Kira sözleşmelerinde yer alan küçük detaylar, ilerleyen süreçlerde büyük hukuki sorunlara kapı aralayabiliyor. Kiracılar ile ev sahipleri arasındaki anlaşmazlıklara bir yenisi daha eklendi ve binlerce kişiyi ilgilendiren önemli bir içtihat oluştu. Mülk sahibinin bilgisi dahilinde olsa bile, sözleşmede adı geçmeyen üçüncü kişilere yapılan ödemeler yasal geçerlilik taşımıyor. Kira bedelinin mülk sahibi dışında, sözleşmede adı geçmeyen üçüncü bir kişinin (eş, çocuk veya yakın akraba) hesabına yatırılması, borcu yasal olarak ortadan kaldırmıyor. İyi niyetle yapılan bu işlemler, kiracının temerrüde düşmesine ve evden çıkarılmasına sebep olabiliyor. Hukukçular, ödemelerin mutlaka tapu sahibi veya sözleşmede belirtilen yetkili kişinin hesabına yapılması gerektiği konusunda uyarıyor. Aksi takdirde yıllarca düzenli ödeme yapılmasına rağmen kiracı borçlu konumuna düşebilir.

Sözleşmedeki Yetki Maddesinin Önemi

Kira ilişkisinin en temel unsuru olan ödemelerin ispatı, olası davalarda belirleyici rol oynuyor. Hukuk sistemine göre, borcun ifası ancak doğru kişiye yapıldığında gerçekleşmiş sayılır. Eğer kira sözleşmesinde açık bir yetkilendirme maddesi bulunmuyorsa; ev sahibinin eşi, çocuğu ya da bir yakınına yapılan para transferleri yasal olarak kira ödemesi yerine geçmiyor. Sözlü beyanlar veya teamüller, yazılı belgenin hükmünü ortadan kaldırmıyor. Bu durum, kiracının iyi niyetle ödeme yapmasına rağmen, hukuki süreçte borçlu durumuna düşmesine neden olabiliyor. Ev sahibi ile ilişkilerin iyi olması, yasal prosedürlerin göz ardı edilebileceği anlamına gelmiyor.

Emsal Karar ve Tahliye Süreci

Konuyla ilgili emsal niteliğindeki karar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nden geldi ve tüm kiracılar için uyarıcı bir nitelik taşıdı. Mahkeme, ev sahibinin eşine düzenli ödeme yapan ancak bu durumu sözleşme ile kayıt altına almayan bir kiracının davasını görüştü. Dosyayı inceleyen heyet, ödemelerin yanlış hesaba yapıldığı gerekçesiyle kiracıyı haksız buldu. Mahkeme heyeti, yapılan ödemelerin "kira borcunu ortadan kaldırmadığına" hükmetti. Kararda, kira borcunun yasal olarak halen devam ettiği vurgulanarak kiracının tahliyesine karar verildi. Düzenli ödeme yaptığını düşünen kiracı, usul hatası nedeniyle evinden oldu.

Tazminat Yükü ve Çifte Ödeme Riski

Mahkemenin verdiği hüküm, sadece tahliye kararıyla sınırlı kalmadı ve maddi yaptırımları da beraberinde getirdi. Kiracının, borcu olmadığına dair yaptığı itirazı haksız bulan mahkeme, kiracıyı ayrıca icra inkar tazminatı ödemeye mahkum etti. Hukuki süreç sonunda kiracı, ödediği kiraları ispatlayamadığı için tekrar ödeme riskiyle karşı karşıya kaldı. Böylece kiracı hem evinden oldu hem de kira bedellerini ikinci kez ödeme riskiyle ve tazminat yüküyle karşı karşıya kaldı. Yanlış hesaba gönderilen paraların iadesi için ayrı bir dava açılması gerekebiliyor.

Hukukçuların Kritik Uyarıları

Uzmanlar, kira ödemelerinde izlenmesi gereken yasal prosedürleri hatırlatarak mağduriyetlerin önüne geçilmesini amaçlıyor. Hukukçulara göre bu karar, kiracılar için hayati bir uyarı niteliği taşıyor. Banka dekontlarında yazan alıcı isminin doğruluğu büyük önem taşıyor. Kira bedeli düzenli olarak banka yoluyla gönderilse bile, alıcı kısmında yazan ismin kiraya veren ile birebir aynı olması gerekiyor. Güvence sağlamak için iki temel kuralın uygulanması şart koşuluyor. Ödeme yapılacak kişinin isminin ve IBAN bilgisinin kira sözleşmesinde açıkça yer alması gerekiyor. Eğer üçüncü bir kişiye ödeme yapılacaksa, ev sahibinden bu konuda yazılı bir yetkilendirme veya talimat belgesi alınması şartı aranıyor. Aksi takdirde yapılan tüm ödemeler hukuken "ödenmemiş" sayılabiliyor ve ağır sonuçlar doğurabiliyor.

Kaynak: Halk TV