Sultandere'de asayiş olayları arttı, vatandaş tedirgin Sultandere'de asayiş olayları arttı, vatandaş tedirgin

Kazı Başkanı Prof. Dr. Murat Türkteki, çalışmaları Eskisehir.Net’ten Ayşe Kaytan Uçak’a anlattı.

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.23.21

Küllüoba Kazı Başkanı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkteki, Eskişehir’in Seyitgazi İlçesi Yenikent Mahallesi yakınlarında bulunan, 350 metre boyunda, 250 metre enindeki Küllüoba Höyüğü’nde arkeoloji dünyasını heyecanlandıran yeni gelişmeler yaşandığını duyurdu. 

Türkteki, geçen yıl yapılan kazı çalışmaları sonucunda höyüğün batı kesimindeki tüm yapıların özellikle steril bir toprakla gömüldüğünü saptadıklarını bildirdi. Bu yapıların gömülme nedeninin henüz bilinmediğini aktaran Türkteki, şunları söyledi: “MÖ 3200-3000 yılları arasına tarihlenen ve höyükteki ilk yerleşim tabakası olan İlk Tunç Çağı birinci dönemine ait olan bu yerleşme kabaca birbirine bitişik dikdörtgen planlı yapıların yatay ve dikey olarak konumlandırılarak dairesel eksende dizilecek şekilde tasarlanıp inşa edilmiştir. Yapıların girişleri güney kesimde yer almaktadır. Şuana kadar bu yerleşimin kuzey kesiminde herhangi bir giriş saptanmamıştır. Böylece söz konusu yapılar dışa kapalı olup şuan için en azından 70 metre çapında bir alanı kaplamaktadır.”

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.44

İNSAN GÜCÜYLE TONLARCA TOPRAK TAŞINMIŞ

Türkteki, yapılan çalışmalarda henüz sadece bir adet yapının kazılabildiğini söyleyerek, bu yapının silo, ocak ve kül çukuru gibi taşınmaz iç mimari öğelerinin olduğu gibi korunduğuna dikkat çekti. Söz konusu yapı içerisinden 36 metreküp steril toprak çıkarıldığını anlatan Türkteki, “Yapıda kapı dışında herhangi bir açıklık bulunmadığından kapı kısmı öncelikle sağlam bir şekilde doldurulmuş ve sonrasında toprak yukarıdan dökülmüştür. Burada bulunan her yapının aynı şekilde gömüldüğü düşünüldüğünde büyük bir iş gücünün burada kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yapıların neden özellikle gömüldüğü henüz bilinmemektedir. Ancak bu gömme işlemi sayesinde yapıların duvarları neredeyse çatıya kadar diğer bir değişle yaklaşık 2.5 metre yüksekliğe kadar korunmuş hatta kapı boşlukları da saptanabilmiştir” ifadelerini kullandı. 

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.23.22
 
ÜÇ OLASILIK ÜZERİNDE DURULUYOR  

Türkteki, yapı gömme uygulamasının Anadolu’da bilinen en erken örneklerinin Göbeklitepe, Karahantepe ve Çatalhöyük gibi Neolitik döneme (10000-6000) tarihlenen yerlerde ritüel amaçlı olarak gerçekleştiğini, ancak Küllüoba ile bu yerleşimler arasında en azıdan 3000 yıl gibi bir zaman farkı bulunduğuna işaret etti.  Küllüoba’da henüz bu uygulamanın ritüel amaçlı olarak gerçekleştiğine dair herhangi bir kanıtın olmadığını aktaran Türkteki, “Bu durumun savunma amacıyla veya genel iklim durumundaki ani bir değişiklik (sel vs.) ile ilgili olup olmadığı üzerinde durulmaktadır. Bu işlemin neden gerçekleştirildiğine ait daha kesin veriler ise ancak önümüzdeki yıllarda yapılacak çalışmalarla ortaya konulabilecektir. Bu alanın önemi ve yapıların korunmasının zorluğu nedeniyle yapıların korunabilmesi amacıyla koruyucu bir çatı çalışması gerçekleştirilmiştir” dedi.  

