Bakan Tekin'den 'Terörsüz Türkiye' mesajı: "Önümüzdeki engelleri kaldıracak"
Bakan Tekin'den 'Terörsüz Türkiye' mesajı: "Önümüzdeki engelleri kaldıracak"
İçeriği Görüntüle

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, beşinci toplantısını yaptı. Komisyonun dinlediği Cumartesi Annelerinden İkbal Eren Yarıcı ağabeyinin 1980 yılında gözaltına alındığını, ortadan kaybolduğunu ve ailesinin defalarca dilekçe verdiğini söyledi.

Yarıcı, "Hayretin Eren eğer bir suç işlediyse görevleri aldıktan sonra adalete teslim etmekti ve yargılanmasını sağlamaktı. Böyle olsaydı yasalar çerçevesinde yargılanır, eğer ceza gerektiriyorsa cezasını çeker, yoksa aramıza dönerdi. Hayretin Eren ve tüm kayıplar faili meçhul değildirler. Ağabeyim 20 Kasım 1980'de gözaltına alındığında Şükrü Balçı dmniyet müdürüydü. Mehmet Ağar, Terörle Mücadele Şube müdür yardımcısıydı. Tayyar Sever, Fikret Işık Aralar görevliydi. Dolayısıyla Hayretin Eren'in kaybedilmesinin sorumluları bellidir. Hayretin Eren'in faili olarak yargılanmalarını ve ağabeyimin akıbetini açıklamalarını istiyorum. Aynı dönemde Nurettin Yedigöz, Süleyman Cihan ve Mustafa Asım Hayrullahoğlu da kaybedildi" dedi.

"TANIKLAR AĞABEYİMİ GÖRDÜKLERİNİ SÖYLÜYORLARDI"

Cumartesi Annelerinden Maside Ocak Kışlakçı da, ağabeyinin 21 Mart 1995 tarihinde gözaltına alındığını söyleyerek, "Emniyet, savcılık, valilik, Meclis, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklara, ilgili tüm mercilere başvuru yaptık. Emniyet, valilik ağabeyimin aranan bir şahıs olmadığını söyledi. Kısacası ağabeyimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi. 58 gün sonra Adli Tıp Kurumu'nda ağabeyimin işkence izleri apaçık görülen cansız bedenine ait fotoğraflara ulaştık. Hasan ağabeyimin işkenceden geçirilmiş cansız bedeni, gözaltına alındıktan 5 gün sonra 26 Mart 1995'te Beykoz Buzhane köyü yakınlarında ormanlık alanda bulunmuş köylüler tarafından. Köylüler jandarmaya haber vermişler ve jandarma olay yeri tutanağına göre bulunduğunda ağabeyimin ayakkabılarının bağcıkları, kimliği, kemeri, saati üzerinde yokmuş. Ellerinde parmak izi alınırken kullanılan mürekkep kalıntıları varmış. Olay yeri tutanağı, gözaltına alınan herkese uygulanan rutin uygulamalardan ağabeyimin de geçirildiğinin kanıtıydı. Ve tanıklar da zaten ağabeyimi gözaltında gördüklerini söylüyordu" şeklinde konuştu.

Kışlakçı, Kasım 2023 sonrasında Galatasaray Meydanı'nda 10 kişilik sayı sınırlamasıyla demir bariyerlerin önünde bir araya geldiklerini belirterek, "10 kişi sınırlaması demek sadece 10 kişinin, 10 kayıp yakınının kendi kaybını araması ve diğer insanların kendi hakları olan sevdiğine ulaşmanın yollarını ya da onunla ilgili açıklama yapmasının yollarını kapatmak. Kayıp yakınları olarak her hafta katılacak 10 kişiyi kararlaştırmak ve birilerini dışarıda bırakmak gibi ağır bir manevi yükle karşı karşıya kaldık" diye konuştu.

DEMOKRATİK DEVLETİN MEKANİZMALARI GÜÇLENDİRİLMELİ

Bazı taleplerini de sıralayan Tosun şöyle konuştu:

"Hakikat açığa çıkartılmalı, gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti açıklanmalıdır. Devletin resmi kurumları, geçmişin karanlık sayfalarıyla yüzleşmekle yükümlüdür. Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargının önüne çıkarılmalı. Bu yalnızca mağdurların adalet talebini karşılamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal güveni yeniden tesis eder. Geride kalanlar için adil onarım. Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal özür, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin diğer parçası olmalıdır. Galatasaray Meydanı gibi. Kurumsal reform, hak ihlallerine zemin hazırlayan ve suistimallere göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik devletin mekanizmaları güçlendirilmelidir."

Kaynak: İhlas Haber Ajansı