Yeniden Refah Partisi Tepebaşı Belediye Başkan Adayı Dr. M. Tacettin Sarıoğlu, Eskişehir.net’te yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“TEPEBAŞI’NIN ŞU ANKİ BİNASINI YAPTIRMAK BİZE KISMET OLDU”

Ben 2004-2009 yılları arasında Tepebaşı bölgesinde AK Parti’den 5 yıl belediye başkanlığı yaptım. Belediye başkanlığımda konuların büyük bir çoğunluğu teknik elemanları ilgilendirdiği için keyifle belediye başkanlığı yaptığımı söyleyebilirim. Tepebaşı’nın ihtiyacı olan pek çok şeyi masaya yatırdık. Pek çoğuna çözümler ürettik. Hatta Tepebaşı’nın şu anki binasını yaptırmak bize kısmet oldu. Yeniden aday olmam konusunda sayın vali Kadir Çalışıcı’nın çok ciddi etkisi oldu. Sayın il başkanımız Osman Mandacı’nın çok etkileri oldu. 

“SİYASETE ÇOK ANİ BİR ŞEKİLDE DÖNDÜM”

Ben 15 yıl siyasete tamamen ara vermiştim. Hiçbir partiyle ilişkim yoktu. Bir pazartesi günü sayın valim aradı dedi ki, ben Yeniden Refah Partisi’nden büyükşehir belediye başkan adayı oluyorum. Seni de Tepebaşı’nda görmek isterim. Ben de sayın valim siyaset defterini kapatalı çok oldu. Yeniden bir daha siyasete dönmeyi de düşünmüyorum dedim. Ben Fatih Erbakan ile görüşmeye gideceğim, olmayabilirsin ama seni de tanıştırayım diye beni Ankara’ya götürdü. Ankara’da sayın Fatih Erbakan’ın odasına girdiğimizde size Tepebaşı adayımızı getirdim diye beni lanse etti. Yakama rozeti taktılar. Siyasete çok ani bir şekilde döndüm. Planlı, programlı bir şey değildi. Ama çok mutluyum. Pişman değilim. 

“BEN BU KADAR TANINACAĞIMI BİLMİYORDUM”

Ben bu kadar tanınacağımı bilmiyordum. Çünkü aradan 15 yıl geçti. Beni tanıyanlar, benim belediye başkanlığımda doğanlar şu an 15-20 yaşında. Beni 25 yaşın üzerindeki insanların tanıması lazım. Çok ciddi bir teveccüh var. Gittiğimiz her yerde tanıdıklarını ifade ediyorlar. Sizin döneminizde Tepebaşı Belediyesi fevkalade iyiydi. Çok güzel şeyler söyleyenler var. Mutlu oluyoruz bunları duyunca. Şu anda zihniyet olarak Yeniden Refah Partisi’nin tam karşısında olan televizyon kanallarında bile partimiz konuşuluyor, yapmış olduğu atılım konuşuluyor, çok kısa sürede 500 bin üyeye ulaşması konuşuluyor, Fatih Erbakan’ın dik duruşu konuşuluyor. Bunlar da benim katılmamda etkili oldu.

“15 YILDAN BERİ EVDE KAPIMIN ÇALINMASINI BEKLİYORUM”

AK Parti’de de beni çok seven arkadaşlarım var. AK Parti’den ayrılmış olmamdan kaynaklı üzüntülerini dile getirenler oluyor. Arkadaşlar tavsiye niteliğinde geliyorlar, gidiyorlar keşke olmasaydın, keşke devam etseydin gibi. Ama ben de onlara şunu söylüyorum: Ben 15 yıldan beri evde kapımın çalınmasını, telefonumun çalmasını bekliyorum. Ama hiç böyle bir şey olmadı. Dolayısıyla bu sitemi etmelerinde çok hakları olduğunu söyleyemeyeceğim. 

