Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Feride Turan ile Meryem Ülkü Aygül tarafından kaleme alınan ve Dorlion Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eskişehir Türk Ocakları ve Tasfiye Süreci” isimli kitap okuyucusuyla buluştu. Turan ve Aygül, Türk Ocakları ile birlikte Eskişehir’in de tarihine ışık tutan kitaba ilişkin Eskisehir.Net’ten Meltem Karakaş’a konuştu.

“Cumhuriyet devrimlerinin halka anlatılmasında önemli yeri var”

1912’de açılan ve 1931 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren Türk Ocakları’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşaması ve cumhuriyet devrimlerinin halka anlatılması, aşılanması noktasında önemli katkıları olduğunu söyleyen Feride Turan, “Cumhuriyetin ilk yıllarında devletçe desteklenmesi de karara bağlanan bir sivil toplum kuruluşu. TBMM albümüne baktığımızda milletvekillerinin özgeçmişlerinde ya Türk Ocakları başkanıdır ya yönetimindedir ya üyesidir. Yani Cumhuriyet’in mayasında Türk Ocakları’nın emeği, alın teri var diyebiliriz” dedi.

Eskişehir ve Türk Ocakları için önemli isim Faruk Şükrü Yersel de kitapta

Eskişehir için çok büyük bir öneme sahip gazeteci-yazar Faruk Şükrü Yersel’e dikkat çeken Meryem Ülkü Aygül, Yersel’in Türk Ocakları’nın tasfiye edilmeden önceki son başkanı olduğunu ifade etti. Yersel’in Türk Ocakları’na sunduğu katkıdan söz eden Aygül, Yersel’in kendisini bağımsız gazeteci olarak tanımladığını ve kendisinin de üye olduğu Türk Ocağı teşkilatlarını yapıcı bir şekilde yazılarında eleştirdiğini belirtti.

Eskişehir’deki Türk Ocaklarına geçmeden, öncelikle Türk Ocakları hakkında konuşalım. Benzer gayeler taşıyan kuruluşlarla karıştırıldığını işitiyoruz bazen. Biraz bahseder misiniz?

Feride Turan: Türk Ocakları 1912’de kurulan bir sivil toplum kuruluşu. Kurulduğu dönemde Osmanlı içinde farklı milletlerin bağımsızlık hareketlerinin yaygınlaştığını görüyoruz. Böyle bir ortamda Türk varlığını tehlikede gören ve de Türkleri bir millet altında toplamak isteyen Türk gençleri, Türk aydınları böyle bir tarihi sorumluluk alarak Türk Ocakları’nı kuruyor. Prof. Dr. Yusuf Saray’ın ifadesiyle, “aslında bu Türk’ün hayat hamlesi. Bir varoluş hamlesidir.” Milli mücadelede de Türk Ocakları’nı aktif olarak görüyoruz. Cumhuriyet’in kuruluşunda ve devrim ve kazanımlarının halkta karşılık bulmasında Türk Ocakları’nın önemli hizmetleri var. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Cumhuriyet’in harcında Türk Ocakları’nın alın teri vardır. Bu sübjektif bir değerlendirme değil. Yaptığımız araştırmada elde ettiğimiz bulgular ve daha önceki çok değerli araştırmalarda elde edilen bulgular bunu gösteriyor. Nitekim Atatürk’ün söylemleri, belgeler mevcut bu yönde. Ve cumhuriyetin ilk yıllarında devletçe desteklenmesi de karara bağlanan bir sivil toplum kuruluşu.

“Türk Ocakları Cumhuriyet’in istediği bir gençlik inşa ediyor”

Bir diğer önemi bana göre, 1912, cumhuriyetten çok önce kuruluyor. Ve bir gençlik inşa ediyor. Aslına cumhuriyetin özlediği, inşa etmek istediği bir gençlik profili. Atatürk de söylemlerinde bunu vurguluyor. Bu noktada cumhuriyetin kuruluşunda Türk Ocakları çok aktif. Hatta TBMM albümüne baktığımızda milletvekillerinin özgeçmişlerinde ya Türk Ocakları başkanıdır ya yönetimindedir ya üyesidir. Yani cumhuriyetin mayasında Türk Ocakları’nın emeği, alın teri var diyebiliriz.

