Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu adına Eskisehir.Net’ten Meltem Karakaş’a konuşan Kuban Kural, “Gazze için herkesin sokağa çıkması, herkesin bu cesareti göstermesi lazım. Bunun için eylemlerimizde ‘vicdanınız korkularınızı yensin’ diyoruz. Filistin meselesi, Türkiye'de herkesin ortaklaştığı ama herkesin aynı tepkiyi veremediği bir durum” dedi.
Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu’ndan Kuban Kural, Eskişehir Net’ten Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Platform’un kurulduğu günden bugüne Filistin’de soykırıma uğrayan halkın sesi olmaya çalıştığını söyleyen Kural, yaptıkları eylemlerle hem soykırımın hem de Türkiye-İsrail arasında devam eden ticaretin karşısında olduklarını ifade etti. Türkiye’de aydınların ve akademisyenlerin Filistin konusunda yeterince tepki veremediğine dikkat çeken Kuban, korku ikliminin insanları sessizliğe mahkûm ettiğini vurgulayarak, cesaretle eylem yapma çağrısında bulundu.
Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu’nu tanıyabilir miyiz?
7 Ekim’den sonra bütün dünyada olduğu gibi Eskişehir'de bu konuda hassasiyet gösteren, soykırıma karşı duran ve Filistin meselesinde hassasiyeti olan hem farklı kesimlerden mesela sol örgütlerden, organizasyonlarda aktivisti olarak bulunmuş insanlardan, İslami hassasiyeti olup hükümetin bu konudaki politikalarını ve Türkiye'deki antidemokratik uygulamalara muhalif olan kişilerden bir platform teşkil etmiştik 7 Ekim'den kısa bir süre sonra. Amacımız da şuydu: İsrail’i protesto etmek gerçekleştirdiği soykırımdan dolayı.
“Biz hem İsrail’i hem hükümeti eleştiriyoruz”
Hem Eskişehir’de hem Türkiye’de farklı gruplar, sivil toplum örgütleri Filistin’e destek açıklamaları yapıyor. Sizi Filistin konusunda diğer STK’lardan ayıran özellik nedir?
Türkiye'de birçok yerde olduğu gibi Eskişehir'de de bir sürü insan Filistin hassasiyeti sebebiyle sokağa çıkıyorlar. Ancak burada İsrail'i lanetliyorlar, soykırımı lanetliyorlar ya da sessiz yürüyüş yapıyorlar. Anlamını bir türlü çözemediğim Eskişehir’de de yapılan bir yürüyüş. En çok sesimizin çıkması gerektiği dönemde ya da olayda sessiz yürüyüş yapmak benim söyleyecek bir şeyim yoktur demektir. Diğer STK’lara da şöyle yaklaşıyoruz, benim bakış açım şu açıkçası: Onlara STK demek çok doğru değil, GONGO (hükümet tarafından organize edilen sivil toplum örgütü) olarak görüyorum ben onları. Yani hükümetin politikalarına göre şekil olan STK'lar. Çünkü bugün Türkiye'de gerçekten Filistin hassasiyeti olan insanların, samimice Filistin hassasiyeti olan insanları İsrail'e kızdıkları kadar ya da onu protesto ettikleri kadar hükümeti de protesto etmeleri gerekiyor. Bizim farkımız bütün risklerini alarak bu gerçeği sokaklarda haykırmak. Bizim gücümüz buradan İsrail'e etmiyor. Mesela çok saygındır Mısır’da eylem yapan insanların tavırları. Ama bizim birincil önceliğimiz ulaşabildiğimiz yere, yani kendi hükümetimize daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten elitlere vesaire sesimizi onlara duyurmak, onlara baskı uygulamaktır. Avrupa'da ve Amerika’da bütün risklere rağmen eylem yapan dostlarımız, biz onlara dava arkadaşlarımız diyoruz. Onlar da aynı bizim gibi kendi ülkelerine baskı uyguluyorlar ve belli noktalarda sonuçla alıyorlar. Aslında bizim eylemlerimizde belli noktalarda sonuç aldı ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti ticareti kestik dedik ama ticaret üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyor.
