Haksız bir biçimde iş sözleşmesi feshedilen ve uzun bir hukuk mücadelesi sonucu işe iade hakkı kazanan çalışanları ilgilendiren son derece önemli bir ayrıntı gün yüzüne çıktı. Yargı kararıyla işe dönüş vizesi alan bir işçinin, kararın hukuken kesinleştiği tarihten itibaren işverene yönelik başvurusunu en geç 10 iş günü içerisinde iletmesi hayati önem taşıyor. Aksi bir durumda, mahkeme yoluyla elde edilen işe dönüş imkanı tamamen ortadan kalkıyor. Üstelik, sadece işe iade değil, aynı zamanda işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süreye ilişkin mali haklar gibi diğer kazanımlar da bu süreye riayet edilmemesi halinde kaybedilebiliyor. İlgili yasal düzenlemeler, işçinin bu kritik süreyi kaçırması halinde, işverence yapılan feshin geçerli bir fesih sayılacağını ve işverenin sadece feshin hukuki sonuçlarından sorumlu tutulacağını belirtiyor.
İş Güvencesi Kapsamı ve Dava Süreci
Mevcut İş Kanunu hükümlerine göre, bir işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için bazı temel koşulları sağlaması gerekmektedir. Aynı işverene bağlı olarak en az 6 aylık bir çalışma geçmişine sahip olmak ve söz konusu iş yerinde 30’dan fazla personelin istihdam ediliyor olması, bu koşulların başında geliyor. Belirtilen şartları taşıyan bir çalışan, işveren tarafından geçerli bir gerekçe sunulmaksızın işten çıkarılamaz. İş Kanunu'nun 18. maddesi, fesih için geçerli sebepleri işçinin yeterliliği, davranışları ya da işletmenin, işyerinin veya işin gerekleri olarak sıralamaktadır. Eğer işveren, yasal dayanağı olmayan bir nedenle iş akdini sonlandırırsa, işçi işe iade talebiyle yasal yollara başvurma hakkına sahip olur. Bu süreçte işçi, işten çıkarıldığını öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde öncelikle arabulucuya müracaat etmelidir. Arabuluculuk sürecinde taraflar arasında bir uzlaşma sağlanamaması durumunda ise, anlaşmazlık tutanağının düzenlenmesinden sonraki iki hafta içinde yetkili iş mahkemesinde işe iade davası açılması gerekmektedir.
Mahkeme Kararı Sonrası Kritik 10 Gün
İş mahkemesinin, işverenin işten çıkarma gerekçesini yetersiz veya geçersiz bulması durumunda, işçi lehine işe iade kararı tesis edilir. Ancak yargısal zafer, sürecin sonlandığı anlamına gelmiyor. Asıl kritik evre, kararın kesinleşmesiyle başlıyor. İşe iade kararının işçiye tebliğinden itibaren başlayan 10 iş günlük süre, işçinin işe başlama talebini işverene iletmesi için tanınan hak düşürücü bir süredir İşçinin, söz konusu süre zarfında işverene yazılı olarak başvurması, ispat kolaylığı açısından noter kanalıyla ihtarname göndermesi sıkça önerilen bir yöntemdir. Şayet işçi, belirtilen 10 iş günlük süre içerisinde işverene müracaat etmezse, mahkemenin verdiği işe iade kararı hükümsüz kalır ve işten çıkarma işlemi geçerlilik kazanır.
İşe Başlatmama Durumunda İşçinin Mali Hakları
İşçi, yasal süresi içinde işverene başvurmasına rağmen, işveren tarafından bir ay içinde işe başlatılmazsa, çeşitli tazminat hakları gündeme gelir. İşveren, mahkeme kararına uymayarak işçiyi istihdam etmeme yolunu seçerse, çalışana en az dört, en fazla sekiz aylık brüt ücreti tutarında "işe başlatmama tazminatı" ödemekle mükellef olur. Ödenecek tazminatın net tutarı, mahkemece işçinin kıdemi gibi faktörler dikkate alınarak belirlenir; örneğin, kıdemi 6 ay ile 5 yıl arasında olan bir işçi için genellikle 4 aylık, 5 ile 15 yıl arasında kıdemi olanlar için 5 aylık ücret tutarında tazminata hükmedilebilir. Ayrıca, işe iade kararının kesinleşmesine kadar geçen ve işçinin çalıştırılmadığı süre için, en fazla dört aya kadar olan ücret ve diğer sosyal hakların da (ikramiye, yol, yemek yardımı gibi) işçiye ödenmesi gerekmektedir.
Tazminat Ödemelerinde Vergi Durumu
İşe başlatmama tazminatının vergilendirilmesi hususunda işçiler için bir avantaj bulunmaktadır. Söz konusu tazminat, gelir vergisi kesintisine tabi tutulmamakta, yalnızca damga vergisi kesintisi uygulanmaktadır. Tazminatın hesaplanmasında ise işçinin dava tarihindeki giydirilmemiş brüt ücreti değil, net maaşı esas alınır; diğer yan ödemeler bu özel tazminatın hesabına dahil edilmez. Boşta geçen süreye ilişkin ücret ödemelerinde ise durum farklıdır; bu ödemeler sigorta primlerine tabi olup, işçinin o dönemde çalışıyormuş gibi tüm hakları (yemek, yol, ikramiye vb.) dikkate alınarak hesaplanır. Mahkeme kararlarının kesinleşmesi süreci, kararın taraflara tebliği ve yasal itiraz sürelerinin dolması veya tüketilmesiyle tamamlanır; bu süreç Yargıtay ve istinaf aşamalarını içerebilir.