Türkiye ekonomisinin lokomotif güçlerinden biri olan tekstil ve hazır giyim endüstrisinde alarm zilleri çalmaya başladı. Küresel pazarlardaki rekabet koşullarının ağırlaşması ve maliyet kalemlerindeki artışlar nedeniyle işletmeler faaliyetlerini sürdürmekte güçlük çekiyor. Sektör temsilcilerinden gelen veriler, yaşanan darboğazın derinliğini ve etkilerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Yüzlerce firmanın üretimi durdurduğu veya konkordato ilan ettiği sektörde, istihdam kaybı 300 bine yaklaştı. Yaşanan zorlu süreçte ayakta kalmaya çalışan işletmeler ise vardiya sayılarını azaltarak küçülme stratejisini benimsiyor.
Üretim Kapasitesinde Sert Düşüş ve Küresel Rakipler
Sanayi bölgelerindeki üretim bantlarının yavaşlamasıyla birlikte toplam iş hacmi ciddi oranda geriledi. Mevcut şartlar altında üretim merkezlerinde fabrikalar kapanırken, ayakta kalanlar kapasiteyi yüzde 30-40 seviyelerine indirdi. Türk sanayicisi, dış pazarlardaki paylarını Asyalı rakiplerine kaptırmanın sıkıntısını derinden hissediyor. Avrupa’da talep daralması, Çin, Bangladeş ve Vietnam’ın agresif fiyatları ile artan enerji, hammadde ve finansman maliyetleri ihracatı sert biçimde geriletti. Düşük fiyat politikası uygulayan rakip ülkeler karşısında yerli üreticinin rekabet gücü giderek azalıyor. Siparişlerin bıçak gibi kesilmesiyle birlikte tesislerdeki makine parkurları atıl duruma düşmeye başladı. İhracat rakamlarındaki aşağı yönlü ivme, şirket bilançolarında onarılması güç hasarlar bırakıyor. İçinde bulunulan ekonomik konjonktür, üreticileri sektör değiştirmeye veya küçülmeye itiyor. Maliyetini karşılayamayan birçok üretici depolama, lojistik ve farklı ticaret alanlarına yönelmeye başladı. Sanayi tesislerinin depoya dönüşmesi, ülkedeki üretim kültürünün erozyona uğradığına işaret ediyor.
Krizin Yapısal Nedenleri ve Zincirleme Etki
Sektörde meydana gelen daralma sadece dönemsel bir dalgalanma olarak değerlendirilmiyor. Analistlere ve Uzmanlara göre kriz geçici değil, yapısal nitelik taşıyor. Yıllardır süregelen işleyiş modelinin artık günümüz koşullarında sürdürülebilir olmadığı belirtiliyor. Sektörü çıkmaza sürükleyen faktörler arasında; Ucuz iş gücü avantajının kaybedilmesi, finansmana erişim sorunu, modernizasyonun ertelenmesi, markalaşma eksikliği ve fason üretim modeli sektörü çıkmaza sürükledi şeklinde sıralanıyor. Katma değerli üretime geçişte yaşanan gecikmeler faturayı her geçen gün ağırlaştırıyor. Finansal yükümlülüklerini yerine getiremeyen şirket sayısı artarken hukuki süreçler devreye giriyor. Bugüne kadar yaklaşık 300 firmanın konkordato ilan ettiği belirtilirken, bu sürecin tedarik zincirinde de zincirleme etki yarattığı vurgulanıyor. Ödeme dengelerinin bozulması, hammadde tedarikçisinden son satıcıya kadar ticaretin tüm halkalarını olumsuz etkiliyor. Piyasada nakit akışının durma noktasına gelmesi ticari faaliyetleri kilitlemiş durumda. Güven ortamının zedelenmesi ise sektöre yapılacak yeni yatırımların önünü kesiyor.

Sektör Temsilcilerinden Çözüm Önerileri
Tekstil dünyasının çatı kuruluşları, yaşanan olumsuz tablonun tersine çevrilmesi adına çeşitli çözüm önerileri sunuyor. Yetkililer, yasal düzenlemelerin piyasa gerçeklerine göre revize edilmesini talep ediyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, sektörün ayakta kalabilmesi için konkordato uygulamalarında düzenleme yapılması ve yeni bir yol haritası oluşturulması gerektiğini belirterek, teknolojik dönüşüm, teknik tekstil, markalaşma ve sürdürülebilir üretime yatırım yapılmadıkça toparlanmanın zor olacağını ifade etti. Başkanın açıklamaları, geleneksel üretim metotlarının terk edilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Katma değeri yüksek teknik tekstil ürünlerine geçiş, sektörün geleceği için hayati önem taşıyor. Global markalarla rekabet edebilmek adına markalaşma stratejilerine ağırlık verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Sürdürülebilirlik kriterlerine uyum sağlamayan firmaların gelecekte pazar bulmakta zorlanacağı öngörülüyor. Teknolojik altyapısını yenilemeyen işletmelerin küresel yarışta oyun dışı kalması kaçınılmaz görünüyor. Sektörün geleceği, inovasyon odaklı bir dönüşüm stratejisine bağlı bulunuyor. Mevcut krizden çıkış reçetesi olarak köklü bir zihniyet değişimi sunuluyor.
Ticaret Merkezlerinde Sessizlik Hakim
Ekonomik durgunluğun somut yansımaları İstanbul'un en işlek ticaret merkezlerinde net bir şekilde gözlemleniyor. Yaşanan Kriz, İstanbul’un Merter, Laleli ve Osmanbey gibi tekstilin kalbi sayılan bölgelerinde de net biçimde hissediliyor. Bölgedeki esnaf, tarihinin en durgun ve sessiz günlerini geçiriyor. Vitrini boşalan dükkanlar ve camlara asılan kiralık ilanları, yaşanan sıkıntının boyutunu gösteriyor. Semtlerde Çok sayıda mağaza ve showroom kapanırken, yabancı alıcıların azalmasıyla ticaret neredeyse durma noktasına geldi. Bavul ticaretiyle ünlü lokasyonlardaki insan yoğunluğu yerini tenhalığa bıraktı. Söz konusu bölgeler; Bir zamanların hareketli tekstil merkezleri bugün boş sokaklar ve kapalı dükkânlarla anılıyor. Yurt dışından gelen alım heyetlerinin rotalarını daha ucuz pazarlara sahip ülkelere çevirdiği görülüyor. Bahsi geçen bölgelerdeki ticari hacmin daralması, nakliye ve konaklama gibi yan sektörleri de olumsuz etkiliyor. İstanbul'un moda merkezleri eski canlılığına kavuşmak için zorlu bir sınav veriyor.



