Obezitenin meme kanseriyle ilişkisi, son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarla giderek daha net hale geldi. Ekim ayının “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” kapsamında uyarılarda bulunan Meme Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Enver Özkurt, fazla yağ dokusunun yalnızca enerji deposu değil, aynı zamanda hormon üretim merkezi olduğuna dikkat çekti. Özkurt, vücuttaki yağ oranı arttıkça hormon dengesinin bozulduğunu, bunun da hücre büyümesini tetiklediğini ifade etti. Fazla kiloların, kronik iltihaplanma ve hormonal düzensizlik yoluyla tümör gelişimini kolaylaştırdığı belirtildi. Kilo vermenin ise kanser riskini kayda değer biçimde azalttığı bildirildi.
Fazla yağ dokusunun tehlikeli etkileri
Doç. Dr. Enver Özkurt, “Vücuttaki yağ, aktif bir hormon ve sinyal üretim merkezidir. Fazla yağ dokusu, kronik iltihaplanmaya, hormonal bozukluklara ve hücre büyümesini teşvik eden süreçlere yol açar. Bu da kanser riskini artırır. Ancak kilo vermek bu riski büyük ölçüde azaltır.” sözleriyle obezite ve kanser arasındaki bağlantıyı özetledi.
Uzmanlara göre yağ hücreleri yalnızca depolama işlevi görmez; östrojen gibi hormonların dolaşımdaki miktarını da etkiler. Aşırı yağlanma, hücrelerin kontrolsüz büyümesine neden olan kimyasal sinyallerin artmasına yol açar. Bilimsel veriler, vücut kitle indeksindeki artışla birlikte kanser riskinin de paralel şekilde yükseldiğini gösteriyor.
Menopoz Döneminde Risk Katlanıyor
Doç. Dr. Özkurt, özellikle menopoz sonrası dönemde kilo artışının daha ciddi sonuçlar doğurduğunu vurguladı. “Menopoz sonrası östrojenin ana kaynağı yağ dokusudur. Yağ hücreleri, androjenleri östrojene dönüştürür. Östrojen düzeyinin artması da hormon reseptörü pozitif meme kanseri riskini yükseltir.” ifadelerini kullandı.
Uzmanlar, menopoz sonrasında hormon seviyelerindeki değişimlerin kontrolsüz kilo artışıyla birleştiğinde kanser riskini katladığını bildiriyor. Bu nedenle düzenli egzersiz ve dengeli beslenme alışkanlıkları, bu dönemde hayati önem taşıyor. Ayrıca yapılan çalışmalar, menopoz sonrası kilo kontrolünün sadece meme kanseri değil, diyabet ve kalp hastalıkları açısından da koruyucu rol oynadığını ortaya koyuyor.
180 Bin Kadınla Yapılan Araştırma Çarpıcı Sonuçlar Sundu
Uluslararası çapta yürütülen ve 180 bin kadınla gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları, kilo kaybının meme kanseri riskini belirgin ölçüde azalttığını kanıtladı.
2–4,5 kilo verenlerde risk yüzde 18 azaldı.
4,5–9 kilo verenlerde risk yüzde 25 azaldı.
9 kilo ve üzeri kalıcı kilo kaybı yaşayanlarda risk yüzde 30’dan fazla azaldı.
Uzmanlar, verilen kilonun korunmasının en az kilo vermek kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor. Küçük miktarlarda dahi olsa sürdürülebilir kilo kaybı, uzun vadeli koruma sağlıyor. Bu bulgular, yaşam tarzı değişikliklerinin etkisini bilimsel verilerle ortaya koyuyor.
Hormon Dengesi ve Insülin Direnci Çifte Tehdit Oluşturuyor
Doç. Dr. Özkurt, obez bireylerde yağ hücrelerinden salgılanan leptin hormonunun tümör gelişimini desteklediğini belirtti. Leptinin, kanser hücrelerinin büyümesini ve beslenmesini kolaylaştırdığını ifade eden Özkurt, “Buna karşın, koruyucu etkisi olan adiponektin seviyesi obezitede azalır. Bu dengesizlik, tümör hücrelerinin yayılmasını kolaylaştırır.” dedi.
Ayrıca, obeziteyle birlikte sık görülen insülin direncinin de risk faktörünü ikiye katladığı açıklandı. “Yüksek insülin, hücreleri sürekli büyüme sinyalleriyle uyarır. Aynı zamanda östrojenin bağlanma proteinlerini azaltarak serbest östrojen düzeyini artırır. Bu iki mekanizma, kanser gelişimini hızlandırabilir.” ifadeleriyle insülin direncinin etkilerine değinildi.
Bilim insanları, insülin dengesini korumanın sadece metabolik sağlık için değil, kanserden korunma açısından da kritik olduğuna işaret ediyor.
Kalıcı Koruma İçin Yaşam Tarzı Değişikliği Şart
Doç. Dr. Enver Özkurt, obeziteye bağlı kanser riskini azaltmak için geçici diyetlerden kaçınılması gerektiğini belirterek, uzun vadeli davranış değişikliklerine odaklanılmasını önerdi. Uzman, “Hızlı kilo vermeye değil, sürdürülebilir dengeye odaklanın. Haftada en az 150 dakika yürüyüş, yüzme veya bisiklet gibi egzersizler yapın. Akdeniz tipi beslenme benimseyin: sebze, meyve, tam tahıl, baklagil, zeytinyağı, balık. Kırmızı et, işlenmiş gıdalar ve şekerli yiyecekleri sınırlandırın. Alkol ve sigaradan uzak durun.” tavsiyesinde bulundu.
Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yalnızca kilo kontrolüne değil, genel sağlık durumuna da önemli katkı sunduğu biliniyor. Uzmanlar, toplumda farkındalık artışı sağlanması durumunda meme kanseri görülme oranlarının düşebileceğini ifade ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde kadın kanser vakalarının yaklaşık dörtte biri meme kanserinden kaynaklanıyor. Bu nedenle erken tanı ve önleyici yaşam biçimi uygulamaları, gelecekteki riskleri azaltmada kritik rol oynuyor.