Benzer bir durumu pandemi ve ekonomik kriz günlerinde yaşadık. AK Parti’nin, iktidarın zor günler geçirdiği zamanlar… Piyasada kimse yok. Hiçbir yetkilinin ağzını bıçak açmıyor.
100 bin üye, üç vekil, belediye başkanları, meclis üyeleri… Ağır toplar, ileri gelenler, sembol isimler, il ve ilçe başkanlar… Hitabeti güçlü olanlar, kağıttan okuyanlar…
Herkes suskun!
Kimi canının derdinde, kimi kafasını kaldırmaya korkuyor. Kimi linç yemekten çekiniyor… Neme lazım diyen de var, hayırlısı diyen de…
Kimi yıpranmak, kimi yıpratmak istemiyor!
Kimi bilgisiz, kimi korkak…
O günlerde biri vardı. Herkes susarken en cesur ve en mantıklı konuşmaları yapan biri…
“Bize mi kaldı bu işler” demeden adeta tek başına bir savaş verdi. Halkın arasında olmaktan, partisini, iktidarını, liderini savunmakta tereddüt etmeyen biri vardı.
Kendi tabiriyle ‘biraz kalın giyineceğiz, dayaksa halkın dayağını yiyeceğiz ama her şeye rağmen halkın içinde olacağız” diyen biri…
Cümleye, tartışmaya ‘hayırdır’ diye başlayıp insanları ikna eden biri…
Neyse fazla uzatmayayım o kişi Murat Özcan’dı! YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN
Ben ‘ekmek almaya’ gidiyorum
60 Darbesi için “Millet bakkala ekmek almaya gitmedi” derler. Menderes’in o kadar destekçisi, oyu vardı ama darbede kimse sokağa çıkmadı demek isteniyor.
Kaynak: Eskisehir Net Haber Merkezi
Yorumlar