Memur Sen Eskişehir İl Temsilcisi İbrahim Akar, 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin beklentilerini karşılamadığını söyledi. Memurun hakkı için mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Akar, “Bu süreçte bize düşen, bir sendikacı olarak maliyenin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır. Hükümetin doğrularını değil, hükümete sahanın, memurun ve emeklinin doğrularını söylemektir” dedi.
“Memur Sen çok ciddi mücadele etti”
Memur Sen Eskişehir İl Temsilcisi İbrahim Akar şu ifadeleri kullandı:
“8. dönem toplu sözleşme sürecinin dün Kamu Hakem Kurulu’nun vermiş olduğu kararla birlikte sürecin sonuna geldik. Şimdi süreçle ilgili şöyle genel bir değerlendirme yapacak olursak, hepinizin malumudur ki Memur-Sen olarak sürecin en başından beri toplu sözleşme taleplerimizi oluşturulması, Kamu İşveren Heyeti tarafına her bir hizmet kolumuzda ayrı ayrı sunulması, sürecin tasnifi, tanzimi, taleplerin dile getirilmesi, kamuoyuyla paylaşılması, bunlar hakkında gündemler oluşturulması adına toplu sözleşme sürecinin başlangıcı, sürecin devamı ve sonuna kadar Memur-Sen olarak çok ciddi bir şekilde bir mücadele verdik.
“Hakem heyeti işverenin hakemliğini yaptı”
Kamu çalışanlarımızın, kamu emeklilerinin haklarının daha iyi noktalara, özlük haklarının, mali haklarının daha iyi noktalara getirilmesi adına bir mücadele verdik. Ancak hepinizin malumudur ki toplu sözleşme sürecinde, zam oranları üzerinden bir anlaşmaya varılamadı. Hizmet kollarında bizim elli sekiz tane, on bir hizmet kolumuzda 58 tane kazanım üzerine belli başlı anlaşmalar yapıldı. Burada mutabık olundu. Tüm hizmet kollarında. Ancak zam oranlarına gelince hükümetle yani Kamu İşveren Heyeti’yle anlaşmaya varılamadı. Tabii mevcut yasa, 4688 sayılı yasa da bu durumda anlaşma sağlanamadığında konunun Hakem Heyeti’ne taşınması gereğini işaret ediyor. Biz de yetkili sendika, yetkili konfederasyon Memur-Sen olarak dedik ki: Biz daha önceki yıllarda Hakem Heyeti’nin vermiş olduğu kararların adaletli ve hakkaniyetli olmadığını, hiçbir şekilde sahanın gerçekleriyle irtibatı olmayan Hakem Heyeti’nin bu konuda hakemlik yapmaktan ziyade Kamu İşvereni’nin hakemi gibi davrandığı noktasındaki görüşümüze istinaden, biz Memur-Sen olarak konuyu bu sene, bu toplu sözleşmede Hakem Heyeti’ne götürmeyeceğiz dedik ve götürmedik.
“81 ilde eş zamanlı eylemler yapıldı”
Biz Hakem Heyeti’ne götürmeyince, toplu sözleşme sürecinin, toplu görüşme sürecinin belki de tarihte ilk defa Kamu İşveren Heyeti tarafından bu toplu sözleşmenin zam oranları Hakem Heyeti’ne götürülmek durumunda kaldı ve Kamu İşvereni Hakem Heyeti’ne götürdü. Kamu İşveren Heyeti, Hakem Heyeti’ne götürdükten sonra biz bu sefer de dedik ki: Evet, biz geçmişte sizin nasıl davrandığınızı, Hakem Heyeti’nin nasıl bir tavır içerisinde olduğunu biliyoruz. Ancak bu süreç artık böyle olmamalıdır, dedik. Bakın, hatırlarsınız, sürecin anlaşmazlıkla yani sunulan teklifleri, yetersiz teklifleri kabul etmiyoruz dediğimiz günden bugüne kadar, bakın Eskişehir’de bizzat tek tek anlatayım. Yani örgütlü gücümüzü eylemliliğe dönüştürmenin belki de en güzel örneklerini Eskişehir’de sergiledik. Hakkımızı almak için meşru olan her yola başvurduk. 81 ilde eş zamanlı eylemler yapıldı. 11 tane sendikamız Ankara’da farklı farklı noktalarda eylemler yaptılar. “Memur-emekli nöbette” eylem çadırlarını kurduk. Sosyal medyada 6 gün boyunca, yani toplu sözleşmenin biliyorsunuz bizler için çok dar bir süreci var. O 6 günlük süre içerisinde sosyal medyada sürekli gündem olacak şekilde taleplerimizi ve bu toplu sözleşme sürecini gündem haline getirdik.
“Derdimiz memurun ve emeklinin refah düzeyini daha iyi noktaya taşımak”
Yüz binlerce memurun katılımıyla, hatırlarsınız, 18 Ağustos günü tüm Türkiye’de iş bırakma eylemlerini yaptık. Yaklaşık 30 binin üzerinde memurun katıldığı, Memur-Sen’in Ankara’da düzenlemiş olduğu bir protesto eylemi gerçekleştirildi ve buradan, Eskişehir’den de 8 otobüsle Ankara’ya giderek buradaki protesto mitingine dahil olduk. Bu süreç, değerli arkadaşlarım, bazen hakikaten biz de bu durumlara, bu talepleri dile getirdiğimiz zaman çok eleştirilere sahne olduk. İşte denildi ki: “Ya sürekli memurların hakları, başka sorun yok mu, niye böyle hükümeti sıkıştırıyorsunuz?” vesaire birçok eleştiriyi biz de aldık. Ama bizim derdimiz memurun ve emeklinin ekonomik gelir seviyesini, refah düzeyini daha iyi noktalara taşımaktır.
“Gelişen ve büyüyen Türkiye’den hakkımızı almalıyız”
“Gelişen, büyüyen, kalkınan Türkiye” diyoruz, öyle değil mi? Buradan memurun ve emeklinin hakkını alması gerekir. Aynı işi yapan fakat farklı statülerde çalışan emekçilerin birbirinden farklı ücretler aldığını görüyoruz. Bu ücret makasının, bu ücret uçurumunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Aynı işi yapan memurla aynı işi yapan işçi eşit düzeyde ücret alabilsin. Bu ücretler arasında hâlâ epey büyük bir uçurum var. Bu uçurum ortadan kalksın istiyoruz.
“Sendikacının görevi maliyenin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır”
Bu süreçte bize düşen, bir sendikacı olarak maliyenin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır. Hükümetin doğrularını değil, hükümete sahanın, memurun ve emeklinin doğrularını söylemektir. Bu yüzden biz bu sürecin başından sonuna kadar, bugün anlaşmazlıkla neticelendi. Başından sonuna kadar biz hep gerçekleri söyledik. Hep gerçekleri ve doğruları her ortamda dile getirdik. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.”