Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Türkiye’nin 2025 yılında hem ekonomik hem de siyasal açıdan ciddi bir kriz süreci yaşadığını ifade etti. Özdağ, açıklamasında hükümetin ekonomi yönetimini eleştirirken, PKK terör örgütü ve örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’la yürütüldüğünü iddia ettiği görüşmelerin ülkeyi bir “kırılma noktasına” sürüklediğini dile getirdi.

Zafer Partisi-3

“Ülkemizde ne yazık ki adil bir adalet sistemi ve kaliteli bir eğitim yoktur”

Özdağ, dar gelirli vatandaşların milli gelirden aldığı payın azaldığını, sanayide üretimin durma noktasına geldiğini, tarımsal üretimin çöktüğünü belirterek, “Cumhuriyetin kırılma süreci devam ederken, 8 seneden beri devam eden ekonomik buhranın 2026 senesi içerisinde daha da ağırlaşacağı gözüküyor. Ne yazık ki Türkiye, yanlış ekonomik politikalar neticesinde ağır bir sanayisizleşme süreci içerisine girmiştir. Türk sanayicisi, hükümetin yanlış politikalarının bedelini ya bu ülkeden kaçıp sermayesini başka ülkelere götürerek ya da malını mülkünü yabancı fonlara satarak kurtarmaya çalışmaktadır. Hükümetin politik duruşundan hoşlanmadığı sermayedarları, sanayicileri önce Maliye Bakanlığının cezalandırma sistemiyle baskı altına aldığını, bu da yetmezse düşman ceza hukuku uygulamalarıyla malına mülküne her türlü anayasal güvenceden uzaklaştırılmış bir şekilde el koyabildiğini görüyoruz. Bir ülkede ekonomik istikrarın olması, sağlam bir adalet sistemine ve kaliteli bir eğitime bağlıdır. Bugün ülkemizde ne yazık ki adil bir adalet sistemi ve kaliteli bir eğitim yoktur. Adaletin olmadığı yerde ekonomik gelişmeden ve ekonomik istikrardan bahsetmek mümkün değildir” dedi.

“Artık sanayici, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya”

Tekstil sektöründeki kayıplara dikkat çeken Özdağ, “30 yıldan beri Türkiye'nin büyük yatırımlar yaparak geliştirmiş olduğu tekstil sanayinin durumu ortadadır. Geçen sene 364.000 tekstil işçisi işlerini kaybettiler. Tekstilde 4,5 ile 5 milyar dolarlık bir sermaye Türkiye'den sadece Mısır'a gitti. Balkan ülkelerine gidenlerden bahsetmiyoruz bile. Ama sadece tekstil değil, mobilya, ayakkabıcılık gibi sektörler de Mısır gibi ülkelere kendilerini kaymak zorunda hissediyorlar. Türk hazır giyim ve tekstil sanayinin önde gelen isimlerinden biri olan Abdullah Kiğılı, geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu bir açıklamayla kamuoyuyla paylaştı. Gelecek 6 ay içerisinde tekstilde yaşanacak büyük çöküşü haber verdi.

Bakın, bu kişi bir siyasi kimliğe sahip değil. Hatta yakın zamana kadar yapmış olduğu açıklamalarda Recep Tayyip Erdoğan'ı ve AK Parti'yi birçok noktada desteklediğini de biliyoruz. Ancak gelinen aşama şunu gösteriyor: Artık sanayici, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Geçtiğimiz günlerde İzmir'de düzenlenen bir fuara, tekstil fuarına gittiğini söyleyen Özdağ, “Kumaşların %80'i ithaldi. Bu sadece o fuarda gördüğümüz manzara değil, bu, Türkiye'de üretimin ne noktaya geldiğinin genel manzarası olmak durumunda.

İktidarın üreticinin önünü açmak gibi en ufak bir kaygısı yok. Aksine daha fazla vergi, daha fazla ceza ile üreticinin önü, etkili bir şekilde, kısa vadeli ve parti çıkarına dayanan hesaplarla kesilmeye devam ediliyor. Ve bu, 2025'ten 2026'ya ağırlaşarak devam eden ekonomik buhran, toplumun üzerine bir kâbus gibi çökerken görüyoruz.” diye konuştu.