Cumhuriyetle beraber bir ulus devlet, Türk devleti kuruluyor. Ama 1931 yılında Türk Ocakları kapatılıyor, tasfiye ediliyor. Burada bir çelişki yok mu?

Feride Turan: Hayır, aslında yok. Nasıl ki biz Türk Ocakları’nın kuruluşunu o dönem ki sosyal, siyasi ortama göre bakarak değerlendiriyorsak tasfiye sürecini de o şekilde değerlendirmeliyiz. Nitekim Atatürk’ün beyanatı da var. Bir türk birliği olarak bakılıyor. O dönemde Şeyh Sait isyanı var. Kubilay şehidimiz var. Memleketin ortamı. Dolaysıyla devletin daha da rejimin güçlendirilmesi gerekiyor ve güçler birliği gerekiyor. Aynı gayeye hizmet eden yolların kuruluşların birleşmesi gerekiyor. Biz bunu bu şekilde değerlendirdik kitabımızda. Tabi farklı görüşler mevcut Türk Ocakları neden tasfiye edildi diye. Fakat Atatürk’ün beyanatı bu yönde. Nitekim Türk Ocakları tasfiye edilince aslında tasfiye edilen taştır, binadır. Olaya maddi olarak değil insan kaynakları ve cumhuriyetin kadrolarında görev almaya devam ediyor. Mesela İzzet Ulvi Aykurt. Eskişehirli. Atatürk’ün yol arkadaşlarından. Uzun yıllar İsmet İnönü döneminde de milletvekilliği yapıyor. Biz Türk Ocakları kadrosunu cumhuriyetin kadrolarında daha sonra görüyoruz. Kadro tasfiyesi değil aslında. Tamamen güçlerin birliği devletin o durumunda bir Türk birliği olarak değerlendirilmiş. Bunlar cumhuriyete hizmet etmeye devam ediyorlar.

Bu kitabın araştırma süreci ve kaynaklarınızı gördüğümüzde hem arşiv çalışması var, hem dönemin basını incelenmiş, özel koleksiyonlar, tarihî eserler de mevcut. Bunlardan biri de Özel koleksiyonunuz arasında olduğunu öğrendiğimiz Türk Ocakları sicil kaydı var. Yani bir nevi üyelik formu, kitapta Osmanlıcadan çevirip analiz etmişsiniz. Burada da biraz bahseder misiniz?

Feride Turan: Elimdeki Türk Ocakları sicil kağıdı. Özel koleksiyonumda. Küçük bir koleksiyonum var eski eserler babında. Türk Ocakları 1912’de kuruluyor dedik. Şunu da söylemek istiyorum: Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nda çok sevdiğim ifade var. Bütün ifadeleri seviyorum ama orada güzel bir benzetme var. “Ebediyete akan her 10 yılda bir” diyor. Zamanı bir ırmağa benzetiyor. Aynı metaforu Türklük açısından kullandığımız zaman, çünkü Türk Ocakları Türklüğe, Türklüğün faidesine çalışıyor. Türklüğe hizmet ediyor. Hatta yayın organları Türk Yurdu’nun da bir mottosudur. Türklerin faidesine çalışır diye. Türklüğü de bir ırmağa benzettiğiniz zaman ezelden ebede akan, İstiklal Marşı’nda ben ezelden beridir diye çok güzel ifadesini bulmuş aslında. O Türklük ırmağı bazen çok sessiz akar, duymazsınız. Bazen gürül gürül coşkuyla akar. Bazen de İstiklal Marşı’ndaki ifadeyle bendimi çiğner aşar. Ne zaman? İstiklal Marşı ne zaman yazıldı? Kurtuluş Savaşı döneminde. Türk kendi varlığını tehlikede gördüğü zaman bu şekilde vaziyet alıyor. Akış şekli değişiyor. Türk Ocakları da bu esnada Türklüğün tarihi olarak baktığımız zaman bir nefsi müdafaa hareketi. Bir reflekstir. Gerek Türkçülük gerek Türk Ocakları’nın ortaya çıkması bu. Cumhuriyetin kuruluşunda da aynı hedef ulusal devlet, üniter bir yapıda kurulduğu için burada güçler birliği devreye giriyor.

Whatsapp Image 2025 07 06 At 16.26.20 (1)

Bu dönemde Eskişehir’deki Türk Ocaklarının faaliyetleri nasıldı? Eskişehir’de Türk Ocakları neler yaptı?

