Kişisel ve kurumsal marka danışmanı, pazarlama stratejisti Busena Hanım, Türkiye’den neden uluslararası markalar çıkmıyor sorusunu bizler için detaylandırarak cevapladı. İşletmecilere yeni dünya düzenine adapte olabilmek için yol haritası olabilecek nitelikte tüyolar verdi.

Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba ismim Busena Çelik Zümbül. Aslen Kocaeli’nde doğdum, büyüdüm. On altı yıl önce üniversite için Eskişehir’e geldikten sonra eşimle tanıştım ve 2012’de de evlenip tam bir Eskişehirli oldum. Şu an Pazarlamakolog markamla farklı sektörlerden kişi ve kurumlara marka danışmanlığı ve pazarlama stratejistliği yapan, aynı zamanda ikinci markam olan Freyja Concept ile e-ticaret ile uğraşan bir kadın girişimciyim.

Peki, pazarlama ve marka yönetimi alanında uzmanlaşma kararını nasıl aldınız?

Nasıl girişimci oldunuz? Lisans eğitimimi Kimya üzerine tamamladıktan sonra yüksek lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik bölümünde yaptım. Öğrencilik yıllarımda yalın üretim sistemleri, proses yönetimi gibi ilgi alanlarım çerçevesinde stajlarım ve proje bazlı çalışmalarım vesilesiyle Türkiye’nin önemli kuruluşlarından Asaş Alüminyum da TPM çalışmalarında yer aldım. ETİ Kek Fabrikası Kalite Kontrol Departmanında, DEVA Holding İlaç Fabrikasında Proses ve İşletme Yönetimi Departmanında ve Bingo Deterjan Fabrikası Ar-Ge Laboratuvarlarında çalıştım. Ancak bu çalışmalarım bana ne yapmak istediğimi ararken ne yapmak istemediğimi keşfettirdi. Ben bir fabrikada 9.00 –18.00 saatlerinde robot gibi ömrümün sonuna kadar sadece bazı terfilerle ve kurumsal kimliğin bana katacağı itibarla çalışmak istemiyordum. Daha fazla insanla iç içe, iletişimin yoğun olduğu bir alanda çalışmak istiyordum. Bunun üzerine tez hocamın da yönlendirmesi ile işletme masterı yaptım. Kurumsal geçmişimde uluslararası firmalarda, pazarlama departmanlarına bağlı olarak farklı pozisyonlarda çalışma imkânı buldum. Ancak son çalıştığım iş yerindeki yöneticimden mobinge uğramam sonucunda, işten ayrılarak ilk girişimcilik macerama atıldım.

Girişimcilikte marka değeri yaratırken en çok hangi konuda zorlandınız?

İlk işimde hobimi ticarete çevirme kararı almıştım ve maalesef birçok girişimcinin yaptığı gibi farklı farklı hatalar yaptım. Bunun girişimcilik türlerinde farklı sebepleri var. Benim gibi kurumsal hayattan gelen girişimciler, kurulu bir düzenden sonra çalıştığı yeni kuracağı işte de her şey kurumsal hayattaki gibi olacak sanabiliyor. Aldığı eğitimlerin ve tecrübelerin çalıştığı kurum kültürü ile sınırlı kaldığını fark edemiyor. Ben de en çok bu durumun etkisiyle farklı hatalar yaptım ve 3 yılın sonunda kontrolsüz büyüme, yanlış borçlanma yüzünden marka değeri yaratmış ve iş potansiyeli olan bir işletmeyi devretme kararı aldım. Bu sebeple ilk başta kendi markamı yaratırken en çok girişimci ekosistemini anlamakta ve ticari düzene adapte olmakta sıkıntı çektim.

Marka danışmanlığı ve pazarlama stratejistliği yapmaya nasıl karar verdiniz?

Bir sefer damarlarınızda girişimcilik kanı akmaya başladıysa, hiçbir kurum bünyesinde çalışmak sizi tatmin etmemeye başlıyor. Bu sebeple de kısa süreliğine kurumsal hayata geri dönmüş olsam da bir yıl kadar satış yöneticiliği yaptım ve sonra tekrardan ticaret yapmaya başladım. Ben ilk işimi devrederken ODTÜ’den bir hocamdan mentörlük aldım ve aslında kendi gerçeklerimle yüzleştim. Kişisel markanın gerçek anlamını ve hayatımıza ne kadar yön verdiğini gördüm. Güçlü yönlerim üzerine bir yol haritası oluşturduk ve bu hedeflerim doğrultusunda eksik olan kısımlarımı donanımlamak için hem zaman harcadım hem de maddi harcamalar yaptım. Sonrasında da ömür boyu öğrenme deneyimini kabul ettim.

E-ticaret nasıl hayatınıza girdi?

