Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve TEMA Vakfı iş birliğiyle yürütülen İklim Değişikliğine Karşı Güçlü Eskişehir Projesi kapsamında, Eskişehir Haller Gençlik Merkezi’nde "Kentler, İklim ve Toplum: Eskişehir Perspektifi" paneli Eskişehirlilerin katılımıyla gerçekleşti.
Panelde, şehrin iklim değişikliğinin etkilerine karşı nasıl daha dirençli hale gelebileceği ve buna yönelik bilim temelli çözümler ele alındı.

"DAHA YAŞANILABİLİR ESKİŞEHİR İNŞASI MÜMKÜN"
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Vural Yörük panelin açılış konuşmasında, "Toplum olarak çözüme odaklanmamız gerekiyor; daha dirençli, daha yeşil ve daha yaşanabilir bir Eskişehir inşa etmemiz mümkün" dedi.
Panelin moderatörlüğünü üstlenen TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Eylem Tuncaelli ise, "2030 yılına kadar Eskişehir’in iklim krizi tehlikelerini belirledik. Sonrasında belediyelerin kendi kaynaklarıyla bu çalışmaları sürdürebilmesi için teknik ekipler gerekli eğitimleri aldı. Halkın karar süreçlerine katılımını güçlendirmek için önemli bir araç olarak gördüğümüz İklim Eylem Merkezi de hayata geçirildi. Bu proje, yerel yönetimler ve yurttaşlar arasında ortak aklı, kolektif çalışmayı ve toplumsal dayanışmayı büyütmeyi amaçlıyor. Bugün, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Gününde, hiçbir karşılık beklemeden bu çalışmalara emek veren ve zaman ayıran herkese teşekkür ederim" dedi.
"İKLİM KRİZİ BİR EŞİTLİK MESELESİDİR"
Küresel Denge Derneği Başkanı Dr. Nuran Talu, mücadelenin sadece karbon azaltımına ve “net sıfır” hedeflerine indirgenemeyeceğini belirterek, "Eskişehir’de risk altındaki kesimlerin belirlenmesi ve bilim temelli mekansal risk analizlerinin bir an önce yapılması çok önemli. Bu sürecin halkın ihtiyaçlarına kulak veren katılımcı bir yaklaşımla yürütülmesi gerekiyor. İklim Eylem Merkezi bu açıdan, önemli bir buluşma ve iletişim noktası olarak eminim diğer belediyelere örnek teşkil edecektir. TEMA Vakfı’nın bu projeyi hayata geçirmek için Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri ve yerel paydaşlarla kurduğu iş birliği ise çok kıymetli. Çünkü sivil toplum ve kamu arasındaki bu iş birliği, halkın taleplerinin karar süreçlerine yansıması ve iklim eyleminin ortak akılla yürütülmesi açısından çok değerli bir örnek" ifadelerini kullandı.

"YÖNETİMLER EŞ ZAMANLI KRİZLE MÜCADELE EDİYOR"
Urban.koop Kent Çalışmaları Kooperatifi Ortağı ve Şehir Plancısı Batuhan Akkaya yaptığı değerlendirmede, yerel yönetimlerin aynı anda pek çok krizle mücadele ettiğini söyleyerek şu sözleri kullandı:
“Yerel yönetimler bugün, enerji yoksulluğundan gıda ve halk sağlığı krizlerine, pandemiden kirliliğe ve iklim değişikliğine kadar birçok eş zamanlı krizle mücadele ediyor, üstelik tüm bu sorunlara karşın kısıtlı bütçe, insan kaynağı ve teknik kapasiteyle çalışıyorlar. COP30’un da gösterdiği gibi merkezi yönetim desteğinin çoğu zaman yetersiz kaldığı bu ortamda, yerel yönetimlerin doğa ve kültür odaklı yaklaşımları güçlendirmesi, araştırma ve etki analizlerini karar süreçlerine dâhil etmesi ve mevcut planlama araçlarını yerel iklim eylemini destekleyecek biçimde kullanması kritik önem taşıyor. Toplum katılımını artıran yeni kamusal mekanların oluşturulması ve bu alanların düzenli etkinliklerle canlı tutulması yerel iklim politikalarının önemli bir parçası olurken, sivil toplum ve diğer belediyelerle kurulan ortak öğrenme ağları, enerji verimliliği ve enerji toplulukları gibi konularda teknik çözümlerle birlikte sosyal ve hukuki altyapının da birlikte geliştirilmesine imkan sağlıyor.”