Feride Turan: Eskişehir Türk Ocakları’nı bu araştırma sürecimizde gerçekten çok etkin, aktif çalışan çok çalışkan gençlerden oluşan bir teşkilat la karşı karşıyayız. Buradaki etkinlikler de mesela konferans düzenliyor. Ama böyle bir salon etkinliği değil. Bugün bir konferans oluyor. Salonu doldurmak ne kadar zor. Merdivenlerden sokaklara taşan bir katılım söz konusu. Eskişehir cumhuriyetten sonrasını söyleyeyim, cumhuriyetten önce de etkinlikler var. Cumhuriyetin kazanımlarının, değerlerinin, inkılaplarının halkta karşılık bulmasında önemli faaliyetler var. Mesela halk inkılabı daha gerçekleşmeden, harf inkılabı ülkede gerçekleşmeden önce bir hazırlık aşması var. Türk Ocakları bir tamim yayınlıyor ve kurslar açıyor yeni harfleri öğretmek için. O zaman Türk Yurdu dergisi 250 ocak olduğunu söylüyor. 19 ocak, diğer ocaklardan daha önce kurslara başlıyor. Bu 19 ocak arasında Eskişehir Türk ocağı da var. Sivrihisar Türk Ocağı da aynı dönemde başlıyor. Bunlar önemli.

“Devletin neresinde yara varsa Türk Ocakları orada”

Sonra kadınların istihdamı. Cumhuriyetin önemli çözümlerinden, kadın sorununa önemli çözümlerinden birisi kadınların eğitimi ve istihdamıydı. Bu noktada da Türk Ocakları, Eskişehir Türk Ocağı devletin neresinde bir yara varsa ona yönelik çözüm üreten etkinliklerini görüyoruz. Kadın istihdamına yönelik kurslar açıyor. Daktilo kursları açıyor. Sağlık kursları açıyor. Biz savaşı kazandık ama cumhuriyetten sonra salgınlarla savaş vardır. Bu noktada dispanser açıyor. Eğlence, eğitim, kültür, spor, hayata ve insana dair her noktada cumhuriyeti tamamen Eskişehir’in insanlarına bütün imkânlarıyla sunulmasında, faydalanmasında öncü bir rol üstleniyor Eskişehir’de. Eskişehirlilerin taktiridini toplamış ki etkinliklerine bu kadar katılım söz konusu.

Biz kitabı okuyunca Türk Ocaklarıyla birlikte İzzet Ulvi Aykurt, Sivrihisar Müftüsü, Sivrihisar Kaymakamı, Kızılcıklı Mahmud Pehlivan gibi Eskişehir’den pek çok simanın hayat hikayesine dair önemli yeni bilgiler öğreniyoruz. Yine Himaye-i Etfal Cemiyeti, CHP Eskişehir il teşkilatı, spor kulüpleri gibi birçok kurum kuruluş hakkında da önemli yeni bilgiler mevcut.

Feride Turan: Çalışmamızda sadece Eskişehir değil aslında Türkiye’nin tarihine yön vermiş isimleri göreceğiz. Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Türk’ün gücünü dünyaya duyuran Eskişehir ile adı özleşmiş bir kahraman. Onu duyacağız. İzzet Ulvi Aykurt’tan bahsetmiştim Eskişehirli. Türk Ocakları’nda önemli görevler üstlenmiş. Milli Mücadele’de yer almış. Aslında biz onunla ilgili öğrencilerimle bildiri sunmuştuk. Bu kişi şöyle bir önemi var: Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür zeminin inşasında daha Milli Mücadele sürerken Hâkimiyeti Milliye’ye yazılar yazıyor Atatürk’ün ricası üzerine. Yol arkadaşlarından, ondan bahsettik. Sivrihisar müftüsü var. Bu müftüyü Türk Ocakları etkinliklerinde görüyoruz. Konferans veriyor. Bu da önemli bir kişilik. Milli Mücadele’de Ankara Fetvası’nı hiç tereddüt etmeden imzalayan Milli Mücadele’de ön saflarda yer alan, mandaya karşı çıkan birçok din adamından birisidir. Milli Mücadele’de Ali Sarıkoyuncu hocamızın bir çalışması var, ‘Milli Mücadelede Din Adamları’ diye. Bu süreçte Milli Mücadele’yi destekleyen çok sayıda din adamından birisidir kendisi.

