Çalışkan yaptığı açıklamada;

''Ülkemizde ve dünyada yaşanan en büyük işçi katliamlarından olan ve 301 madencimizi kaybettiğimiz Soma Faciasının üzerinden 9 sene geçse de madenciler toplu olarak ölmeye devam ediyor. Soma’da yapılan ihmallerin benzerlerinin yaşanması sonucu 14 Ekim 2022’de Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü'ne bağlı maden ocağında gerçekleşen iş cinayeti sonucu 42 madencimizi daha kaybettik. 10 Mayıs sabahı ise Soma’da özel firmaya ait açık işletmede meydana gelen şev kayması sonucu 1 madenci hayatını kaybetmiş 3 madenci yaralanmıştır.
Soma’da mahkeme heyeti ve bilirkişilerin defalarca değiştirilmesi, yargılamanın sulandırılması sonucu 301 madencinin ölümünden sorumlu olan patronlar ve işveren temsilcileri göstermelik cezalarla ödüllendirilmiştir. 15 Nisan 2020 tarihinde çıkarılan infaz yasası ile tutuklu tüm sanıklar tahliye edilerek vicdanlar bir kere daha göçük altında bırakılmıştır. Kazada birinci derece sorumluluğu bulunan, sahanın rödovans usulü ile şirkete tahsis edilmesinde imzası bulunan Bürokratlar, Genel Müdür ve Yardımcıları, Müessese Müdürü, Daire Başkanı ve Şube Müdürlerine dokunulmamış, TKİ’de Kontrol Başmühendisi olarak görev yapan iki kamu emekçisi günah keçisi ilan edilerek cezaevine atılmışlardır. Yaşanan tüm bu hukuksuzluklar iktidarın emekçilere hangi gözle baktığının ispatıdır.
Katliam sonrası kıdem tazminatını hak edecek şekilde hizmet akdi sona eren maden emekçilerinin tazminatları uzun süre ödenmeyerek yeniden mağdur edilmişlerdir. Bunun sonucunda tazminatlarını almak için hak mücadelesi veren Bağımsız Maden-İş üyeleri Tahir Çetin ve Ali Faik İnter trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Madencilerin kararlı mücadelesi sonucu Soma Kömürleri A,Ş tarafından ödenmesi gereken tazminatlar şirketin iflas açıklaması sonucu TKİ tarafından ödenmiş, şirket ise avukat vekâlet ücretlerinin peşine düşerek madenci ailelerine icra takibi göndermiştir.
HESABINI EMEKÇİLER SORACAK!
21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı her türden emek ve hak mücadelesini baskı ve şiddetle kontrol altına almaya çalışmaktadır. Düşük ücretlere, güvencesizliğe, iş cinayetlerine karşı verilen mücadeleyi yok sayan siyasal iktidar söz konusu sermayenin talepleri olduğunda kesenin ağzını açmaktadır. OHAL’i fırsat bilerek uygulanan grev yasakları iktidarın emek düşmanı politikalarının en net göstergesidir. 
Kamusal alanın daraltılması, özelleştirme politikaları, iş cinayetlerinin artmasına ve emeğin değersizleştirilmesine yol açmıştır. Günde ortalama 4 işçinin yaşamını yitirdiği ülkemizde yeni Somalar Amasralar yaşanmaması, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon altında ezilen emekçi kesimlerin çalışırken ölmediği, sakat kalmadığı, meslek hastalığına yakalanmadığı, iş cinayetlerinin “Kader Planı” olmaktan çıktığı bir ülke için örgütlü mücadeleyi sürdüreceğiz. İktidara ve işbirlikçisi sermayeye karşı “Güvenceli İş, İnsanca Bir Yaşam” talebimize 14 Mayıs’ta sandıkta da sahip çıkacağız.
13 Mayıs 2014’te kaybettiğimiz 301 madencimizi ve iş cinayetlerinde kaybettiğimiz tüm emekçileri saygıyla ve özlemle anıyoruz. Unutmayacağız! Unutturmayacağız! 
Gerçek sorumlulardan hesap sorulana ve adil bir yargılama gerçekleşene kadar katliamın peşini bırakmayacağız!'' ifadelerini kullandı.