Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler, eskisehir.net Yazı İşleri Müdürü Deniz Çağlar Fırat’a özel açıklamalarda bulundu. ETO seçimlerinde adaylığına netlik kazandıran Güler, aynı zamanda geçmiş dönem muhasebesini de yaparak çarpıcı açıklamalar yaptı.

Hedefsiz hareket etmediğini ifade eden Güler, hedefleri olduğunu ve hedefleri olduğu sürece de görevinin başında olmak istediğinin altını çizdi. ETO’nun yeni hizmet binası ve Fuar ve Kongre Merkezi ile sürdürülebilir gelir etmeye başladığını belirten Güler, Eskişehirlilere de önemli çağrılarda bulundu.

“BOŞ İŞLERLE UĞRAŞMAM, HEDEFİM VARSA GÖREVDEYİM”

-ETO seçimleri yaklaşıyor Başkanım, her seçim öncesi olduğu gibi merak edilen soruyu direkt sormak istiyorum. Bu seçimde aday olacak mısınız?

Ben hayatım boyunca boş işlerle uğraşmadım, uğraşmam da. Ne zaman boş işlerle uğraşmaya başlarsam ben giderim zaten. Hedef koyabildiğim sürece, bir hedefim olduğu sürece görevimin başındayım. Asıl mesele bu. Şimdi yani öncelikleri doğru tespit etmek lazım burada. Bu binaları yaparken (ETO Fuar Merkezi ve Kongre Salonu ile ETO Yeni Hizmet binasını kastediyor) herhalde 40 kere Ankara’ya gidip mimarlarla toplantı yapmışımdır, kendi arabamla. Bunca yıldan beri ben belki 300 kere Ankara’ya gitmişimdir, belki 500 kere, bilmiyorum.

Bu seyahatlerin hepsini ben kendim yaptım, kendi paramla. Ama hep bir hayal, hep bir düşünce, hep bir planlama, hep bir hedef vardı. Hedefim bitti mi, hedefimiz devam ediyor mu? Ediyor tabii şu anda.

“TALİP DE OLABİLİR AMA ODANIN BİR LİRASINI BOŞA HARCAMAM”

-O zaman ben mesajımı alıyorum. Hedefiniz devam ettiği sürece göreve devam etmek istiyorsunuz.

Şunu söyleyeyim benim hedeflerim var şu an itibariyle, ekibim de var. Ben ekiple bunları tartışıyorum. Ben onlara hep dediğim bir şey var: Gerçekten bu işi daha anlamlı yapacak, daha çok hedef koyacak, daha çok planlama yapacak bir adam varsa yapabilir. Talip de olabilir bu işe, çok net söylüyorum bunu.

Burası bana babamdan miras kalmadı ama ben burada olduğum sürece buranın çerezini bile kendi cebimden yiyorum, suyunu bile kendi cebimden içiyorum. Bu kadar hassas davrandım ben geldiğim günden beri buraya. Odanın bir lirasını, tek bir delik lirasını boşa harcamadım burada.

Desinler iş yapmadın, zaten o noktaya geldiğimde giderim zaten. Benim bakış açım bu. Yani hayatı böyle kurgulamak zorundayım. Çünkü dünyada başka işlerim de var. Üretebildiğim sürece buradayım ben. Baktım eğer buraya benim gücüm, kudretim yetmiyorsa giderim…

Şimdi hedeflerimiz devam ediyor dediğimiz gibi.

-Buradan anladığımız kadarıyla yeni döneme yeni hedeflerle ve mevcut hedefleri de bitirmek üzere devam etmek istiyorsunuz. 17 Kasım’da yeni yere taşınıyorsunuz. Oranın temellerini de siz attınız, hayata siz geçirdiniz.

Kazıkları ben çaktım.

-Kazıkları çaktınız, tarihe de geçtiniz. Hem fuar merkezi hem yeni yer.

Benim bugün burada son günüm.

-Son röportaj da bana nasip oluyor.

Evet, yarından itibaren bundan sonra oraya gideceğim. Bir ben kaldım, bir de aşağıda çalışan birimler kaldı.

-Ama burada da sizin çok uzun bir meclis üyeliğiyle beraber anılarınız var, bir birikiminiz var.

26 yıl. Yani bu bina (eski binayı kastediyor) bana çok şey ifade ediyor, duygusalım aslında bu konuda. Yani bugün de çok duygusalım son açıklama vesilesiyle. Tabii çok hikâye var, çok anım var benim burada. Yani acısıyla, tatlısıyla, üzüntüsüyle, güzellikleriyle, başarıyla… Yani burada görev yaptığım süre boyunca, şöyle söyleyeyim: 13 yıl oda başkanlığı, 5 buçuk yıl meclis başkanlığı, 6 yıl yönetim kurulu üyeliğiyle… Komiteye yaptığım görevleri saymıyorum. Ama tabii bu aidiyet duygusu da artık oluşmuş durumda.