Kurulduğu dönemde Türk Ocakları İttihat Terakki’ye nasıl bakıyor? Aralarında bir ilişki söz konusu oldu mu?

Feride Turan: Türk Ocakları herhangi bir siyasi partinin bir kolu değil. Özerk bir yapısı var. Ama ulusal meselelerde iş birliği yapabiliyor Türklerin faidesine olduğu müddetçe. Faruk Şükrü Yersel kitabımızda bölüm ayırdığımız kişi. Biz Faruk Şükrü Yersel’in hayatına dair önemli bilgi ve belgelere ulaştık çalışmamızda. Bir gazeteci olarak efsanedir Faruk Şükrü Yersel. Eskişehir’de yapılmış birçok etkinlik, birçok kurum, hatta devlet arşivlerinden CHP ile ilgili birçok belge elde ettik. Bu çalışmamızda il teşkilatının bir tarihi, farklı kurumlar var Eskişehir’de. Eskişehir’in kulüpleri var. Onlarla ilgili, yani Eskişehir’e dair birçok şey var. Sadece Türk Ocağı değil şehrin günlük hayatına dair birçok bulgu ve belgeyi yayınladık bu çalışmada.

Whatsapp Image 2025 07 06 At 16.26.20 (2)

Çalışmanızı hazırlarken, araştırmalarınızı yaparken sizi en çok etkileyen şey ne oldu peki?

Feride Turan: Faruk Şükrü Yersel. Şimdi arşive girerken 1940’lı yıllara ait bir Osmanlıca yazılmış mektup bulduk. Ben bunu halktan gönderilmiş diye düşündüm. Fakat merakımdan okudum Faruk Şükrü Yersel’e ait olduğunu tespit etik. Zaten imzası var sonunda. Buna şaşırmıştım. Çünkü Faruk Şükrü Yersel Türk Ocakları başkanlığı yapmış, harf inkılabı öncesinde Türk Ocakları şubeleri arasında ilk Latin harfleri dersleri veren bir ocak. Sonra hayatını yazmak üzerine kuran birisi ve bir CHP’li ve inkılapların da ateşli bir savunucu kendisi. Bunu bulunca çok şaşırmıştım nasıl Arap harfleri kullanıyor diye. Sonra düşününce bunun bir çelişki olmadığını, küçük yaşta kazanılan alışkanlıkların kolay değişmeyeceğini gösteren somut bir örnek Faruk Şükrü Yersel aslında.”

Kitabın arka kapağında ve içesinde de bir vurgunuz var. Tarık Zafer Tunaya’ya ait bir cümle: “Türk Ocakları, Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir kilometre taşıdır.” Bu sözü Eskişehir şubeleri özelinde de söyleyebilir miyiz?

Meryem Ülkü Aygül: Gerçekten doğru bir söz. Türkiye tarihini aslında Türk Ocakları olmadan yakın tarihini yazamayız Türkiye’nin. Aynı şekilde Eskişehir tarihini, yakın tarihini Türk Ocakları olmadan yazamayız. Çünkü Eskişehir Türk Ocakları hem teşkilatlanması olsun hem faaliyetleri olsun hem kulüpleriyle olsun halkla iç içe. Ve halkın taktirini kazanıyor. Bu yüzden bunların unutulup gitmesi Eskişehir adına büyük bir haksızlık olurdu. Biz de bu çalışmayı 2024 yılında uluslararası bir kongreye sunduk. Ama kongre kitapçıklarının sayfa sınırları oluyor. Bu nedenle elimizde çok fazla bilgi ve belge kaldı. Biz de “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eskişehir Türk Ocakları ve Tasfiye Süreci” adında bir kitap çıkardık. Ki Eskişehir tarihinde unutulmasın gitmesin diye.

Eskişehir’de Türk ocaklarının kaç şubesi var?

