Yeni araştırmalar, 1981-1995 yılları arasında doğan y kuşağının, ebeveynlerine kıyasla daha yüksek kanser riski taşıdığını ortaya koyuyor. 1990-2019 arasında 50 yaş altındaki kanser vakalarının dünya genelinde yüzde 79 arttığı, kanser nedeniyle yaşam kayıplarının ise yüzde 28 yükseldiği bildirildi.

KALICI HASAR OLUŞTURUYOR

Uzmanlara göre kanserin büyük çoğunluğu kalıtsal değil; çevresel ve yaşam alışkanlıklarına bağlı faktörler hastalığı tetikliyor. The Conversation’da yayınlanan habere göre, beslenme biçimi, uyku düzeni, stres düzeyi, alkol tüketimi ve zararlı maddelere maruz kalma hücresel yapı üzerinde kalıcı hasar oluşturabiliyor.

ÇOCUKLUKTAKİ KİLO ARTIŞI İLERİ YILLARA YANSIYOR

Dünya Sağlık Örgütü verileri, 5-19 yaş arasında 390 milyon çocuğun fazla kilolu, 160 milyonunun ise obez olduğunu gösteriyor. Çocukluk döneminde yüksek vücut kitle indeksine sahip bireylerde, yetişkinlikte kalın bağırsak kanseri riskinin erkeklerde yüzde 39, kadınlarda yüzde 19 arttığı belirtiliyor. Ayrıca aşırı işlenmiş gıdalar, bağırsak florasını bozarak iltihaplanma ve sindirim sistemi hastalıklarına zemin hazırlıyor. Özellikle huzursuz bağırsak sendromunun y kuşağında daha yaygın görülmesinin nedenlerinden biri olarak bu durum gösteriliyor.

ALKOL BİRİNCİ DERECE KANSEROJEN OLARAK SINIFLANDIRILIYOR

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, alkolü birinci derece kanserojen olarak sınıflandırıyor. Vücutta alkolün parçalanmasıyla oluşan asetaldehit adlı madde DNA’ya zarar vererek tümör gelişimini tetikleyebiliyor. Uzmanlar, y kuşağında yaygın olan “hafta sonu yoğun alkol tüketimi” alışkanlığının riski artırdığına dikkat çekiyor. Ayrıca bazı bira türlerinde tespit edilen PFAS maddeleri, testis ve böbrek kanseriyle ilişkilendiriliyor.

UYKUSUZLUK VE STRES BAĞIŞIKLIĞI ZAYIFLATIYOR

Y kuşağının önceki nesillere göre geceleri 30-45 dakika daha az uyuduğu ifade ediliyor. Ekran ışığına maruz kalmanın melatonin üretimini azaltması, hücre yenilenmesi ve DNA onarımı üzerinde olumsuz etki bırakıyor. Kronik stresin ise bağışıklık sistemini baskılayarak vücudun anormal hücreleri yok etme kapasitesini düşürdüğü vurgulanıyor.

KENDİ KENDİNE İLAÇ KULLANIMI ARTIYOR

Araştırmalarda gençlerin doktor onayı olmadan ilaç kullanmaya daha yatkın olduğu belirtiliyor.
Uzun süreli parasetamol kullanımının karaciğer fonksiyonlarını zayıflatarak karaciğer kanseri riskini artırabileceği, sürekli doğum kontrol hapı kullanımının ise meme ve rahim ağzı kanseri riskini az da olsa yükselttiği aktarılıyor.

Uzmanlar, 2050 yılına kadar yıllık kanser vakalarının 20 milyondan 35 milyona çıkabileceğini öngörüyor. Artışın özellikle sindirim sistemi ve jinekolojik kanserlerde belirginleşeceği ifade ediliyor. Araştırmacılar, riskin tamamen kaçınılmaz olmadığını, sağlıklı beslenme, düzenli uyku, stresten uzak durma ve alkol tüketimini sınırlandırmanın koruyucu etki sağladığını vurguluyor.

Kaynak: Gazete Oksijen