“AK PARTİ’YE KIRGINIM”

Eğer aramış olsalardı, sormuş olsalardı ben AK Parti’de siyasete başladım AK Parti’den ayılamazdım. Ama bugüne kadar beni hiç kimsenin arayıp sormaması nedeniyle biraz kırgınım tabi AK Parti’ye ama arkadaşlarımın hepsi iyi dileklerini dile getiriyorlar. Keşke olmasaydın daha iyi olurdu ama orası da bizim ilk çıktığımız nokta. Bizim temelimiz de Refah Partisi. Biz de oradan ayrılarak AK Parti olduk. O yüzden bu davranışınızı çok fazla yadırgamamız mümkün değil diye söylüyorlar. Gerçekten kıymete bindim. Bizim 20 civarında meclis üyemiz vardı. Bugün hala CHP’li meclis üyelerinin bazılarından bayram mesajları alıyorum ama AK Partili bir tek meclis üyemden böyle bir mesaj almadım. O yüzden bir miktar üzgünüm, kırgınım kendilerine.

“ÇEKİLMEM KONUSUNDA DUYGUSAL TEPKİLER OLDU”

Çekilmem konusunda eski partili arkadaşlarımın tavsiye niteliğinde duygusal tepkileri oldu. Bu da sevginin tezahürü diye düşünüyorum. Ama bir baskı tehdit gibi anlaşılmasın. Benim bir şeye karar vermem noktasında dönmem mümkün değildi. 

“HADİ GELİN DE ÜSTÜNÜ KAPATIN DİYORLAR”

Tepebaşı bölgesinde esnafı pazarı gezerken teveccüh var. İnsanlar tanıyorlar. Geçen Ertuğrulgazi pazarını gezerken burayı siz yapmıştınız hadi gelin de üstünü kapatın diyorlar. İnsanlar güzel yapılan şeyleri unutmuyorlar. 

“İNŞAATÇILAR VE MÜTEAHHİTLER ÇOK SİTEM EDİYORLAR”

İnşaatçılar ve müteahhitler çok sitem ediyorlar. Biz inşaat ruhsatlarını 6 ayda alamıyoruz. İnşaat ruhsatı çıkmıyor. İskanları çok geç alıyoruz. Belediyede teknik ekibinizi iyi oluşturursanız bunları gecikmeden yapabilirsiniz. Ben iddia ediyorum bizim dönemimizde 15 günde ruhsat, bir ayda iskan raporu veriyorduk. Şimdi bu çok gecikmiş. İnşallah iş başına gelirsek bunlar yine eskisine dönecek. Temizlikle ilgili sıkıntılar var. Mesela Fransa’da çok yaygın konteyner uygulaması var. Ama Eskişehir’de hala bu uygulama birçok mahallede yok. Bu konuda düzgün bir programla çöplerin daha derli toplu alınması düşünülebilir.

“VATANDAŞA FİNANSMAN MODELİ SUNMAK ZORUNDASINIZ”

Eskişehir’de dönüşüm girişimi olmadı. Ben 2006 yıllarında Tepebaşı bölgesindeki binaların envanterini çıkardım. O envanter çıktıktan sonra o bölgede ne kadar kusurlu, güçlendirilmeye ihtiyacı olan bina varsa hepsini çıkardım. Ama o orada kaldı. Çünkü kendilerine biz bir finansman modeli sunamadık. Finansman modeli sunmadığınız zaman sizin eviniz depreme dayanıklı değil burayı boşaltın demek kolay ama onların boşaltması imkansız. Eskişehir emekli şehri. Özellikle bu dönemde 10 bin liraya mahkum edilen emekliler o evlerini nasıl yapabilirler. Bir finansman modeli sunmak zorundasınız. Bence belediyelerin bir şansı 6306 sayılı afet bölgelerindeki binaların yenilenmesi ve güçlendirilmesiyle ilgili bir kanun var. Bu kanuna uygun olarak birtakım finansman modelleri sunabilirsiniz. 