Meryem Ülkü Aygül: Eskişehir Türk Ocakları’nın üç şubesi var. Birisi Mihalıççık’ta birisi Sivrihisar’da birisi de Eskişehir’de. Eskişehir’de merkezi teşkilatlanması güzel. Halkla iç içe. Eskişehir küçük bir yerleşke olmasına rağmen şehri aşağı ve yukarı olarak ayırıyor. Yukarıyı Odunpazarı, aşağıyı Tepebaşı olarak düşünebiliriz. Hoşnudiye ve Arifiye mahallelerinde birer şube açıyor. Orada görüyoruz ki aslında sosyal ve kültürel olarak ayırıyor ve halka her taraftan ulaşmaya çalışıyor. Ama Mihalıççık ve Sivrihisar’da bir binası yok. CHP’nin ilçe teşkilat binasında bir odada çalışıyorlar. Eskişehir Türk Ocağına bağlı kulüplerimiz var. Türk Işığı, İdman Yurdumuz var, Askeri Spor Teşkilatımız da var. Ve bu kulüpler aktif. Şubelerden ayrı düşünülemez. Hatta 1927 yılında merkez şubeye gönderilen Eskişehir faaliyeti var. Eskişehir faaliyetinde, bizim kuvvetli idman yurtlarımız vurgusu yapılıyor. Zaten asıl amacı sosyal hayatına katkı sağlamak ve cumhuriyet devrimlerini halka aşılamaya çalışmak ve halkı eğitmek ve çok aktif bu konuda. Halkı eğitiyor. Ve eğitimi her yere götürmeye çalışıyor.

Kitabınızı Faruk Şükrü Yersel’e ithaf etmişsiniz. Hatta ona ait bir bölüm var. Bir gazeteci olarak Eskişehir’in efsane gazetecisinin adını biliyoruz. Bu kitaptaki yeri ve konumu nedir?

Meryem Ülkü Aygül: Faruk Şükrü Yersel sadece Eskişehir için değil Türkiye için önemli gazetecilerden, yazarlardan, şairlerden birisi. Faruk Şükrü Yersel görmesi gereken değeri görmemiş bir yazar. Aynı zamanda kitapta olmasının en önemli nedeni, Türk Ocağının tasfiyeden önceki son başkanı. Faruk Şükrü Yersel’in hayatının Türk Ocağı kısmını alıyoruz ve bunu onun sözlerinden alıyoruz. Arşivde Faruk Şükrü Yersel’e ait dört tane mektup bulduk. İkisi elle yazılmış, ikisi daktilo ile yazılmış. Ve orada hem gençlik yıllarında hem Türk Ocağı zamanlarında hem de Türk Ocağından sonra yaptığı çalışmalar var. Ve yaşadığı zorluklar var. Gerçekten zor zamanlardan geçiyor. Ama ona rağmen ülküsünden vazgeçmiyor. Kemalist, cumhuriyetçi, Türkçü bu çizgiden asla vazgeçmiyor. Ve en önemlisi Eskişehir’in bağımsız gazetecisi. Kendisinin de bir sözü var, “cumhuriyetçiyiz, milliyetçiyiz ama siyasetçi değiliz” diye.

“Faruk Şükrü Yersel’in karşısında bağımsız gazetecisi yazıyor”

Ve bu sadece kendisinin sözü de değil. Cumhuriyet Halk Partisi arşiv belgelerinden baktığımızda, Eskişehir gazetecilerini yazmış, karşısına da görüşünü yazmış hangi partiye yakın olduğunu yazmış. Bir tek Faruk Şükrü Yersel’in karşısında bağımsız gazetecisi yazıyor. Hem Cumhuriyet Halk Partisi tarafından onaylanıyor hem kendisi söylüyor hem de yazılarında görüyoruz. Eskişehir Sakarya Gazetesi’nde yazdığı yazılarda görüyoruz ki, kendi içinde bulunduğu teşkilatı dahi eleştiriyor. Sicil kağıdının sonuna “Türk Ocakları hakkında ne düşünüyorsunuz?” o dönem için çok iyi bir soru. Şu an birçok teşkilatta bu soru yoktur. Kendi teşkilatın hakkında ne düşünüyorsun? Gazeteye makale olarak yazıyor. Türk ocaklarının kedisini geliştirmesi gerektiğini, neler yapması gerektiğini, neler yapmaması gerektiğini yazıyor. Ve yapıcı eleştirilerde bulunuyor. Aslında burada bağımsız kişiliğini de görmüş oluyoruz.”

Kaynak: Meltem Karakaş