Türkiye Belediyeler Birliği (TBB), Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi ile Argüden Yönetişim Akademisi iş birliğiyle, Türkiye’de yerel demokrasiyi güçlendirmeyi amaçlayan “Yeni Yerel Demokrasiye Doğru Çalıştayı”nı TBB ana hizmet binasında gerçekleştirdi.
Çalıştaya Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Genel Sekreteri Mathieu Mori çevrim içi olarak katılırken, “Türkiye’de Yerel Demokrasinin Uygulanması, Korunması ve Demokrasi için Yenilikçilik” konulu panelde, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Türkiye Delegasyonu Başkanı ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Avrupa Konseyi Kongre Üyesi Katrien Partyka ve Sant’Anna Üniversitesi Uluslararası İnsan Hakları Uzmanı ve hukukçu Işıl Kurnaz yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise TBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan üstlendi.
Çalıştay süresince katılımcılar, “Demokrasiyi Öğrenmek ve Uygulamak”, “Demokrasiyi Korumak” ve “Demokrasi için Yenilikçilik” başlıkları altında öneriler geliştirdi. Belediye başkanları, yerel yönetim temsilcileri, sivil toplum aktörleri ve diğer paydaşların katılımıyla, Türkiye’deki yerel demokrasiye dair deneyim ve görüşler paylaşıldı. Etkinlik, demokrasinin daha etkin çalışması, geniş kitlelere ulaşması ve kapsayıcı bir yapı kazanması için Yeni Demokratik Pakt hedefleri doğrultusunda olası iyileştirme önerilerinin değerlendirilmesine olanak sağladı.
"DEMOKRASİ İLK BİZİM SAVUNMA HAKKIMIZDIR"
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan TBB Genel Sekreteri Suat Yıldız, dünyanın savaşlar, jeopolitik değişimler, demokratik gerilemeler, dezenformasyon, iklim krizi ve toplumsal kutuplaşma gibi birçok zorlukla karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, bu süreçte “Demokrasi bizim ilk savunma hattımızdır. Demokrasi olmadan barış, adalet ve refahın sürdürülebilmesi mümkün değildir.” diye konuştu.
"TOPLUMDA BÜYÜK GÜVEN OLUŞTURUYOR"
Başkan Ünlüce, “Katılımcılığı en üst düzeyde sağlamak için hem iç hem de dış paydaşlarımızla uzun soluklu bir çalışma yürütüyoruz. Dış paydaşlarımız arasında mahalle muhtarları, sivil toplum kuruluşları, ilçe belediyeleri, kamu kurumları, üniversiteler ve barolar yer alırken; iç paydaşlarımız yani belediye çalışanlarımızın görüşlerine de aynı derecede önem veriyoruz. Çünkü sağlıklı bir yönetişim için hem dışarıdan gelen talepler hem de içeriden gelen fikirler dikkate alınmalıdır. Bu anlayışla hazırladığımız ve iki yıldır üzerinde çalıştığımız Eskişehir Sivil Katılım Stratejisi ve Eylem Planı, UNDP ve Türkiye Belediyeler Birliği’nin katkılarıyla şekillendi. Planın en önemli yönlerinden biri de geri bildirim mekanizmasıdır. Talep almak kadar, bu taleplerin neden yerine getirildiğini ya da getirilemediğini açıklamak da bir demokrasi gereğidir. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak, 540 muhtarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen her talebi kayıt altına alıyor ve mutlaka geri dönüş sağlıyoruz. Taleplerin tamamını karşılayamasak da neden yapılamadığını, bütçesel, yasal ya da kurumsal gerekçeleriyle anlatıyoruz. Bu şeffaf yaklaşım toplumda büyük bir güven oluşturuyor.” İfadelerine yer verdi.
26 PROJE YATIRIM PROGRAMINA ALINDI
Aynı zamanda bu yıl Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen proje hakkında da bilgi veren Başkan Ünlüce, “Yine ‘Bir Fikirle Hep Birlikte Eskişehir’ sloganıyla başlattığımız dijital katılım sürecinde, vatandaşlarımızdan projeler istedik. Bu projeler arasından halk oylamasıyla seçilen 26 tanesini 2026 yatırım programımıza aldık. Böylece yalnızca fikir alma aşamasında değil, karar alma ve uygulama aşamasında da halkı sürecin bir parçası haline getirdik. Sivil toplum kuruluşlarından gelen taleplere de aynı şeffaflıkla geri dönüş yapıyoruz. Tüm bu süreci kurumsal bir yapıya oturtarak, Eskişehir’i daha demokratik ve katılımcı bir şehir haline getiriyoruz. Bu noktada Avrupa Konseyi’nin Yönetişimde Mükemmellik Ödülü ve Demokrasi Ödülü, doğru yolda olduğumuzun önemli göstergeleridir. Bu ödüllerde öne çıkan kriterler arasında şeffaflık, hesap verebilirlik ve vatandaşla sürekli iletişim yer alıyor. Yeni demokrasi anlayışı, sadece klasik yöntemlerle değil, tüm canlıların sesini duyabilen, çevreyi ve toplumsal çeşitliliği gözeten bir yönetişimi zorunlu kılıyor. Biz de bu anlayışla; çocuklardan gençlere, kadınlardan yaş almış bireylere, çalışanlardan işsizlere kadar toplumun her kesiminin sesini duymaya ve yönetim süreçlerine katılımını sağlamaya çalışıyoruz. Sonuç olarak bir belediye başkanının görevi, yalnızca partisinin değil, tüm kentin belediye başkanı olabilmektir. Katılımcı, şeffaf ve demokratik bir anlayışla yönetilen şehirlerde yaşayan insanlar aidiyet hisseder. Eğer bir hemşehrimiz başka bir şehirde ‘Eskişehirliyim’ dediğinde olumlu tepkiler alıyorsa, işte o zaman doğru bir belediyecilik yapıyoruz demektir.” dedi.