“BELEDİYESİZ KENTSEL DÖNÜŞÜM OLMAZ”

Bu belediyenin yapabileceği iş değil. Belediye ancak öncülük edebilir ve birtakım argümanları devreye sokabilir. Ama belediyesiz kentsel dönüşüm olmaz. İşin içinde mutlaka belediye olmak zorunda. Ada bazında birtakım değişikliklerle tapuları toplayıp harman edip bir ada oluşturup o adada fevkalade güzel bir emsal değişikliğiyle hem müteahhitleri memnun edecek hem de kat maliklerini memnun edecek çözümler üretilebilir. O bakımdan inşallah Tepebaşı’nda hatta Eskişehir’in tamamında kentsel dönüşüm projesi başlatmak zorundayız. 

“VAATLER MAALESEF ÇOK ACEMİCE VERİLİYOR”

Pek çok belediye başkan adayımızın projeleri havalarda uçuşuyor. Projenin kitabi bir anlamı var. Mahalleye gidip size 5 kat vereceğim demek proje değil. Vaat. Vaatler maalesef çok acemice veriliyor. Herhangi bir mahallede katları 3’ten 5’e çıkarmak o kadar kolay değil. Yapmış olduğunuz alt yapıya uygun yapabilirsiniz. Şehir planında 4 kat görünen bir yere 8 kat verdiğiniz zaman oradaki yoğunluğu ikiye katlamış olursunuz. Orada alt yapı, sosyal donatılar, okul alanları, cami alanları, yeşil alanlar bunların hiç birisi yeterli olmaz ki. Bunlar orada yaşayan insanların nüfusuna göre yapılır. Herhangi bir mahalleye gidip burası 4 kat, belediye başkanı olursam 6 kat yapacağım demek hiç normal bir şey değil. Bu kent planını bilmemekten kaynaklı bir şeydir. 

“ŞUNU YAPABİLİRSİNİZ, BEN BÜTÜN ŞEHRİ YERLE BİR EDECEĞİM”

Ama şunu yapabilirsiniz; ben bütün şehri yerle bir edeceğim, alt yapısını da komple değiştireceğim, tamamen yeni bir kent planı yapacağım derseniz o zaman olur ama bu çok riskli ve çok zor bir iştir. Yapılabilecek bir şey değildir. 

“ESKİŞEHİR’E TOKİ’Yİ GETİREN İLK BELEDİYE BAŞKANI BENİM”

TOKİ kendini ispat etmiş bir kuruluş deprem bölgesinde ayakta kalan binalar TOKİ’nindir. Eskişehir’e ilk TOKİ’yi getiren belediye başkanı benim. Sıraevler bizim projemizdi. Sıraevler Türkiye’nin en yeşil konut alanıdır. Orada bir tek ağaç kesilmeden binalar yapılmıştır. Son derece sağlıklı ve sağlam binalardır. TOKİ’nin engel olması diye bir şey söz konusu değil. TOKİ olsa olsa bu işi yapanların rakibi olabilir. Dolayısıyla TOKİ ile yarışa giren müteahhitler olması lazım. Bu kaliteyi de yükseltir. TOKİ ve bakanlık hiçbir zaman için sizin düşmanınız olamaz. 

“HER ŞEHRİN SUYUNU BİRBİRİYLE KARŞILAŞTIRMAK DOĞRU DEĞİL”

Belediye başkan adayları vaatlerle projeleri birbirine karıştırıyor. Eskişehir’de çeşmelerden akan suya indirim yapmak proje olamaz. Bu bir vaattir. Bu da çok sağlıklı değil. Zira her şehrin suyunu birbiriyle karşılaştırmak doğru değil. Afyon’da bu kadar, Eskişehir’de bu kadar. Afyon’a da su nerden geliyor, cazibeyle mi geliyor, pompajla mı geliyor, gelen su temiz mi, arındırılıyor mu? Arıtılırken hangi kimyasallar kullanılıyor? Bunların hepsine bakmak lazım. Toplamını yaparsınız, size maliyeti nedir suyun bedeli o dur. Belediye kar etmez