Buraya sayısız eleman aldım, sayısız eleman buradan ayrıldı. Buradan ayrılanlarla yollarda karşılaşıyoruz. Yani burada emek harcamış, 25-30 yıl çalışmış, emekli olmuş arkadaşlarımız var. Benimle işe başlayıp şu ana kadar burada çalışan, belki 26 yıldan beri çalışan arkadaşlarımız var. Artık burada biz bir aile olduk, çok kolay bir iş değil bu iş.

- Ama burada bir takım faaliyetler, belirli işler hâlâ devam edecek.

Burada sadece çok küçük bir birim bırakacağız. Bölgede bulunan üyelerimize hizmet verecek birim olacak burası.

-Başkanım hatırlıyorum ilk bu fuar merkezinin ve yeni binanın projesini çizdiğinizde Eskişehir gündemi onu çok tartışmıştı.

Çok.

FUAR VE MÜZE PROJELERİ KENTE VİZYON KAZANDIRDI

-Hatta maliyeti, bütçesi, gerekliliği, gereksizliği kamuoyunda tabii biraz da siyasete alet edilmişti benim görüşüme göre. Fuar merkeziyle ilgili, orada yapılan etkinliklerle ilgili, bunların geri dönüşüyle ilgili siz memnun musunuz?

Ben şunu söyleyeyim; yapılan iş gerçekten Eskişehir’e inanılmaz bir katma değer ve vizyon kazandırmıştır. Eskişehir’in geleceği açısından da yeni hedefler koymasına neden olmuştur Şimdi 159 tane etkinlik bir yılda yapılıyorsa bunun bir nedeni var. Bunların çoğunu kendimiz yapıyoruz. Bu neredeyse iki günde bir etkinlik anlamına geliyor. Bu altyapıya sahibiz ve bunu ticaret odasının dışında iki tane işletme yapıyor. Yani bir şirket kurmuşum, öyle düşünün. İki tane işletme kurmuşum, paralarını çalıştırıyor. Ve para kazanıyor. Ticaret Odasının bir lira yükü yok bu işlerde.

Kendi maaşını ödüyor, kendi giderlerini karşılıyor, kendi elemanlarının maaşını ödüyor. Bir de kendine hizmet ediyor. Kendi de kazandırıyor. Ekonomik olarak bunun çarpanını iyi değerlendirmek lazım. Bunu analiz edebilen var, analiz edemeyen var. Ben siyaset yapmıyorum. Benim baktığım tek şey, Eskişehir ekonomisine nasıl katkı sağlarım? Ben 20-25 lira cebimizde para varken bu hayal ile yola çıktım. Biz burayı yaparken gerçekten çok zorlandık.

“131 YILLIK ODA, BORÇSUZ VE KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURUYOR”

Ama Eskişehir Ticaret Odası’nın bir lira borcu yok. Kendi ayakları üzerinde durmayı yine beceriyor. Yine çalışan elemanlarıyla, sistemiyle, organize oluşumlarıyla da sürdürülebilir bir hale geldi artık Oda. Oda, bundan sonraki süreçte daha da rahat hale gelecek. Yani 131 yıllık bir Odadan bahsediyorum. Tek bir delikli lira geliri yok başka yerden.

Bundan sonraki iş öyle değil. Ve işte binamızda kiraya vereceğimiz alanlar var. Şu dört tane oda kiraya verilecek, bu bina komple kiraya verilecek. Buradan gelen gelirler de bundan sonraki süreçte Ticaret Odası’nın ekonomik hayatına en azından can katacak. Yani bundan sonra işler daha kolay hale gelecek. Bizim zor günlerimiz bitti.

Biz bunları yaparken çok zorlandık. Gerçekten maaş ödemekte zorlandığımız günleri yaşadık. Ama finans politikamızı, finans analizlerimizi çok iyi yaptık. Bir lira borçlanmadan buraya kadar geldik. Biraz geç oldu. Sağlam adımlarla… Yani tüccar vardır, ne yaptığını bilir.

İnanın, tüccar mantığıyla hesabımızı, kitabımızı planlı bir şekilde yaparak buraya geldik. Ve başarıyla çıktık çok şükür.

-Evet, hem kazanan hem kazanılan bir yapıya dönüştü bugün Ticaret Odası baktığımız zaman aslında. Bu kalıcı eser diyelim onlara, kalıcı mekânlar.