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.38


ŞEHİRLEŞMENİN İLK ADIMLARI

Türkteki, bugüne kadar yapılan çalışmalarda özellikle şehrin İlk Tunç Çağı ortalarındaki (MÖ.2700-2500) planının büyük oranda ortaya çıkarıldığını belirterek, şunları söyledi: “Bu dönemde şehir büyümüş ve artık hiyerarşik farklılığa da belirgin bir şekilde işaret eden yukarı ve aşağı şehir kavramı oluşmuştur. Buna göre yukarı şehirde bir tanesi şehrin yönetimini elinde bulunduran kişi ve ailesinin konutu olarak kullandığı büyük yapı diğeri ise ürün dağıtımı ve idari kararların alındığı kamusal yapı olmak üzere iki yapı saptanmıştır. Yukarı şehrin etrafı yüksek duvarlarla çevrilerek sembolik olarak aşağı şehirden ayrıştırılmak istenmiştir. Aşağı şehirde ise bugüne kadar konut yapıları ve bu konutların kullandığı avlular ortaya çıkarılmıştır.”

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.38 (2)

120’YE YAKIN MEZAR BULUNDU

Kazı alanında günümüzden 5000 yıl öncesine ait 120’ye yakın mezar bulduklarını söyleyen Türkteki, mezarların taş sanduka, çömlek mezar ve basit toprak mezar şeklinde olduğunu kaydetti. Türkteki, “Ölü gömme geleneklerindeki bu farklılığın aynı zamanda burada belki bir süredir çevrede yaşayan farklı bölgelerden gelen kültürlerin bir araya gelerek bu şehri ve bölgedeki diğer şehirleri oluşturmuş olabileceklerine işaret ediyor”  dedi.  

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.42

İNSANLARIN ORTALAMA ÖMRÜ 40 YIL 

Bulgulara göre yerleşimin ilk aşamalarında besin kaynaklarının sınırlı olması ve enfeksiyon hastalıklarının tedavi edilememesi nedeniyle yerleşmedeki bebek ve çocuk ölüm oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirten Türkteki, şunları söyledi: “Gömü gelenekleri içinde çömlek mezarın yaygın olduğu görülüyor. Taş sanduka denilen mezar tiplerine de az olmakla birlikte rastladık.  Bulunan iskeletlerden yola çıkarsak, 5000 yıl önce buradaki insanların ortalama 35-40 yaşlarına kadar yaşayabildiği görülüyor. Burada özellikle bir taş sanduka mezarda iki kişi başlarına aldıkları darbe nedeniyle öldürülmüş ve gömülmüştür. Çömlek mezarlardan birinin üzerinde yer alan el kabartması daha önce bilinmeyen ünik bir kap olup, gömülerin neden özellikle çömlek içerisine yapıldığının anlaşılmasını sağlamıştır. 
Söz konusu form adeta anne karnını simgeleyecek şekilde ellerin karın kısmını vurguladığı, içerisine 3-5 yaş arasında bir çocuğun yerleştirildiği ilgi çekici bir örnektir. Dizleri karnına çekilmiş bir şekilde, cenin pozisyonunda gömülen çocuk iskeletlerinin bazılarında ‘ölü hediyesi’ dediğimiz bulgulara da rastladık. Burada hem yerleşme hem de mezarlık alanında toplumsal bir hiyerarşi söz konusudur.” 

 4 BİN 500 YILLIK AĞRI KESİCİ

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.45

Kazılarda, 4 bin 500 yıl önceye ait içinde ağrı kesici ilaç bulunduğu belirlenen kapların bulunduğu bilgisini veren Türkteki, “Özellikle Küllüoba’da bulunan bazı kaplar üzerinde biyokimyasal analizler gerçekleştirilmiştir. Bu kaplardan birinin içerisinde zeytinyağı ve bitkisel bazı ilaçlarla ilgili kanıtlar ele geçirilmiştir. Bugüne kadar dünyada bilinen en eski ağrı kesicinin kullanıldığına dair kalıntılar da yine bu analizler sonucunda saptanarak bilim dünyasına sunulmuş, basın aracılığı ile de tüm ilgililerle paylaşılmıştır. Söğüt ağacı kabuğundan elde edilen salisilik asit bugün kullanılan pek çok ağrı kesicinin de hammaddesidir” ifadelerini kullandı. 

