Gıda güvenliği konusundaki bilinç artışıyla birlikte, sebze ve meyvelerdeki kimyasal kalıntılar daha fazla sorgulanır hale geldi.
Özellikle sofraların vazgeçilmezi domateslerde, görünüşe aldanarak pestisitli ürünlerin fark edilmeden tüketilmesi ciddi bir tehlike oluşturuyor.
Uzmanlara göre, domatesin iç kısmında fark edilen sarımsı çizgiler veya anormal renk değişimleri, yüksek oranda kimyasal kalıntıya işaret edebilir.
Bu tür çizgiler genellikle pestisitlere maruz kalmış ürünlerde görülüyor. İçeride oluşan bu renk değişiklikleri, domatesin doğal yollarla değil, yoğun tarımsal ilaçlama ile büyütüldüğünü ortaya koyabiliyor.
Market raflarında sıkça rastlanan, pürüzsüz ve simetrik domatesler her ne kadar estetik görünse de, doğada bu kadar mükemmel ürünlerin yetişmesi nadir bir durum. Boyutları birebir aynı, parlak ve lekesiz domatesler genellikle seri üretim tesislerinden çıkar ve üretim sürecinde sıkça pestisit kullanılır. Gerçek doğallığın göstergesi olan kahverengi lekeler, hafif şekil bozuklukları ve çatlaklar ise çoğunlukla daha az kimyasala maruz kalmış ürünleri işaret eder.
Uzmanlar, plastik ambalajlı ve uzun raf ömrüne sahip domateslerden mümkün olduğunca uzak durulmasını tavsiye ediyor. Bunun yerine, semt pazarlarında satılan, ambalajsız ve yerel üreticiden gelen domateslerin tercih edilmesi hem sağlık hem de lezzet açısından daha güvenli bulunuyor.
Eğer imkan varsa, balkon veya bahçede ev yapımı domates yetiştirmek, kimyasal kalıntı riskini tamamen ortadan kaldırmanın en güvenli yolu olarak görülüyor. Doğal yollarla yetiştirilen domatesler, sadece daha sağlıklı olmakla kalmaz aynı zamanda tadı ve aromasıyla da fark yaratır.