Paul Glenn Yaşlılığın Biyolojik Mekanizmaları Merkezi'nin yardımcı direktörü ve genetikle yaşlanma konusunda birçok kitap yazmış olan Profesör David Sinclair, yaşlanmanın, insanların mücadele etmeleri gereken hastalıklardan biri olduğunu belirtti.

Gençlerden alınan kanın, uzun ömür sırlarını içerebileceğini söyleyen Sinclair, bu hedefe ulaşmak için ilaçlara değil, konfor alanından çıkmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Günde 3 öğün yemek önerilmiyor

Sinclair, Rich Roll podcast'inde yaptığı açıklamada, "Sözün özü, vücudunuzu konfor alanından (biz buna hormesis diyoruz) çıkarmanız gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Günümüzdeki sorun, genellikle rahatlamak ve keyif almak istememiz. Ancak bu durum, bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Vücudumuz, sürekli olarak bir tehdit olduğunu hissetmezse, hastalıklara ve yaşlanmaya karşı etkili bir şekilde mücadele etmez.

Sinclair, yaşlanma süreci ile mücadele etmek ve hatta tersine çevirmek için öğrettiği yöntemlerin yeni olmadığını, ancak bunların genellikle konfor alanından çıkma gerektirdiğini belirtti.

Profesör Sinclair'e göre, insanların daha uzun bir yaşam için yapmaları gereken ilk şey "beslenme sıklığını azaltmak." Sinclair, "Eğer tek bir şey söyleyecek olsam, sanırım sağlıklı yaşam süresini artırmak için yapılacak en önemli şey daha az yemek yemek olur" dedi ve ekledi: "Günde üç öğün yemek yemeyin."

Oruç tutmak öneriliyor

Daha sağlıklı bir yaşam tarzı için bir diğer önemli adım ise düzenli egzersiz yapmaktır. Sinclair ayrıca "oruç tutmayı" önererek, "günde bir veya iki öğün atlamak, hayatınızı değiştirebilir" dedi.

Bu tür oruçlar, yaşlanma sürecine karşı etkili olabilir, çünkü NAD+ seviyelerini artırarak vücudun onarım genlerini daha aktif hale getirir. Aynı etkiyi, sauna gibi sıcak ve soğuk ortamlara maruz kalmak da sağlar.

Harvard profesörü, yeterli uyku almanın yanı sıra et tüketimini sınırlamayı da öneriyor. Ette bulunan amino asitler, büyüme sürecini başlatan mTor adlı metabolik yolu aktive edebilir ve savunma mekanizmalarını kapatır.

Egzersiz, oruç ve sıcak/soğuk maruziyeti gibi gerilimi artıran aktiviteler, NAD+ seviyelerini yükselterek sirtuin adlı proteinin düzgün çalışmasını sağlar. Bu da gen ifadelerini düzenler ve DNA hasarını onarır.

Sinclair'in açıklamalarına göre, NAD+ olmadan, genetik yapı ne olursa olsun yaşlanma süreci daha hızlı gerçekleşir: "Yaşlılıkta sağlığımızın yüzde 80'i yaşam tarzımızdan ve nasıl yaşadığımızdan kaynaklanıyor, sadece yüzde 20'si genetik."

Yaşlanma karşıtı adımlar atılırsa, Sinclair, "İnsanların 250 yaşına kadar yaşayabildiği ve 120 yaşındayken hala tenis oynamaya devam edebildiği bir dünyanın mümkün olduğuna" inanıyor. Profesör Sinclair, "Zekamızla bunu yapamamamız için hiçbir neden yok" diyerek belirtti.

Kaynak: Eskişehir Net Haber Merkezi