“Tepki ve davranışlarını kabullenin”
“Psikolojik ilk yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz kişilere kendinizi tanıtarak ve orada yardım için bulunduğunuzu ifade ederek yaklaşmak doğru olacaktır” diyen Demir, “Kişi ile karşılaştığınızda ağlıyor olabilir, öfkeli olabilir. Bu durumları göze alarak ve sakinliğinizi koruyarak yaklaşılmalı, kişinin duygularını yaşamasına engel olunmamalıdır. Anlatmak istedikleri olabildiğince sözünü kesmeden dinlenilmeli, kişinin tepki ve davranışlarını kabul ederek yargılamadan yaklaşılmalıdır. O an sessiz kalmak ya da bir şey anlatmak istemeyebilir anlatması için zorlamada bulunmadan onunla beraber sessiz kalarak da yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz” dedi.
Depremzedeye nasıl yaklaşılmalı?
Depremzede vatandaşların sorduğu sorulara doğru bilgiler verilmesi gerektiğini kaydeden Demir, “Kişiye ‘Her şey daha iyi olacak, en azından hayattasın’ gibi basit güvenceler ve gerçekçi olmayan nasihatlerde bulunmamalıdır. Şimdi ve gelecekte nasıl hissetmesi neler yapması gerektiğine yönelik yönlendirmelerden uzak durulmalıdır. Bu yaklaşım kişinin özyeterliliğini düşürür. Kişiyi kendi ihtiyaçlarını karşılaması için cesaretlendirebilirsiniz. Bu şekilde kişinin kendisine olan güveninin artması sağlanabilir. Tutamayacağınız sözler vermemeye özen gösterin zira bu sözler gerçekleşmediğinde güvensizlik ve umutsuzluk duyguları tetiklenmiş olur. Geçmişe dair, ‘Keşke şöyle olsaydı’ gibi cümleler kurmaktan kesinlikle kaçının. Bu cümleler kişide, suçluluk, yetersizlik gibi olumsuz duygular oluşturur. Eleştirel değil empatik tutum sergilemeye özen gösterin. Bazen kişiler psikolojik ilk yardıma ihtiyaç duymayabilir veya bu yardımı istemeyebilir. Yardım istemeyen kişileri zorlamamaya dikkat edin ve sadece destek istediklerinde kolayca ulaşılabilir olun” ifadelerini kullandı.
“Deprem toplumsal bir travma oluşturur”
Depremin toplumsal bir travma oluşturduğunun altını çizen Demir, “Kişilerin bu süreç içerisinde, normalde yapmadığı tepkiler vermesini ve yoğun duygular içine girebilecek olmasını, olağan dışı bir duruma karşı verilen olağan bir tepki olarak değerlendiririz. Travma kavramı, yalnızca travmatik sürece maruz kalan kişileri değil yaşanılan duruma doğrudan ya da dolaylı olarak tanık olan tüm toplumu etkileyebilen bir durumdur. Bundan dolayı, travmatik olayın etki ettiği toplumda üzüntü, öfke, suçluluk, çaresizlik, yabancılaşma ve kaygı gibi birçok duygunun kişilerde etki bıraktığı söylenebilir. Duygusal belirtilere fiziksel belirtiler de eşlik edebilir; baş ağrısı, mide ağrısı, göğüs ağrısı, diş sıkma, çarpıntı ve uyku düzensizliği görülebilir” dedi.
“Suçluluk hissetmek çok normal ve insani”
“Tüm bu duygular yaşanırken toplumun harekete geçme isteği ile birlik olup yardımlaşma faaliyetlerine katılması, toplumun güvenlik algısının zemininin yeniden onarılmasına da destek olur” ifadelerini kullanan Demir, “Yardımlaşmaya destek olmak ve yardımlaşma faaliyetlerinin gerçekleştiğine tanıklık etmek de kişilerde umut duygusunun tekrardan oluşmaya başlamasını sağlayacaktır. Bireyler, depreme maruz kalan ve olumsuz süreçler geçiren diğer kişilerle kendi durumlarını kıyaslayarak suçluluk duygusu hissedebilmektedir. Bu his, olası ve insani bir durumdur. ‘Ben ihtiyaçlarımı burada rahatça karşılayabiliyorken depreme maruz kalan kişilerin zorluk yaşıyor olması beni rahatsız hissettiriyor’ gibi suçluluk hissi başta olmak üzere çeşitli duygular yaratabilen düşünceleri düzenleyebilmek adına kişinin, duruma yönelik olarak, ‘Ben şu an bu durumu yaşayan insanlar için neler yapabilirim bu durumda benim fayda sağlayacağım noktalar neler olabilir’ şeklinde, kişilerin neler yapabileceğini düşünmesi ve depremzedelere maddi veya manevi destek verebilmesi, bir şeyleri olumlu yönde etki edebileceği ve değiştirebileceği potansiyelinin olduğunu fark etmesini sağlayarak suçluluk, üzüntü, öfke gibi duygularını dengelemesine yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.
“Akut stres bozukluğu görülebilir”
Deprem sonrasında yaşanan olumsuz süreçlerden dolayı kişilerde akut stres bozukluğu görülebileceğine dikkat çeken Demir, “Belirtilere bakıldığında; yaşanılan travmatik olayın rüyalarda ve zihinde tekrarlayarak canlanması, olumsuz duygu ve düşünceler, yaşadığı travma ile ilgili ilişkilendirdiği durum, kişi, nesne, mekan gibi uyaranlardan kaçınma isteği, uyku bozuklukları gibi durumlar gözlemlenebilir. Bu durumlarda, sosyal destek büyük önem taşır. Duygu ve düşüncelerinizi birileriyle paylaşmak rahatlama sağlayabilir. Akut stres bozukluğu geçici bir durumdur. Bir ay içerisinde geçmesi beklenir fakat bir aydan daha uzun sürdüğü ve yoğunluğunun geçmediği durumlarda kişinin profesyonel bir destek alması önerilir” diyerek sözlerini tamamladı.