Türkiye'deki milyonlarca çalışanın gelirini doğrudan etkileyecek olan 2026 yılı asgari ücretine ilişkin ilk tahminler kamuoyuna yansıdı. Yapılan öncü hesaplamalar, yeni net asgari ücretin 28.000 TL ile 30.000 TL aralığında belirleneceğini işaret ediyor. Ortaya çıkan rakam, daha önceki dönemlerde dile getirilen 27.000 TL seviyesindeki öngörüleri geride bırakarak beklentilerin üzerine çıktı. Hâlihazırda 22.104,67 TL net olarak uygulanan asgari ücrette yaşanacak artış, çalışanların alım gücü açısından belirleyici olacak. Söz konusu artışın arkasındaki en temel faktör ise devletin vergi politikalarındaki düzenlemeler olarak gösteriliyor.
Vergi Desteği Zammın Alt Sınırını Belirliyor
Asgari ücretteki olası yüksek artışın temelinde, 2022 yılından beri uygulanan vergi istisnası politikası yatıyor. Yasal düzenleme gereği, tüm çalışanların maaşının asgari ücrete denk gelen kısmı gelir ve damga vergisinden muaf tutulmaktadır. Devlet, her yıl bütçe hazırlıkları sırasında vazgeçeceği vergi gelirini önceden hesaplamaktadır. İşte söz konusu vergi muafiyeti tutarındaki artış, asgari ücret zammının alt sınırını da fiilen belirlemiş oluyor. Bütçe verilerinin netleşmesiyle birlikte uzmanlar, 2026 yılı asgari ücret tahminlerini yukarı yönlü revize etti. Yeni hesaplamalar, zammın yüzde 28,5 ile yüzde 35 arasında bir orana denk geleceğini gösteriyor. Orta Vadeli Program (OVP) ve enflasyon beklentileri doğrultusunda yapılan senaryo analizleri de iddiaları güçlendiriyor. Senaryolara göre, net asgari ücretin yüzde 30’luk bir artışla yaklaşık 28.735 TL seviyesine ulaşması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle, bütçedeki vergi kalemi, komisyon pazarlıklarının başlangıç noktasını oluşturacaktır.
Gözler Tespit Komisyonu'nda
2026 yılında geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için resmi süreç başladı. Belirleyici rolü, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu üstlenecek. Komisyon, aralık ayı boyunca bir araya gelerek yeni rakamı belirlemek için müzakereler yürütecek. İşçi tarafını Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), işveren tarafını ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil edecek. Hükümet kanadını ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcileri oluşturacak. Taraflar, sürecin yol haritasını ele alan Üçlü Danışma Kurulu toplantısında geçtiğimiz günlerde bir araya geldi. Komisyonun dört oturumda tamamlanması beklenen görüşmelerin ardından, yeni asgari ücret miktarını oy çokluğuyla kesinleştirmesi bekleniyor. Komisyonda taraflar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda, hükümet temsilcisinin oyu nihai kararda belirleyici olmaktadır.

Vergi Muafiyeti Sadece Asgari Ücretliyi Kapsamıyor
Asgari ücrete uygulanan gelir ve damga vergisi istisnası, yalnızca asgari ücretle çalışanları değil, maaşı ne olursa olsun tüm sigortalı çalışanları olumlu etkiliyor. Mevcut uygulama gereği, her çalışanın brüt maaşının asgari ücrete denk gelen kısmı gelir vergisinden muaf tutulur. Böylece, brüt maaşı asgari ücretin üzerinde olan çalışanlar da her ay, asgari ücretlinin yararlandığı kadar vergi avantajından faydalanmaktadır. Diğer bir deyişle, yüksek maaş alan bir çalışan ile asgari ücretli bir çalışan, aynı miktarda vergi indiriminden yararlanmış olur. Uygulama, çalışanların eline geçen net ücreti artırarak alım gücüne dolaylı bir katkı sağlamaktadır. İlgili uygulamanın yasal dayanakları ve teknik ayrıntıları, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayımlanan güncel tebliğlerde yer almaktadır. Bu nedenle, asgari ücret zammı, dolaylı olarak tüm maaş skalalarını etkilemektedir.
Tek Zam Politikası ve Enflasyon Beklentileri
Son iki yıldır olduğu gibi, 2026 yılında da asgari ücrete yıl içinde tek bir zam yapılması planlanıyor. Tek zam kararı, yapılacak artışın oranını daha da önemli hale getiriyor. Yıl başında belirlenecek olan ücretin, yıl sonuna kadar yaşanacak enflasyonist baskılara karşı çalışanların alım gücünü koruması gerekecektir. Komisyon, rakamı belirlerken Orta Vadeli Program'da yer alan yıllık enflasyon hedefini ana referans noktası olarak alacaktır. Türk-İş, enflasyon oranının üzerinde bir refah payı artışı talep ederken, TİSK ise işveren üzerindeki maliyet yükünü ve rekabet gücünü gözeten bir artış talep edecektir. Hükümet ise hem çalışanların alım gücünü korumak hem de enflasyonla mücadele hedeflerinden sapmamak arasında bir denge kurmaya çalışacaktır. Nihai rakam, söz konusu pazarlıklar ve ekonomik göstergeler ışığında şekillenecektir.



