Bugün 5 Haziran. Dünya Çevre Günü ve Çevre Koruma Haftası. Başlığı neden bu şekilde yazdığımı merak etmişsinizdir. Kutlanacak ya da farkındalık oluşturulacak bir çevre kaldı mı bilmiyorum. Dünyayı mahvetmeye devam ettiğimiz gibi her geçen gün kirliliğe artı katmaya devam ediyoruz. Mesela Corona süreci aslında bu yazıda verebileceğim en güzel örneklerden bir tanesi. Malum hijyen ve temizlik denilince hassas olmaya devam ediyoruz ancak kullandığımız maske ve eldivenleri çöpe atmaktan bile aciziz. İstanbul Boğazı’nın maske ve eldivenle dolması, Avrupa’dan ithal ettiğimiz plastik atıkların sadece 2019 yılında 582.296 tonu bulması, kömürlü termik santrallerde bu kadar ısrarcı olmamız, siyanürlü atık depoları, iklim krizinin tarlalardaki ürünlere savaşı ve daha yazarsam bir sayfayı dolduracak örnekler…

Çevre Günü sadece 5 Haziran olarak düşünülmemeli. Yaşadığımız dünyanın her bir coğrafyasında her bir saniyesinde çevre gününü yaşamalıyız. Farkındalık ve bilinç konusunda maalesef toplum olarak gelişemedik. Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken çevre bilincini aşılaması ve küçük yaşlarda eğitim verilmesi etkili olabiliyor. Gözlemlerime göre belli bir yaştan sonra artık çevre mevre hak getire. Üstelik ekoloji, tarım, atık ve gıda konularında duyarlı olanlara da memlekette hemen entel yakıştırması yapılıyor. Bu da ayrı bir mevzu tabi. Ne yani çevreyi korumak lüks mü fuzuli mi?

Hava kirliliği pandemiden dolayı azaldı deniliyor. Gerek ulusal çapta gerek yerel yönetimler azaldığını belirtti. Dernekler ve Sivil Toplum Kuruluşları’da bu analize katıldığını açıkladı. Hem bilim hem de politika tepkisi açısından iklim değişikliği anlayışını geliştirmek için tasarlanmış İngiltere merkezli web sitesi Carbon Brief’e göre ise küresel karbondioksit emisyonları sadece %5.5 oranında düştü. Sonuç olarak; emisyonların %95’i salınıma devam ediyor ve gezegenimizin ısındığını gösteriyor.

Tabi yazımın temel konusu hava kirliliği değil sadece çözüm odaklı çalışmalarda yeterince analiz yapılmaması ve faklı fikirlerin ortaya çıkması. Alpu ilçesine yapılması planlanan kömürlü termik santral sürecinin sona erdiğinin düşünülmesi gibi… Halbuki mücadele devam ediyor. Yapılan algı yönetimleri de yanlış sapmalara yol açabiliyor.

Şunu demek istiyorum; yeterince farkındalık ve bilinç oluşturmadan çevre günü falan kutlamak bence gösterişe yol açıyor. Yazdığım örneklere de bakarsak sadece klavye başında günü anlamlandırmak değil harekete geçmek asıl mevzuyu oluşturuyor. Gazetecilere, ekolojistlere, akademisyenlere, yerel yönetimlere ve politikacılara büyük iş düşüyor.