Çocuğa gelişim seviyesine uygun bir anlatım yapmaya dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Arı, “Ülke olarak yaşadığımız bu acı verici, üzücü olay karşısında birçok ebeveyn çocuklara depremi nasıl anlatmak gerektiği hakkında endişe duymaktadır. Tıpkı diğer doğa olaylarının ve ölümün açıklanmasında olduğu gibi çocuğa gelişim seviyesine uygun bir anlatım yapmaya dikkat etmemiz gerekmektedir. Okul öncesi dönem için açıklamalarımızın kısa ve net bir biçimde olmasına özen göstermeliyiz. Bu yaş grubunda ‘Neden?’ sorusunu çokça duyacağımızı unutmamalıyız. Çocuğun bu sorudaki temel beklentisi spesifik açıklamalar değil, güvende hissetme ihtiyacıdır. Bu sebeple açıklamalarımız ve cevaplarımız olabildiğince sakin ve güven verici şekilde olmalıdır. Okul çağı çocuklarında ise dış dünya ile daha iç içe ve olaylara karşı daha bilgi sahibi olduklarını öngörebilmeliyiz. Çocuklarımızın depremle ilgili akranları ile iletişim halinde olduklarında biz ebeveynler olarak çocuklarımızın konu ile ilgili ne kadar bilgi sahibi olduğunu bilmek bize ipuçları verir. Dolayısıyla endişesi ya da korkusu olan çocuklarımıza karşı farklı yaklaşımlar belirleyebilmemizde bize yardımcı olur” dedi.

Haberler ve sosyal medyadan uzak tutun
Özellikle okul öncesi dönemi çocukların haberlerden ve sosyal medyadan uzak tutulmasını öneren Arı, “Kaygı ve korkunun en çok artmasına sebep olan faktörlerden biri de deprem anını ve hemen sonrasında depreme maruz kalan insanları görmektir. Günümüzde her ne kadar zor olsa da çocukları, özellikle okul öncesi dönemi çocuklarını haberlerden ve sosyal medyadan uzak tutmak gerekmektedir” diye konuştu.
Depremin psikolojik etkileri ile ilgili bilgi veren Arı şunları söyledi:
“Deprem gibi insanın kontrolü dışında gerçekleşen olayların sonucunda verilen tepkiler hemen her yaş grubunda benzerlikler gösterir. Uyku problemleri, sebepsiz irkilmeler, tetikte olma durumu, gündelik hayatta odaklanma sorunu, sürekli sarsılma hissi gibi belirtiler en sık gözlemlenen belirtilerdir. Çocuklarda ise bunlara ek olarak ağlamalar, ebeveyne yapışma durumu, yalnız kalmak istememe ve tek başına uyumakta güçlük çekme gibi semptomlar eşlik edebilmektedir. Bu davranışların birer başa çıkma mekanizması olduğunu unutmamalıyız. Fakat istisnai durumlarda karşımıza çıkan bir diğer belirti ise hiçbir şey olmamış gibi tepkisiz davranmadır. Bu durum bireyin olaydan etkilenmediği anlamına gelmeyebilir. Böyle bir tablo ile karşılaşıldığında bireyin ısrara maruz bırakılmaması ve konuşmaya zorlanmaması gerekmektedir. Belirtilerin zamanla azalması beklenmektedir ancak belirtilerin görülme sıklığında artış devam eder ise bir uzmandan destek alınması gerekebilir.”