“SUYUN BEDELLERİNİ KARŞILAŞTIRMAK CEHALET GÖSTERGESİDİR”

Biz açık alanlardan gelen Porsuk’un suyunu kullanıyoruz. Porsuk dışardan akıyor. Köylerden, şehirlerden geçerek onların maalesef çöplerini kirlerini alıyor. Buraya geldiği zaman temiz bir su değil. Bunu arıtmak zorundasınız. Arıtmak için kullandığınız teknolojiler son derece pahalı teknolojiler. Kimyasal arıtma yapıyorsunuz. Ayrıca kent bir çanak halinde ovaya yayılmış bir kent. Pompajla yapıyorsunuz bunu. Herhangi bir şekilde cazibeyle gelmiyor su. Suyun bedellerini karşılaştırmak bir defa bir cehalet göstergesidir. Bunu ucuzlatmayı vaat etmekle sanki belediyeyi kar müessesi gibi düşünüp o kardan indirim yapmak gibi. Belediye kar etmez. Belediye kaça mal ederse halka onu sunar. Vaatlerle projeleri birbirinden ayırmak lazım. 

“ESKİŞEHİR ZENGİNİ SU ZENGİNİ DEĞİLDİR”

Eskişehir su zengini değildir. Eskişehir’de daha önce yer altı suyu çekilerek musluklara kullanma suyu olarak veriliyordu.  Porsuk’tan gelen su arıtılınca o çekilmez oldu. O zaman su seviyesi biraz yükseldi. Şimdi iklim değişikliği nedeniyle sularda ciddi bir azalma var. Yer altı suyuna da yansıyor bu. Yeraltı suyunda da azalmalar oldu. Eskişehir hiçbir zaman su zengini değil, Eskişehir’de acilen alınması gereken tedbirlerden birisi de sulama suyunda kullanılan suyun çok ekonomik kullanılmasıdır. Vahşi sulamadan acilen vazgeçilmesi gerekir. Eskişehir zengini su zengini değildir. 

“BEN KİMSENİN İŞİNE SON VERMEM”

Ben belediyeye geldiğimde bir kişinin işine son vermedim. Bütün herkese oturdum masaya bundan sonra Eskişehir’in geleceği için kararları ortak alacağız dememe rağmen 3 tane müdürüm istifa dilekçelerini verdiler ve ayrıldılar. Ben kimsenin işine son vermedim. Onun için de şimdi kimsenin işine son vermeyeceğim gibi bir vaatte bulunmayacağım. Çünkü ben böyle bir şey yapmam. 

“KAYBETTİRİRSE AK PARTİLİLER BİZE KAYBETTİRİR”

Kaybettirirse AK Partililer bize kaybettirir diye düşünüyorum. Bu bir yarıştır. Bu bir rekabettir. Dolayısıyla hiçbir parti ve hiç kimse birine kaybettirmek ya da kazandırmak için yola çıkmaz. Ben bir yola çıkayım da şunlar kaybetsinler, bu çok saçma bir düşüncedir. Hiç hoşuma gitmeyen bir yaklaşımdır. Öyle bir şey olamaz. Herkes kazanmak için yola çıkar. Kimse kimsenin bastonu ya da kösteği de değildir. Kimseye kaybettirmek gibi bir hedefimiz olamaz. Hangi seçimde ben gireyim de şunlar bir görsünler, böyle bir yaklaşım olamaz hiçbir parti için. Yüzde 1’in altında oyu olan partiler de kazanmak için seçime girerler. Biz kimseye kaybettirmek için yola çıkmadık. Biz kendimizi biliyoruz. İnsanlar da bizi biliyorlar.” 

Kaynak: Meltem Karakaş