Finansal okuryazarlık alanında yapılan araştırmalar, kredi kartı kullanım alışkanlıklarının bankacılık sicili üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Aynı kredi kartını sürekli kullanmak, borçlar günü gününe ödense bile görünmeyen bir risk yaratabiliyor. Vatandaşların birçoğu ödemelerini aksatmadığı sürece sorun yaşamayacağını düşünüyor. Ancak bankacılık algoritmaları sadece ödeme performansına değil, limit kullanım oranlarına da odaklanıyor. Finans çevrelerinde yapılan son değerlendirmeler, harcamaların sadece bir kartta toplanmasının kredi notu üzerinde sanılandan daha etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bankalar, müşterilerin finansal davranışlarını analiz ederken kartların doluluk oranlarını kritik bir gösterge olarak kabul ediyor.
Kullanım Oranının Yarattığı Risk Algısı
Bankalar ve kredi değerlendirme sistemleri, yalnızca borcun ödenip ödenmediğine değil kredi kullanım oranına odaklanıyor. Söz konusu oran, kart limitinin ne kadarının düzenli olarak harcandığını gösteriyor. Bir kredi kartının limitinin büyük bölümünün sürekli dolu görünmesi, sistem tarafından nakit ihtiyacının yüksek olduğu şeklinde yorumlanıyor. Ayrıca finansal esnekliğin kırılgan olması ve alternatif kredi alanlarının sınırlı kalması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Borç her ay tamamen kapatılsa bile yüksek doluluk oranı riskli müşteri profili çiziyor. İlgili durum da kredi notunun yükselmesini yavaşlatıyor, bazı durumlarda ise aşağı çekebiliyor. Finans kuruluşları, limitlerinin sınırlarını zorlayan müşterilere karşı temkinli yaklaşıyor.
Kritik Yüzde ve Dengesiz Kullanım
Finans uzmanlarının ortak görüşüne göre, bir kartın limitinin %70–80’inin sürekli kullanılması, risk algısını belirgin biçimde artırıyor. Kart limitinin tamamına yakınının harcanması, bankalar nezdinde nakit sıkışıklığı işareti olarak algılanabiliyor. Özellikle tüm harcamaların tek karttan yapılması ve diğer kartların neredeyse hiç kullanılmaması dengesiz bir tablo oluşturuyor. Ekstre kesim tarihinde kartın dolu görünmesi de puanı düşüren etkenler arasında yer alıyor. Bankaların “dengesiz kredi kullanımı” olarak değerlendirdiği başlıca göstergeler, kredi notunun baskılanmasına neden oluyor. Vatandaşların harcamalarını tek bir karta yığmak yerine mevcut kartlarına paylaştırması tavsiye ediliyor.

Borç Ödemenin Ötesindeki Kriterler
Birçok kullanıcı, “borcumu gecikmeden ödüyorum” düşüncesiyle güvende olduğunu sanıyor. Oysa kredi notu hesaplamasında ödeme düzeni kadar kredi kullanım oranı ve toplam açık kredi limiti de dikkate alınıyor. Kartların dağılımı da sistemin değerlendirdiği parametreler arasında bulunuyor. Yani borcun ödenmesi önemli ama tek başına belirleyici değil. Bankalar, müşterinin sadece borcuna sadık olmasını değil, aynı zamanda limitlerini nasıl yönettiğini de inceliyor. Tek bir kartın limitini zorlamak yerine farklı bankaların kartlarını aktif tutmak daha sağlıklı bir finansal profil oluşturuyor. Uzun vadede kredi başvurularında sorun yaşamamak için kullanım alışkanlıklarının gözden geçirilmesi gerekiyor.
Dengeli Profil İçin Uzman Tavsiyeleri
Finans uzmanları, kredi notunu korumak ve yükseltmek isteyenler için 4 temel öneride bulunuyor. İlk olarak harcamaların birden fazla karta dengeli dağıtılması gerektiği vurgulanıyor. Tek bir kartta kullanım oranını mümkünse %50’nin altında tutmak puan artışını destekliyor. Ekstre kesim tarihinden önce borcun bir kısmını kapatmak da limitin düşük görünmesini sağlıyor. Kullanmadığınız kartları tamamen sıfırlamak yerine düşük tutarla aktif bırakmak sistemde olumlu bir izlenim bırakıyor. Bahsi geçen yaklaşım, sistemde daha dengeli ve güvenilir bir kullanıcı profili oluşturuyor. Kredi notu sadece borçla ilgili değil; davranışsal göstergelerle şekilleniyor. Doğru strateji, kredi onay süreçlerini, faiz oranlarını ve limit artışlarını doğrudan etkileyebiliyor.



