TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kadın Çalışma Grubu Başkanı Vuslat Bektaş, Eskişehir’de yaptığı açıklamada tarımda kadın emeğinin görünmezliğine dikkat çekti. Bektaş, 15 yıldır yürürlükte olan Mevsimlik Tarım İşçileri Projesi’nin (METİP) sahada bir karşılığı olmadığını, tarım işçilerinin barınmadan eğitime kadar birçok temel haktan yoksun yaşadığını söyledi.
Bektaş, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Eskişehir’e Ankara’dan arkadaşım ile birlikte geldik. Gelme nedenimiz, Türkiye tarımının yapısal sorunlarından belki de en önemlisi olan “insan” konusuna, yani istihdam sorununa dikkat çekmek. İstihdamın güvencesizliği, zayıf ve zor şartları hepimizin malumu.
Neden buradayız? Çünkü yarın Dünya Çiftçi Kadınlar Günü etkinliği var. Biz, Ziraat Mühendisleri Odası olarak bu etkinlikte daha önce de basın açıklamalarıyla ve sahadaki çalışmalarımızla yer aldık. Ancak her zaman gördük ki, bu problemler değişmeden adeta muhafaza ediliyor. Yani bırakın çözülmeyi, olduğu gibi korunuyor, hatta ülkemizin değişen ekonomik şartlarıyla daha da kötüleşiyor.
Bugün burada, samimi bir ortamda bulunmaktan dolayı çok mutluyum. Bu tür duyarlı girişimlerle bir arada olmak insana iyi geliyor, motive ediyor. Hem mutluyum hem de üzgünüm; çünkü bir kadın, bir ziraat mühendisi ve bu ülkede yaşayan bir insan olarak, bu sorunları her defasında aynı şekilde konuşmak gerçekten üzücü.
11 Ekim’de, yani iki gün önce, Ankara’nın Sincan ilçesine bağlı ancak Polatlı’ya yakın Malıköy Mahallesi’ne gittik. Ankara merkeze 32 kilometre uzaklıkta, yani başkentimizin dibinde. Tarım mevsimini, tarım işçilerinin yaşadıkları ve çalıştıkları alanı yerinde gözlemledik. 2023’te de aynı yere gitmiştik. Bazı çiftçiler değişmişti ama çoğu aynıydı. Önce “çavuş” veya “elçi” dedikleri çiftçi lideriyle görüştük. Polatlı Ziraat Odası Temsilcisi Murat Çelik Bey de bize eşlik etti.
“Türkiye genelinde de tarımsal istihdamın %41’i kadınlardan oluşuyor”
Kışlık kuru soğan hasadının yapıldığı alanda kadınlarla, çocuklarla ve diğer işçilerle birlikte olduk. Çocuklar genelde 7–15 yaş arasındaydı. Kadınların yaş ortalaması ise 15–55 arasıydı. Çavuş, burada çalışanların yaklaşık %60’ının kadın olduğunu söyledi. Zaten Türkiye genelinde de tarımsal istihdamın %41’i kadınlardan oluşuyor. Yani tarımda kadının emeği çok yüksek. Ancak bu istihdam, tamamen güvencesiz, zor koşullarda gerçekleşen bir istihdam.
Malıköy’de çocuklar bizi bekliyordu, hemen çevremizi sardılar. Ardından tarlada çalışan kadınlarla görüştük. Kadınlardan biri “Bugün buraya geç geldik,” dedi. “Normalde sabah altıda geliyoruz ama hava soğudu, barınaklarımızda ısınma yok.” Gerçekten de barındıkları yerlerde hiçbir ısıtma imkânı bulunmuyordu.
Çalışma koşulları oldukça ağırdı. Soğan hasadı çuvala doldurularak yapılıyor. Bir çuval yaklaşık 45–50 kilo geliyor ve 90 liraya dolduruluyor. Bir işçi günde 10–15 çuval doldurabiliyor. Yani gelir oldukça düşük.
“Biz ev demiyoruz, çünkü orası ev değil; barınak “
Barınma koşullarına geçelim… Biz “ev” demiyoruz, çünkü orası ev değil; barınak diyebileceğimiz geçici yapılar. Naylon brandalarla oluşturulmuş, her yıl yeniden kurulup yıkılan yerler. Yaklaşık 200 kişi kalıyor: 160 yetişkin, 40 çocuk. Bu kadar insana sadece iki musluk düşüyor. Çöp alanı ise barınakların hemen yanında. Belediyenin zaman zaman topladığı çöpler yakılarak imha ediliyor, bu da duman ve kötü kokuya yol açıyor.
Organize Hayvancılık Bölgesi’nin yakınında oldukları için yaz aylarında sinek, haşere ve koku sorunları yaşanıyor. Kanalizasyon sistemi yok. 32 ailenin her birinin sözde tuvaleti ve banyosu var ama içinde ne su var ne beton. İnsan onuruna yakışmayan koşullar.
Devlet, 2010 yılında “Mevsimlik Tarım İşçileri Projesi (METİP)” adında bir program başlattı. Ama 15 yıl geçmesine rağmen bu alanlarda ciddi bir iyileşme olmadı. En son 2024’te bir Cumhurbaşkanlığı genelgesi yayımlandı. Güzel bir genelge; sağlık, güvenlik, eğitim gibi konular ele alınmış ama uygulanabilirliği yok. Sahada karşılığı bulunmuyor. Jandarma yalnızca güvenlik amaçlı kayıt tutuyor.
Çocuklar 5 ay boyunca okula gidemiyor. Mayıs başında okulu bırakıyorlar, Kasım’a kadar tarlalarda çalışıyorlar. Eğitimden tamamen kopuyorlar. Onlara yönelik hiçbir sosyal ya da eğitsel faaliyet yok. Kadınların durumu ise daha da zor. Tarım zaten zayıf bir sektör; iş güvenliği, ücret ve sosyal haklar açısından kadınlar en zayıf halkayı oluşturuyor.
“Soğan yerken bizi hatırlarsınız”
Son olarak, bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Orada Tuana adında 7–8 yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Bizi uğurlarken “Soğan yerken bizi hatırlarsınız,” dedi. Polatlı’daki 2 bin dekarlık soğan tarlasında çalışan bu çocuklar, kadınlar ve erkekler… Evet, gerçekten de o soğanları yerken onları hatırlamak gerekiyor. Çünkü o soğanın içinde büyük bir emek, büyük bir insan hikayesi var.”