Ya bak, ben müzeyi açtım. Dediler ki, “Eskişehir’e müze mi lazım?” Bir yılda 70.000 kişi geliyor. Biz para kazanmak için yapmadık burayı. Ama müze burası, bakın konak gibi bir müze. Metin Güler’e ait değil. Oraya giren her bir ürün şu an itibariyle tasdikli. Hiç kimse onu ne alabilir, ne satabilir, ne başkasına verebilir. Yılda 70.000 kişiyi ağırlıyoruz. Şimdi bu basit bir şey değil. Çocuklarla orada eğitimler veriyoruz. Çocuklar geliyor, orada müzeciliğin ne olduğunu anlatıyoruz.

Devrim otomobilini anlatıyoruz, Karakurt’u anlatıyoruz, Yazılıkaya’nın ne anlama geldiğini anlatıyoruz. Eşek Kulaklı Midas kimdir, onu anlatıyoruz. Okul gibi işliyor. Aynı zamanda bu tarz işleri de yapıyoruz orada şu an itibariyle. Bizim orada amacımız para kazanmak değil.

Bize dışarıda turizme nasıl katkı sağlayabiliriz dedik. Biz o müzeyi yaparken tozlu raflardan kendi ellerimizle eşya topladık. Ben topladım kendi ellerimle onu ortaya çıkarmak için. O kadar emek var ki… Unutuluyor, ayrı konu.

Şunu söyleyeceğim: Biz bir hedef koyduk, onu hayata geçirdik. Bizim müteşebbis kısmımız bu. Böyle hedefler koymamız lazım bizim. Yoksa en güzel şey, üyeni topla, görevini götür, ama yani çok farklı amaçlarla kullanılıyor. Burada bir birikim olursa da... Anlıyor musunuz? Seni mutlu edeceğim, onu mutlu edeceğim diye uğraşmadım ben hayatımda. Ya benim hiçbir yönetim kurulum, hiçbir meclis üyem, bugüne kadar tek bir delikli lira harcırah almamıştır. Tek bir delik lira.

AHBAP-ÇAVUŞ DÜZENİYLE İŞ YÜRÜMEZ

Biz o felsefeyle, o kültürle buraya gelmeye çalıştık. Son dönemde gençleştirdik burayı. Meclis üyesinin yüzde 55’ini değiştirdim. Neden? Ticaret Odası’nın geleceğini düşündüğüm için. Bizim yaş ortalamamız 42’ye yakınmış.

Böyle birim yoktu Eskişehir’de. Yok, bulamazsınız.

Ahbap-çavuş ilişkisiyle bir iş yürümez. Bir yere kadar yürür. Biz diyoruz ki, biz öyle bir yapı bırakalım ki bizden sonra da burası o yapıyla yaşasın; eğitimiyle, altyapısıyla, birikimiyle. Öyle bir kadro oluşturmaya çalıştık burada biz.

Yüzde yüz doğru yaptık demiyorum. Ama en azından bu cesareti göstermek de kolay bir iş değildi benim için. Buna rağmen dünya kadar eşim, dostum, arkadaşım, çok samimi, ayrıca görüştüğüm insanlara şu an itibariyle “Yeter artık” dedik. Arkadaşım, burada yeni bir yapı kurmamız lazım. Çünkü Eskişehir’in geleceği için, Eskişehir ticaretinin geleceği için. Çok şükür onu da sağladık. Yani bunları şunun için anlatıyorum; çok kolay olmadı bu işler.

2030 HEDEFİMİZ: 1 MİLYON ZİYARETÇİ

Ben normal, standart yaşamayı seven belli kalıplar içinde yaşamayı seven bir adamım. Yani öyle biri on göstermek, biri yüz göstermek gibi çalışmaya hiç girmedim. Ama hedefsiz de iş yapmadım. Yazdım Fuar Merkezinin kapısına; “2030 yılı, 1 milyon ziyaretçi”. Hedef tahtası kapıda yazıyor. Ana kapıda girişte yazdım. Sırf benim felsefem olmamalı bu, herkesin olmalı. Tüm meclis üyelerinin, tüm üyelerimizin, tüm çalışanlarımızın bunu empoze etmenin, onlara bu enerjiyi geçirmenin bir yöntemi olmalı.

Oraya 1 milyon kişi geldiğinde bu kent ekonomisi, var ya, şu anda bulunduğumuzdan daha iyi bir noktaya girecek. Bu kentin %50’sinden fazlası hizmet sektöründen geçiniyor. Yani bunun kimse farkında değil herhalde bu kentte. Bu kente gelen insanlar, bu kentte gezerken bu kente para bırakıyor. Biz de bunu destekleyecek formülasyonlar ortaya koymaya çalışıyoruz.

-Başkanım şöyle geriye dönüp baktığımızda görev süreniz boyunca çok fazla mücadele ettiniz. İsminiz bu süreçte siyasete de çok karıştı.

Doğru.

“SİYASETE HİÇ YER YOKTU HAYATIMDA”

-Tabii siz o dönem gerekli açıklamaları biraz yaptınız ama geriye dönüp baktığınızda içinizde bir pişmanlık var mı? “Keşke şu olsaydı, şunu yapsaydım” dediğiniz bir süreç?

