Anayasa Mahkemesi'nden hukuk sisteminde taşları yerinden oynatacak nitelikte bir kabine kararı geldi. Uzun yıllardır süregelen uygulamanın değişmesiyle vatandaşın yargı önündeki konumu güçlendi. Artık "polis veya memur tutanak tuttuysa kesin doğrudur" anlayışı rafa kalkıyor. Yargılama süreçlerinde idarenin sunduğu belgelerin tartışılmaz kabul edilmesi ilkesi son buldu. Yüksek Mahkeme, vatandaşın sunduğu deliller ve tanıklar değerlendirilmeden, sadece resmi tutanaklara dayanılarak kesilen cezaları hukuka aykırı buldu. Hak arama hürriyetini genişleten karar, adalet mekanizmasının işleyişini doğrudan etkileyecek. AYM, idari para cezalarına karşı yapılan itirazlarda kolluk tutanaklarının mutlak doğru kabul edilmesini "adil yargılanma hakkı" ihlali saydı. Kararın temelinde, yargılama sürecinde vatandaşın idare karşısında güçsüz bırakılmaması gerektiği fikri yatıyor.

Ordu'daki Olay ve Yüksek Ceza

Sürecin başlamasına neden olan olay Karadeniz bölgesinde gerçekleşti. Ordu’da bir büfe işletmecisine, saat 22.00’den sonra alkol sattığı iddiasıyla polis tutanağına istinaden 70 bin 921 TL ceza kesildi. İşletmeci, yasağa uymadığını belirten tutanağın aksine satışın belirtilen saatten önce yapıldığını savundu. Mağduriyetini ispatlamak adına tanıklarının dinlenmesini talep etti. Ancak yerel mahkeme, yerleşik içtihatlara dayanarak farklı bir yol izledi. Hakimlik; "Polis tutanağı resmi belgedir. Aksi ancak aynı güçte bir belgeyle ispatlanabilir" diyerek tanık dinleme talebini reddetti ve cezayı onadı. Vatandaşın savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle konu üst mahkemeye taşındı.

Eşitlik İlkesi ve Adil Yargılama

Dosyanın Anayasa Mahkemesi'ne ulaşmasıyla birlikte detaylı bir inceleme süreci başladı. Konunun bireysel başvuru yoluyla önüne gelmesi üzerine dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemenin söz konusu tutumunu hukuka aykırı buldu. Yüksek Mahkeme, idarenin tuttuğu tutanağın tek başına hüküm kurmaya yetmeyeceğine kanaat getirdi. AYM, kararında mahkemenin sadece polis tutanağına ağırlık verip vatandaşın gösterdiği tanıkları dinlememesinin, kişiyi idare karşısında "önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürdüğüne" dikkat çekti. Adalet terazisinin dengede durması gerektiği belirtildi. Yüksek Mahkeme, ilgili durumun "silahların eşitliği" ilkesine aykırı olduğunu ve yargılamayı bir bütün halinde adil olmaktan çıkardığını vurguladı. Vatandaşın sunduğu karşı delillerin yok sayılması, hakkaniyete aykırı bir tutum olarak değerlendirildi.

Sürücüler İçin Yeni Bir Dönem

Alınan kararın etkisi sadece işletmelerle sınırlı kalmayıp trafikteki milyonlarca kişiyi de kapsıyor. Söz konusu karar, sadece dükkan sahipleri için değil, haksız yere ceza yediğini düşünen milyonlarca sürücü için de bir devrim niteliğinde. Bugüne kadar trafik cezasına itiraz edildiğinde, mahkemeler "Polis/müfettiş tutanağı esastır" diyerek itirazı genellikle reddediyordu. Artık sürücülerin elindeki deliller ve tanıklar, yargılama sürecinin seyrini değiştirebilecek güce kavuştu. Eğer aracınızda bir yolcu varsa veya olay anına tanıklık eden kişiler mevcutsa, mahkemeler artık bahsi geçen kişileri dinlemek zorunda. Vatandaşın beyanının dikkate alınması yasal bir zorunluluk haline geldi.

Tutanak Savunmasının Sonu

Yargı sistemindeki köklü değişiklik, idarenin keyfi uygulamalarının önüne geçmeyi hedefliyor. "Tutanak var, şahit dinlemem" bahanesi artık yasal bir dayanak olmaktan çıktı. Hakimler, önlerine gelen dosyalarda her iki tarafın sunduğu kanıtları eşit derecede değerlendirmekle yükümlü olacak. Vatandaşın kendini savunma hakkı, bürokratik engellerin önüne geçecek. Haksız ceza yediğini düşünenler, ellerindeki tüm ispat araçlarını mahkemeye sunabilecek.

Kaynak: haberexpres