Mine Hanımbize, BİM’de kasiyerlik yaptığı günlerden, İtalya eğitimi tecrübesine, Eskişehir’de kurduğu Marfa Mimarlık’tan devrettiği Lica Concept’e kadar yaşadıklarını anlattı.

2014’TE TÜRKİYE’YE DÖNDÜM
Mine KÜPELİ KÖSELER 1987 Eskişehir doğumlu. Atatürk Lisesi’nin ardından Çankaya Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Devamını Mine hanımında dinleyelim:
Çalışmaya üniversite yıllarında başladım.  Setenart Mimarlık’ta da çalıştım. BİM marketlerinde çalıştım. Üniversitenin üçüncü sınıfında kendi ofisimi açtım. Üniversitede öğrenim görürken İtalya’ya gidip gelmeye başladım. Fuarlara, Workshop’lara gidiyordum…
Okul bitince Bien Seramik’te çalışmaya başladım. Yurt dışı bağlantılı işleri vardı. Otelleri de vardı… Otellerinin. İtalya-İspanya bağlantılarını yaptım. Bu dönem sayesinde İtalyancam ileri seviyeye geldi. Yurt dışı bağlantıları yapmak bana ciddi iş deneyimi kazandırdı. Daha sonra bir İtalyan firmasında çalışmaya başladım. Prada, Miu Miu gibi mağazaların düzenlemesini yapıyorduk.  Ortadoğu ile olan işlerine ve malzeme geliştirmesine bakıyordum. 2014’te Türkiye’ye döndüm. Ve Eskişehir’de Marfa Mimarlık’ı kurdum. Dört yıl sonra ise Lica Concept’i kurdum…

BOŞUNA YAPMIŞIM DEDİĞİM BİR ŞEY YOK
Selda GÜMÜŞDOĞRAYAN’ın yanında çalıştım. Hastane mimarı… Çok değerli bir mimar… Onun yanında öğrendiklerimin haddi hesabı yok. Hem iş hem de insani ilişkiler olarak… BİM’de kasiyer olarak çalışmanın faydasını da gördüm. Farklı sektörlerdeki farklı tecrübelerimi sonrasında işimi geliştirmek için kullandım. Bunu da boşu boşuna yapmışım dediğim hiçbir şey yok. BİM’de çalışmak bile bana çok şey öğretti.

SADECE MADDİ KARŞILIĞINI ALMAK İÇİN İŞ YAPMIYORUZ!
Bir restoran sahibi geliyor, A mahallesine böyle bir yer açmak istiyoruz diyor. Önce bir çalışma yapmamız lazım. Sosyo-kültürel yapısı ne, müşteri kim olacak, yemek için ortalama ne kadar ödemek ister? Mekânda ne kadar oturuyor? Uzun süre mi oturmasını istersin, hemen yiyerek kalkmasını mı? Değerlendirme yapıyoruz, sonrasında bu değerlendirmeye göre fiyatlandırma yapıyoruz. Buraya ayrılması gereken bütçe şu kadar diyoruz. Bu miktardan az olmayacağı gibi, hedefinize göre daha fazla harcamanıza da gerek olmuyor. İç mimar ile çalışmak bu nedenle önemli.
 
Siz nasıl bir müşteri kitlesi ile çalışmak istiyorsanız, ona göre bir tasarım yapılmasına biz mekan terbiyesi diyoruz. Çok şükür düzenlemesini yaptığımız hiçbir yer sonrasında müşteri çekemediği için kapatmadı. Biz insanlardan yalnızca maddi karşılığını almak için iş yapmıyoruz. Onlara gerçekten iyi bir iç mimarlık hizmeti vermek istiyoruz.
 
 BİR LİRANIN ÖNEMİNİ BİLİYORUM
Ticaretin içinden geliyorum… Çok fazla insan tanıdım. İş sahibinin isteklerini de anlayabiliyorum. Ustalarla da çalışabiliyorum. Herkes için bir liranın çok önemli olduğunu, hem maddi karşılığını hem emeğinin karşılığını almak istediğini çok iyi biliyorum.