İnsanın bir yerde isminin anılması güzeldir, çok değerli görevler bunlar. Tabii insanın yüreğini okşuyor mu? Okşuyor tabii ki. Ama insanın hayatta bazı kendine göre kuralları vardır. Kendine göre bir yaşam biçimi vardır, bir aile yapısı vardır, sosyal hayatı vardır, iş hayatı vardır. Bunun içerisinde siyaseti hiç düşünmedim ben. Siyasete hiç yer yoktu benim hayatımda.

Bir de, içeri hizmet etmek için illa siyaset yapmanıza gerek yok ki. Yaptığınız alanlarda hizmet kanalıdır. Yani gören görür, göremeyen de dikkatli bakacak, görecek diyorum ben. Yani görmeli de, yapılanı görmeli. Atatürk’ten başka kimsenin fotoğrafı yoktur benim hiçbir odamda. Ben yapılanlardaki emeğimi hiç kimseye yedirmem. Ne söylüyorum, hiç kimseye yedirmem. Arkadaşlarımla çok emeğimiz vardır. Ama bu yapılan iş Eskişehir için, bu yapılan iş Eskişehir ticareti için büyük iştir. Bak, büyük iştir.

göstermek gibi çalışmaya hiç girmedim. Ama hedefsiz de iş yapmadım. Yazdım Fuar Merkezinin kapısına; “2030 yılı, 1 milyon ziyaretçi”. Hedef tahtası kapıda yazıyor. Ana kapıda girişte yazdım. Sırf benim felsefem olmamalı bu, herkesin olmalı. Tüm meclis üyelerinin, tüm üyelerimizin, tüm çalışanlarımızın bunu empoze etmenin, onlara bu enerjiyi geçirmenin bir yöntemi olmalı.

Oraya 1 milyon kişi geldiğinde bu kent ekonomisi, var ya, şu anda bulunduğumuzdan daha iyi bir noktaya girecek. Bu kentin %50’sinden fazlası hizmet sektöründen geçiniyor. Yani bunun kimse farkında değil herhalde bu kentte. Bu kente gelen insanlar, bu kentte gezerken bu kente para bırakıyor. Biz de bunu destekleyecek formülasyonlar ortaya koymaya çalışıyoruz.

-Başkanım şöyle geriye dönüp baktığımızda görev süreniz boyunca çok fazla mücadele ettiniz. İsminiz bu süreçte siyasete de çok karıştı.

Doğru.

“SİYASETE HİÇ YER YOKTU HAYATIMDA”

-Tabii siz o dönem gerekli açıklamaları biraz yaptınız ama geriye dönüp baktığınızda içinizde bir pişmanlık var mı? “Keşke şu olsaydı, şunu yapsaydım” dediğiniz bir süreç?

İnsanın bir yerde isminin anılması güzeldir, çok değerli görevler bunlar. Tabii insanın yüreğini okşuyor mu? Okşuyor tabii ki. Ama insanın hayatta bazı kendine göre kuralları vardır. Kendine göre bir yaşam biçimi vardır, bir aile yapısı vardır, sosyal hayatı vardır, iş hayatı vardır. Bunun içerisinde siyaseti hiç düşünmedim ben. Siyasete hiç yer yoktu benim hayatımda.

Bir de, içeri hizmet etmek için illa siyaset yapmanıza gerek yok ki. Yaptığınız alanlarda hizmet kanalıdır. Yani gören görür, göremeyen de dikkatli bakacak, görecek diyorum ben. Yani görmeli de, yapılanı görmeli. Atatürk’ten başka kimsenin fotoğrafı yoktur benim hiçbir odamda. Ben yapılanlardaki emeğimi hiç kimseye yedirmem. Ne söylüyorum, hiç kimseye yedirmem. Arkadaşlarımla çok emeğimiz vardır. Ama bu yapılan iş Eskişehir için, bu yapılan iş Eskişehir ticareti için büyük iştir. Bak, büyük iştir.

Şu an itibariyle desen, şu var ya, 20 yıllık bütçesini koy diyemezsin. Evet, ki o zamanın bütçeleriyle yapıldı bu. Doğru zaman, doğru planlama, doğru finans yönetimi, doğru zamanda doğru hamle ve doğru karar vermeden kaynaklanıyor. O dönemde beni cesaretlendiren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. O dönemde çok zor aldım bu kararları ben. Yeni başkan seçilmişiz, dünya kadar o dönemde hep problem var.

Orada burada bunları aşmak kolay değil. Ama inanan insanlar yanımızda durdular. Onların destekleriyle bugüne geldik çok şükür.

-Çok teşekkür ediyorum.

Kaynak: Deniz Çağlar Fırat