Avrupa’da üniversitelerde akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar Filistin’e destek açıklamaları ve eylemleri yapıyor. Türkiye’de akademinin ve aydınların Filistin konusundaki sessizliğini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye'deki korku atmosferine bağlıyorum. Bizim eylemlerimize de normalde katılmak isteyip, gelmek isteyen bir sürü dostumuz var, bir sürü arkadaşımız var ama onlar çekiniyorlar. Tedirgin oluyorlar. Kimisi memur kimisi özel sektörde çalışıyor. Çünkü Türkiye'de sivil siyasetin önünde çok ciddi bir siyaset engeli değil, hukuksal bir engel var. Çok ciddi baskılar var. Mesela Amerika’daki ve Avrupa'daki gibi üniversitelerde de bu tarz baskılar var aslında. Amerika’da onlarca üniversite öğrencisi üniversiteden atıldılar ve atılacaklarını bilmelerine rağmen çok cesur bir şekilde mücadelelerine devam ediyorlar ve Amerika’da bir üniversiteden özellikle Harvard gibi çok saygın üniversitelerden atılmanın bir bedeli var. Yıllarca ödeyemeyeceğiniz borçların altına giriyorsunuz. Buna rağmen bu cesareti gösteren aktivistler var. Londra'da 500 bin kişinin yürüdüğü eylemleri görüyoruz. Fakat Türkiye'de böyle bir eylemlilik olmadı maalesef. Çünkü bahsettiğimiz ülkeler, kendi ülkelerinde en azından ne kadar emperyalist olsalar da orada işleyen bir hukuk sistemi var. Ama Türkiye'de hukuki bir süreç işlemediği için daha doğrusu insanlar çok ciddi de bir korku atmosferiyle karşı karşıya olduğu için, evet bizim eylemlerimize katılım zaman zaman düşük olabiliyor. İşçi sınıfı kısmen katılıyor, kısmen tedirgin oluyor. Yani insanların tweet atmaktan çekindikleri bir ülkede sokakta eylem yapıyorsunuz. Ve bu eylemde İsrail'i lanetlemenin ötesinde hükümeti de eleştiriyorsunuz. Bu belli riskler barındırıyor. İnsanların çekingenlikleri ve tedirginlikleri anlaşılabilir yanlışlar. Bunu kesinlikle doğru bir şey olarak kabul etmiyorum. Kesinlikle yanlış. Herkesin sokağa çıkması, herkesin eylem yapması, herkesin bu cesareti göstermesi lazım. Bunun için eylemlerimizde vicdanınız korkularınızı yensin diyoruz. Filistin meselesi, Türkiye'de herkesin ortaklaştığı ama herkesin aynı tepkiyi veremediği bir durum. Bunun sebebi de dediğim gibi bence korku atmosferi.
“Muhalefet bir süre cılız sesler çıkardı”
Siyasi partiler, muhalefet partileri Filistin konusunda iyi bir sınav verebildi mi sizce?
Eskişehir özelinde söylersek Eskişehir'deki eylemlerimizde başta Saadet Partisi olmak üzere parti DEM Parti, Türkiye İşçi Partisi, zaman zaman CHP'den aktivistler hatta il başkanları vesaire eylemlerimize katıldılar. Zaten biz aynı zamanda Emek ve Demokrasi Platformu bileşeniyiz. Zaman zaman onlarla birlikte de eylemler yaptık. Türkiye'de dediğim gibi Saadet Partisi en başından beri bu konuda çok hassas. Yeniden Refah Partisi kısmen hassas. CHP İstanbul’da yürüyüş yapmak istedi ama engellendi. Türkiye’de en son yüzde 48 oy almış bir muhalefet bloğu var ve Gazze’de soykırım olurken çok uzunca bir süre özellikle ana muhalefet partisi sessiz kalmanın ötesinde cılız sesler çıkarttı. Ama son tahlilde gelinen noktayı değerli görüyorum ben. Bu konuda çok iyi sınav verebildiler demiyorum ben muhalif siyasi partiler. Çünkü hepsi sermayenin cenderesindeki siyasi partiler. Ticareti kesin, dediğimizde aynı zamanda sermayeye dur diyorsunuz.
“Dünya tarihinde ilk defa bir soykırımı canlı yayında izliyoruz”
Dünya tarihinde ilk defa bir soykırımı canlı yayında izliyoruz. Ben bir soykırım mağduru bir halkın bireyiyim Çerkes soykırımı. Biz çok dertliyizdir bu konuda. 1864'te gerçekleştirilmiş bir soykırım ve bizi dünya duymadı diye, o zaman duymadı diye çok dertlenir herkes. Ama şimdi bütün dünya duyuyor. Duymayı bırakın izliyoruz her akşam ve buna bütün muhalif partilerin çok ciddi ve gür bir şekilde cesaretle karşı durmaları gerekiyor. Çünkü bugün karşısında duramadığımız soykırımlar tekrarlamakla mükellef.
“100’den fazla insan Filistin’e destek verdiği için yargılanıyor”
Eskişehir, Filistin konusunda nasıl bir sınav verdi/veriyor sizce?
