dijital dünyanın yeni duyulmaya başlanan bir kavramı ve inovatif gelişmelerden bahsetmek istiyorum.

Geçen ay İstanbul’da Brandweek vardı ve yabancı konuşmacılarında katılımıyla Türkiye’den konusunda uzman önemli kişiler bu vesile ile bir araya geldi. Bu etkinliğe damgasını vuran bir konudan sizlere bahsetmek istiyorum; Dijital empati. Bu kavramı hiç duydunuz mu? Dijital empatinin tanımını yapmadan önce sizinle bazı veriler paylaşmam gerekiyor. Türkiye’de yaklaşık 83 milyon kişinin yüzde 63'ü aktif sosyal medya kullanıcısıdır ve yapılan araştırmalara göre bu kullanıcılar günde internette ortalama 7 saat geçirirken, 2 saat 46 dakikasını sosyal medyada harcamaktadır. İnternette ve sosyal medya kanallarında zaman geçirirken aynı zamanda dijital ayak izimizi bırakarak, kişiliğimiz hakkında da birçok ipuçları veriyoruz.

Dijital ayak izi yani "digital footprint", sanal ortamlardaki faaliyetlerimizin, tüm işlemlerimizin bir veri olarak izlenmesi anlamına geliyor. Kısacası internete bıraktığımız tüm kişisel verilerin toplamı, dijital ayak izimizi oluşturuyor. Buradan yola çıkarak da biz pazarlama profesyonelleri bu bilgileri işleyip, bu verileri markaların hem kurumsal itibarı adına yönetirken hem de marka bilinirliği ve satış hacimleri için avantajlı hale getiriyoruz. Bugün internette neredeyse her hareketimiz izlenebiliyor ve elde edilen bilgiler dijital profillerimizi oluşturuyor. Daha sonra bu dijital profil, işe alım süreçlerinden, vize alımına kadar hayatın her aşamasında karşımıza çıkıyor. Şimdilik size bu kavram reklamcıların işine yarar gibi gelse de kişisel itibarımız ve değerlerimizle de çok ilgili olup, medya okur yazarlığı kavramının alt başlığı olarak dijital okur yazarlık başlığında karşımıza çıkıyor.

Geçtiğimiz yıllarda belki haberlerde karşınıza çıkmıştır. Amerika konsolosluğu vize için başvuranlardan sosyal medya hesap bilgilerini ve e-postalarını istemişti. Şöyle düşünün çok yeni ve güncel bir uygulamada bilmeden oluşturduğunuz dijital profiliniz seyahat hakkınızın kısıtlanmasına yol açabilir. Başka bir örnek ise Çin’den; Çin hükümetinin denemeye başladığı, 2020 yılının sonlarına doğru sosyal gönüllülük esası ile devreye giren ve ilerleyen yıllarda zorunlu olabileceği ön görülen sosyal kredi notu uygulamasında olduğu gibi, dijital profillerimiz bazı temel hak ve özgürlüklerimizin kısıtlanmasına bile sebep olabilir.

Artık dünyanın birçok yerinde insan kaynakları uzmanlarının işe alımlarda adayların sosyal medya profillerini de incelediklerini ve buna göre kurum profiline uyan bir kişi olup olmadığınıza dair fikir elde ettiklerini biliyor musunuz? İnternete giren herkesin paylaşımlarını iyice analiz edip, kendilerine zararlı olacak içerikleri üretmemeyi öğrenmesini tavsiye ederek normal hayatta olduğu gibi dijital dünyada da kişilerle empati kurmanın önemine dikkat çekmek istiyorum.

Vaktimizin önemli bir bölümünü geçirdiğimiz internet üzerinde birçok platformda insanlarla iletişime giriyoruz. Yüz yüze olmadığımız bu durumlarda karşımızdaki kişilerle empati kurmak, onların ruh hallerini, duygusal durumlarını ve ihtiyaçlarını anlamak ve bu ihtiyaçları karşılamak dijital empati kavramının en basit tanımıdır. Dijital empatinin online iş geliştirme süreçlerinde kişilere ya da kurumlara farklılık sağlayarak, rakiplerinin önüne geçmek için büyük bir avantaj sağladığını da dile getirmek istiyorum.

Günümüzde infuluencer kavramı ile de bilinen sanal alanda tanınır kişi olarak karşımıza çıkan yeni nesil meşhurların takipçi kitlesi belirli persona ve niş gruplara sahiptir. Buna göre de marka iş birliktelikleri yaparlar. İşte bu kişilerin dijital varlıklarını dijital ayak izi raporları ile okuyabiliyoruz. Eminim özellikle bu dijital ünlülerin paylaşımları altında zaman zaman hepinizin dikkatini çeken hakaret içeren kontrolsüz yazılar olmuştur. İşte bunlar dijital empatiden uzak söylemlerdir. Belki o kişi ile yüz yüze geldiğinde söyleyemeyeceği şeyleri insanlar bu şekilde söyleyerek kendi içlerindeki karanlığa düşerler. Aslında ruh sağlığında mevcut bozukluklar ve değer karmaşası sanal ortamda karşımıza çıkar. Aynı şekilde bir markanın dijital profiline yazarken unutmamamız gereken dijital empati kuralları vardır. Mesela bir dükkâna girdiğimizde ne deriz? ‘Kolay gelsin.’ Yine aynı nazikliği aslında sanal ortamlarda da göstermek gerekir. Sanal yazışmalarda sorumuzu sorup cevabını aldıktan sonra da teşekkür edebilmek önemlidir. Yüz yüze olmasak da yüz yüzeymiş gibi her sağlıklı bireyin dijitalde de doğru davranış sergileyebilir olması tüm dünyada son zamanlarda konuşulan bir konu haline gelmiştir.

Aslında mevcut yaşamında beden ve ruh sağlığı yerinde olan bireyler zaten doğaçlama bu gibi davranışları dijitalde de sağlamaktadır. Bu sebeple gerçek hayatımızda sağlık bütünlüğümüz için farklı uygulamalar yaparak dengemizi korumamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Gerçek yaşamdaki empatimizi geliştirirken aynı zaman da artık yeni normaller kapsamında dijital empati yeteneğimizi de geliştirmeli ve medya okur yazarlığı seviyemizi dijital okur yazarlık olarak geliştirmeliyiz. Kullandığımız her sosyal medya aracı, bizim kimliğimizden ödün veren dijital varlıklarımız olduğunu unutmamalı hem kurumsal hem kişisel olarak dijital itibarımıza özen göstermeliyiz.