Bu alanda marka değeri yaratmak nasıl bir deneyim? E-ticaretin yeni dünya düzeninin ticaret modeli olduğunu düşündüğüm için 2018 yılında kendimi o mecranın içine attım ve sosyal etki odaklı markam olan Freyja Concept’i kurdum. Aslında birçok insanın yaptığı en büyük hatanın, internette olup biteni sanal dünya yaftasıyla gerçek hayattan ayırması olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki bir mağazanız ya da üretim tesisiniz olduğunda mevcut çıktınızı direkt gerçek vitrinlerle tüketiciye satıyorsanız, webteki sayfanızda da ürün ya da hizmet satmak muhasebesel olarak tamamen aynı. Sadece satış yöntemlerinde stratejik değişiklikler var. Hem kaldı ki cadde üstünde bir mağazadan ticari hacim yaratıyorsanız, artık dijital en az iki üç platformda olmadığınızda, Google’a isminizi yazdığınızda hakkınızda bir şey çıkmıyorsa ya da çıkan ekran müşterinize kullanıcı deneyimi sunmuyorsa tüketici tarafından güvensiz olarak görülüyorsunuz. Bu sebeple her mecranın kendi içinde algoritmasını anlayıp ona göre marka kimliğinize uygun içerik üretmelisiniz. Bunları da sürdürülebilir bir şekilde işinizin bir parçası olarak sürekli yapmazsanız başarı kazanamazsınız ve marka değerinizi, bilinirliğinizi yükseltemezsiniz. Yani artık günümüzde web sayfalarınız, sosyal medya hesaplarınız sizin birer şubeniz gibi iş yapıyor. Influencerlar ise en önemli marka elçileriniz oluyor ve hepsinin de yönetilmesinin marka değeri açsından bir stratejisi var.

Peki, uluslararası marka değeri yaratmak için işletmeciler ne yapmalı?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki önümüzdeki yıllarda Türkiye’den önemli finansman değerleri yaratan markalar çıkacağını düşünüyorum. Özellikle genç nesil beni çok umutlandırıyor. Ben genç girişimciliği üzerine de yoğun çalışmalar yapıyorum ve ekosistemin içinde aktif olarak rol alıyorum. Liselerde eğitimler veriyorum ve mentörlük yapıyorum. Girişimcilik ruhunun ilk okuldan itibaren çocuklarımıza aşılanması gerektiğini düşünüyorum. Burada kastettiğim sadece ticari girişimcilik değil aslında girişken olmak, çözüm ve değer odaklı olmak. Gerek kendi işinde gerek çalıştığı işte yarattığı katma değerin farkında olabilmek. Eğer bir birey kurumsal hayatta kendine yer bulacaksa önce sermayedarın aldığı riskleri anlayabilmeli. Bunun içinde bizlerin bunu anlayabilecek nesiller yetiştirmemiz gerekiyor. Ülkemizi kadın girişimciliğini ve genç girişimciliği destekleyerek ancak kalkındırabiliriz. Yeni vizyonlara ve bakış açılarına ihtiyacımız var. Teknolojileşmekten anlamamız gereken sadece e – ticaret ya da sosyal medya da hesap açmak, içerik üretmek olmamalı.

O zaman tam olarak teknolojileşmekten kastınız ne biraz daha açabilir misiniz?

Her işin her sektörün kolaylaştırıcı teknolojik ürünleri üretilmeye başlandı. Bu bazen bir yazılımken bazen bir ara mamul olabiliyor. Girişimciler bu fırsatları değerlendirip yeni iş modelleri ile değer yaratırken, bu gibi yenilikleri takip eden ve işlerini çeşitli uygulamalarla kolaylaştırabilen kişiler, içinde bulunduğumuz değişim savaşından kazançlı çıkabilecek. Bu değişime ayak uyduramayanlarda birilerini suçlayarak yok olmaya mahkûm olacak. Yeni dönemde kendi sektörünüzle ilgili uluslararası boyutta yenilikleri takip etmek elzem oldu. Artık dünyaya ürün satmak çocuk oyuncağı. Daha yeni on yaşında Peak adında, çalışan yaş ortalaması 27-28 olan bir oyun yazılım firmamız dünya devi Zynga ile 1.8 milyar dolara iş birlikteliği yaptı. Artık bu gibi iş birlikteliklerine, mühendislik alanında, tekstilde, turizmde ve daha birçok sektörde de duymaya başlayacağımızı umuyorum. Özellikle üç boyutlu yazıcıların birçok sektörü alt üst edeceğini düşünüyorum. Nanoteknolojik ürünler birçok sektörü hakimiyeti altına alacak.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Kendi markalarınızla ilgili hedefleriniz nelerdir?   E-ticaret yaptığım markam Freyja Concept ile unutulmaya yüz tutmuş bir zanaat olan Keçeciliğe sahip çıkarken aynı zamanda geleneksel bir materyali modernize ederek tüketiciye doğa dostu bilgisayar kılıfları ve çantaları sunuyoruz. Bu alanda çalışmak istediğim uluslararası kurumlar var. B2B iş hacmi ile dünyaya önemli ölçüde ihracat yapmayı umuyorum. Önümüzdeki 10 yıl bizim için güzel olacak buna inanıyorum. Bununla beraber her an yeni bir yatırımla, bir ürünle ya da iş birlikteliğinde başka bir marka değeri yaratmak için kolları sıvaya bilirim. Bir pazar yerinde fırsat gördüğümde galiba harekete geçmeden duramıyorum. Tabii eğitim ve danışmanlık tarafı da hızla ilerliyor. 2021 de doktoraya başlama hedefim var. Avrupa birliği projelerinde daha aktif rol almak ve eğitim-danışmanlık hizmetimi de yurtdışına da satabilir olmak istiyorum.