Eskişehir aslında şu açıdan bakarsak Türkiye'nin Anadolu şehirleri içerisinde fena bir sınav vermiyor. Ama yeterli mi derseniz, kesinlikle değil. Eskişehir’deki milletvekilleri zaman zaman eylemlerimize geliyorlar, katkı sağlıyorlar, destek oluyorlar. Başımızda bir şey geldiğinde arayıp soruyorlar, özellikle bu konuda hakkını yiyemeyeceğimiz vekiller var. Mesela CHP Milletvekili Utku Çakırözer. O mesela birçok eylemimize geldi. Bizim herhangi bir problem yaşadığımızda, dava açıldığında vesaire olduğunda aradı sağ olsun. Ama kendi teşkilatlarını, kendi partilerini sokağa dökme potansiyeli olan organizasyonlardan bahsediyoruz. Çok daha etkili eylemler olabilirdi Eskişehir'de. Ama dediğim gibi hem korku atmosferinin etkisi var hem de siyasi partilerin bu konuya ve siyasi partilerin, sendikaların gerekli özeni ve gerekli sağduyu göstermedikleri de bir gerçek. Ama dediğim gibi Anadolu şehirleriyle karşılaştırırsak İstanbul’da, Ankara’da çok eylem yapılıyor, Mersin’de, Adana'da çok eylemler yapılıyor. Bugün 100'den fazla insan yargılanıyor Filistin meselesinden dolayı. Ama diğer şehirlerde böyle bir potansiyel yok.
“Gazze’yi terk edin demek hadsizlik ve vicdansızlıktır”
Dönem dönem sosyal medyada “sınır kapıları açılmalı, Filistinliler Türkiye’ye getirilmeli” gibi paylaşımlar, açıklamalar yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bir kere bu çileyi biz çekmiyoruz? Yani soykırımın mağduru biz değiliz? Bu konuda direniş güçlerinden yani Filistin’de direnen, bu arada aynı Eskişehir Filistin Dayanışma Platformu’nda olduğu gibi bir çeşitlilik var direniş örgütlerinde. Solcu, sağcı örgütlerden. Mesela Hamas'la solcu örgütler birlikte mücadele ediyor ya da İslami gruplarla birlikte mücadele ediyorlar. Çünkü orada bir soykırım var ve ona karşı mücadele veriyorlar. Ama nihayetinde ölen, katledilen biz değiliz. Onun için orada kalmanın da oradan çıkmanın da kararını verme salahiyeti ya da onlara akıl öğretmek hadsizliğini kesinlikle yapmıyoruz. Ki bu çok ciddi bir hadsizlik. Ki bu hadsizliği yapanlar var mı? Var. Bu sürgün hadisesi Trump’un projesidir. İfşa ettikleri bir proje. Yani Gazze’yi Filistinlisizleştirme, Filistinlilerden arındırmak hatta Filistin’in tamamını Filistinlilerden arındırma projesini hicret gibi İslami kavramlarla Türkiye kamuoyuna ve İslami hassasiyeti olan kamuoyuna satmak isteyen trol gazeteciler var. Bunlar televizyonlarda, gazete köşelerinde bunu bir şekilde gündeme getirdiler. Bu projenin içinde Türkiye’nin adı geçiyor, Libya’nın açı geçiyor, başka ülkelerin adı geçiyor. Filistinliler orada yıllardır yaşıyor Yahudilerle birlikte ve eminim Filistin’de gerçek bir Filistin devleti kurulsa demokratik, adil bir Filistin devleti kurulsa ki çözümün tek yolu bence bu. Orada Yahudilerle yine yan yana yaşayabilirler. Ama bir halkı sürgün edip, bir halkı ortadan kaldırıp, soykırıma uğratıp ki 55 bin kişinin katledildiği bir dönemden bahsediyoruz. Ki bu sayının daha fazla olduğu söyleniyor. Bu sadece cesedine ulaşılabilmiş insanlar. Böyle bir atmosferde Gazzelilere oradan çıkın, başka bir yere yerleşin deme cüretini ben gösteremem açıkçası. Bunu gösteren de benim gözümde hem hadsiz hem de vicdansızdır. Çünkü katledilen, ölen biz değiliz.
Sizce Türkiye bundan sonraki süreçte nasıl bir politika izlemeli?
Türkiye en başından beri yapması gerekeni en azından 19 ay sonra yaparak gerçekten samimice Türkiye'den İsrail'e gelen giden ticaretin önünü kesmeli. Yani gerçekten yasaklamalı. Ticareti kesiyoruz dediler. Ondan sonra ticaretin farklı yollardan devam ettiği ortaya çıktı. Filistin’e ticaret yapıyoruz dediler. Yani şu anda İsrail'in elektriğini kesseniz, giden petrolü engelleseniz, ticareti durdursanız Türkiye Cumhuriyeti olarak şu anda bir hafta sonra emin olun İsrail'de yapılabilmiş en büyük baskılardan bir tanesini gerçekleştirmiş olursunuz. Hiçbir sivil toplumun yapamayacağı güç şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde. Ticareti kesin. Onun için şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin de hükümetinin Filistin’e gerçekten, samimice destek olmak istiyorsa İsrail'e baskı yapması gerekiyor. Bunun için de mesela düşünün 19 ay geçmiş hala büyükelçiliklerimiz açık, hala konsoloslukları açık İsrail’in bu topraklardaki. Hâlbuki ilk başta yapılması gereken şeydir diplomatik ilişkilerin kesilmesi böyle bir soykırıma karşı. Umarım yaparlar ama çok ümitli değilim açıkçası.”