PARA-ÇOKOMEL’ BİR İŞ YAPACAĞIM
 Hizmet sektörünün, emek ile kazananın yarasıdır bu. Bir emtia aldığınızda hemen ödemesini yaparsınız. Fakat hizmet verenin ödemesi bir türlü gelmez. Biz de mimarlık hizmeti verdiğimizde ödemesini zor alıyorduk. İnsanlar hizmetin karşılığını ödemeye kolayca yanaşmıyor.
Sonra bu zorluğu da gördükten sonra tabiri caizse “al para ver çokomel” tarzı bir iş yapacağım dedim.
Al-sat ya da yapıp, tasarlayıp satacağım. Alıcı adımı dahi bilmeyecek, ödeme tarihini uzatmayacak, paramı da düzgünce ödeyecek. Lica Concept’te tasarımlar kendimize aitti. Defterler, tasarım ajandalar vardı. Şu an çok var ama ilk yapan bizdik. Bizden sonra o sektör gelişti çünkü buna ihtiyaç vardı. Yurt dışına gidip defter alan biriydim. İlk önceleri beşer, onar tane üretiyorduk. Sonra yüz yüz, bin bin üretmeye başladık. Ardından Lica Concept’i devrettim. Şu anda gayet iyi gidiyorlar.

ÇOK KULLANMIYORUM
Küpeli soyadı… Ailen ticaretin içinden geldiği için daha küçük yaşlarda ticaret kültürüyle büyüyorsun ve bunu zamanla içselleştiriyorsun. Bazı insanlar bunu okula gidip öğrenirken sen bunu küçük yaşlardan itibaren öğrenmişsin. Mesela lise yıllarımda muhasebe bölümünde çalıştım, fatura düzenlemeyi, kayıt tutmayı biliyordum aşağı yukarı. Bunlar çok büyük avantajlar…
Dezavantajı ise (gülüşmeler) ödeme alırken ‘Ya nasılsa parası vardır, geç ödesek de olur’ noktasında yaşıyorum. Bir iş kurmanın, bunu sürdürebilmenin çok farklı yönleri var. İyi hizmet vereceksiniz işinizi de iyi yapacaksınız ama karşılığını alamazsanız hizmet vermeyi sürdüremezsiniz. Avantajını da dezavantajını da yaşadığım anlar çok oldu. Babamdan öğrendiklerimi çok farklı bir alanda iyi hizmet vermek için uyarladım ben.
 
DUYGUSAL BAĞ PRANGA OLUYOR
Duygusal bakmamak gerekir. Markamıza, firmamıza belki de bir pazarcının tezgahına baktığı gibi bakmak lazım. Şu an Marfa markasını da satabilirim.Her şeyin bir yaşam döngüsü var. Şirketler de büyürler, gelişirler sonra evrilirler. Sonuçta bilgi birikimi sende duruyor. Markalaşmak ülkemizde çok zor olduğu için markalaşmak için çok efor sarf etmen gerekiyor. Belki insanı üzen bu oluyor. Kendi yaptığım evi satmak istedim. Evi satışa koyunca herkes ‘o kadar emek verdin, niye satıyorsun’ deiler. Duygusal bağlanmıyorum. Kaybettiğim şey için kolay kolay üzülmem. Ev de o kadar popüler olmuşken istediğimiz rakam verilirse neden olmasın dedik. Duygusal bağ insanın ayağında pranga oluyor.

İÇ MİMARLIĞIN İŞİ BAŞKA
Bir hukuk bürosu yapacağız mesela… Öncelikle iş sahibi avukata şunu soruyoruz… İçeri giren müvekkilinize nasıl hissettirmek istiyorsunuz. Burası büyük firmalara kurumsal hizmet veren, profesyonelliği yansıtan bir yer gibi mi hissettirsin? Yoksa müvekkil burası çok samimi, bunlar beni annem babam gibi savunur mu desin… Bir yerin modern ya da minimalist olması bu anlamda bir şey ifade etmiyor. Onu dekoratörler de yapıyor. İç mimarlığın işi başka… Biz daha çok insanların hayatlarını, mekanda nasıl hissedeceklerini ve nasıl bir döngü oluşturacaklarına yön veriyoruz. Mekan ile düşünceye ve davranışa yön vermek. Sihir gibi… İşimi çok seviyorum.