“Böyle bir Türkiye'yi Türk milletine nasıl kabul ettireceğinizi düşünüyorsunuz?”

Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelere dair iddiaların da kamuoyuna yansıdığına dikkat çeken Özdağ, “Öcalan'la ve PKK terör örgütüyle sürdürülen görüşmelerde de terör örgütüne ve Öcalan'a tavizler verilmeye devam ediliyor. Öcalan'ın İmralı'dan notları sızdı. Bu notlarda büyük ve önemli iddialar var. Birisi de çıkıp "Bunlar yalan." demiyor. Öcalan, "Lozan bitti." diyormuş. Var mı böyle bir şey, kardeş? Abdullah Öcalan'a siz İmralı'da "Lozan bitti." dedirtiyor musunuz? Lozan'ı kim bitirmiş? Ordumuz hangi mağlubiyete uğramış ki Lozan bitmiş? Bu ne hadsizliktir? Ve bu terörist başıyla şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki Öcalan Komisyonu, nasıl görüşeceğini tartışıyor. En son buldukları formül: "Adaya gidenin başına bir şey gelir daha sonra. Adaya gitmeyelim." "Eee, ne yapalım? Öcalan'la uzaktan görüşme yapalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları, Millet Meclisi milli mabettir ve Türk milletinin egemenliğini temsil eder. Bunun mensupları bir terör örgütünün elebaşısıyla ne görüşecek?

Bu, Türk milletine yapılmış bir hakaret değil midir? Bu PKK terör örgütü tarafından öldürülen asker, sivil, polis, jandarma, milli istihbaratçı, 15.000 yurttaşımız var. Evet 15.000 yurttaşımız. Bunlara yapılmış büyük bir haksızlık değil midir? Abdullah Öcalan'la uzaktan görüşme yapılırken, Selahattin Demirtaş da önümüzdeki günlerde serbest bırakılacak ve siyasette aktif rol alacak. Ana muhalefet partisi'nin bütün belediye başkanları hapishanede, Silivri'de yatıp ellerinden Twitter hesapları bile alınırken, Selahattin Demirtaş dışarıya çıkacak ve Türkiye Cumhuriyeti devletiyle Anayasa'nın nasıl yapılacağının pazarlığını yapacak. Böyle bir Türkiye'yi Türk milletine nasıl kabul ettireceğinizi düşünüyorsunuz?

Başından beri Türk milletine söylenen büyük bir yalan vardı: 'Biz hiçbir taviz vermiyoruz, hiçbir pazarlık yapmayacağız, PKK bütün unsurlarıyla silah bırakacak” ifadesini kullandı.

“Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Türkiye'de etnik bir sorun yoktur”

Özdağ, ayrıca Türkiye’de “Kürt sorunu” söylemini reddederek “Türk milleti bunları kabullenmeyecek. Bu millet ekonomik krizle yaşamayı kabul eder. Bu millet adaletsizliklere isyan eder ama sabreder. Ancak, bu milletin devletine bir terör örgütünü ortak olarak getiremezsiniz. Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Türkiye'de etnik bir sorun yoktur. Türkiye'de olan sorun bir politik, ideolojik, bölücülük sorunudur. Hiç kimse bize, bir yurttaşımızın ana dili Kürtçe olduğu için mağdur olduğu yalanını söyleyemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ana dili Kürtçe olan milletvekilleri, bakanlar, genel müdürler mi mağdur? Ya da Ege'de, Akdeniz'de kıyılarındaki 5 yıldızlı otellerin sahipleri mi mağdur? Yoksa Kastamonu'nun, Van'ın köyündeki köylü çiftçi mi mağdur? Türkiye'de mağduriyet etnik merkezli değil, sosyal sınıf merkezlidir” dedi.

“Türk halkına verdiğimiz sözün arkasındayız”

Özdağ, Zafer Partisi’nin “Türkiye’nin üniter yapısına yönelik tehditlere karşı duruşunu sürdüreceğini” belirterek, “Zafer Partisi olarak Türk halkına verdiğimiz sözün arkasındayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir terör örgütüyle pazarlıklar yaparak yeniden kurulmasına ve Abdullah Öcalan denilen teröristin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sözde kurucu önderi olmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.

Kaynak: Eskisehir.net Haber Merkezi