KURAKLIKLA MÜCADELE  

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.46

Küllüoba’da yaşayan insanların iklim şartlarına uyum sağlamak için tarım ve hayvancılıkta kuraklığa karşı dayanıklı canlıları ve tarımsal ürünleri tercih ettiğini anlatan Türkteki, şunları belirtti: “Küllüoba’da arkeobotani çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre Küllüoba’da MÖ 2600’lerde ortaya çıkan kuraklık sorununa çözüm son derece basittir. Yoğun tüketilen bitkilerden buğday ve arpa yerine kuraklığa dayanıklı karaburçak bu dönemde daha fazla kullanılmıştır. Bunlar içerisinde yangın geçirmiş bir yapı içerisinde ele geçirilen zarifeotu tohumu tıbbi ve aromatik olarak kullanıldığı bilenen bir türdür. Arkeozooloji çalışmaları sonucunda da yine bu dönemde koyun yerine keçinin tercih edildiği anlaşılmaktadır.”  

GEÇMİŞE IŞIK TUTUYOR

Whatsapp Image 2024 02 26 At 10.15.45 (1)

Türkteki, günümüzde yaşanan pek çok sorunun aslında geçmişte ortaya çıkan durumların bir sonucu olduğunu, dolayısıyla arkeolojinin geçmişini öğrenerek bugünü anlamanın ve geleceğe bakmanın amacı olan bir bilim dalı olduğuna vurgu yaptı. 

Türkteki, “Eskişehir Küllüoba kazılarının bu anlamda çok önemli katkıları oldu ve önümüzdeki yıllarda da yeni katkılar sunmaya devam edecek bu bağlamda bize destek olan tüm kurum ve kuruluşlara ve Eskişehirlilere en içten teşekkürlerimizi sunarım” diye konuştu.  


Küllüoba bulunan eserler Eskişehir Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Kazıdan elde edilen önemli sonuçlar şöyle;  

***1996’dan bugüne kadar yapılan çalışmalarla Batı Anadolu’da günümüzden 5 bin yıl öncesinde şehir olarak nitelendirilebilecek bir yerleşim tespit edildi.

***Özellikle günümüzden 5 bin yıl öncesine tarihlenen yapıların bilinçli olarak gömüldüğü anlaşılmıştır ve bu sayede yapılar olduğu gibi korunmuştur. 

***Dünyada bilinen en eski ağrı kesici kalıntıları (salisilik asit) ve bitkisel ilaç kullanımına ait kanıtlar saptandı. 

***MÖ 2450’den itibaren Eskişehir bölgesi üzerinden Suriye-Kilikya ve Mezopotamya ile Kuzeybatı Anadolu arasında gerçekleşen ticari ilişkileri gösteren çeşitli yağ- ilaç şişeleri ve metal eşyalar bulundu. 

***İlk Tunç Çağı’nın başlangıcına (MÖ 3200) tarihlenen mezarlık alanının Batı Anadolu’da bilinen en erken yerleşim dışı mezarlık alanıdır. Mezarlıkta öldürülerek gömüldüğü saptanan iki birey ortaya çıkarıldı. 

***Günümüzde olduğu gibi Küllüoba’da ilk Tunç Çağı ortalarında kuraklık yaşandığı saptanmış olup buğday ve arpa yerine karaburçak gibi tarımsal ürünlerin ve koyun yerine keçi gibi hayvansal ürünlerin tercih edilmesi sonucunda kuraklığa uyum sağlayacak şekilde yerleşim varlığını sürdürmüştür.

Kaynak: Ayşe Kaytan Uçak