CHP’nin Dede Mahallesi delege seçiminde yaşandığı iddia edilen darp meselesi ile ilgili konuşan Başkan Kurt, konunun yargıya intikal ettiğini hatırlattı. Odunpazarı’na 6 kişinin aday olduğunu fakat hiçbirinin sesinin çıkmadığını, sadece Ali Haydar Çelik’in her gittiği her yerde tartışma yarattığını ve kendisini de olayların içine çekmeye çalıştığını söyleyen Başkan Kurt, “Mümkün olduğunca sandık başlarına gitmemeye çalışıyorum ama kongre sürecinde belediye meclisi üyesinin, il başkanı adayının, ilçe başkanı adayının karışma hakkı var, belediye başkanının yok diye bir kuralı da tanımıyorum” diye konuştu.
Ali Haydar Çelik ve İsmail Kumru’nun karşılıklı olarak birbirlerine yönelik bazı iddiaları var. Siz bu darp iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’nin kongre sürecindeki delege seçimlerinde bir tatsızlık olması bizi rahatsız eder, üzer. İki yılda bir yapılan kongrelerde her dönem delege seçimleri olur. Ve bu delege seçimleri iddialı da olur. Gruplar arasında yoğun tartışmalar, yoğun çalışmalarla gider. Ama ilk defa böyle bir fiziki saldırı iddiasıyla karşı karşıyayız. Ben arkadaşlara sordum. Böyle bir saldırının olmadığını söylüyorlar. Hiç kimseyi yargılamadan mahkum etmek gibi bir durumumuz yok. Hukuka da uymaz, demokratik kurallara da uymaz. O nedenle bir iş varsa yargıya da intikal etmiş. Yargı gerekeni yapar. Ama biz duyumlarla, iddialarla hareket edecek noktada değiliz. CHP’de demokrasi işlediği sürece delege seçimlerinde karşılıklı listeler yarışacaktır. Kongrelerde de yarışacaktır. Bunu herkesin içine sindirmesi gerekir. Kazanılır, kaybedilir bu işin başka tarafıdır. Herkes hesabını yapar. Seçmen çalışmasını yapar ve ona göre de sonucunu alır. Ben CHP’nin böyle gündeme gelmesini doğru bulmuyorum. Gündeme getiren, getirmeye çalışan arkadaşların da doğru yapmadığını düşünüyorum.
“Belediye başkanının karışma hakkı yok diye bir kuralı tanımıyorum”
Bizim 35 merkez mahallemiz, 50 tane kırsal mahallemiz var. Bunların hiç birinde olaylar olmadı. 5-6 tane ilçe başkanı adayımız var. Onların da sesiz çıkmıyor. Ama sadece bir arkadaşımız her gittiği yerde birtakım söylemlerle beni bile işin içine sokmaya çalışıyor. Şık değil, doğru bir hareket değil. Doğru bulmuyorum. Mümkün olduğunca sandık başlarına gitmemeye çalışıyorum ama kongre sürecinde belediye meclisi üyesinin, il başkanı adayının, ilçe başkanı adayının karışma hakkı var, belediye başkanının yok diye bir kuralı da tanımıyorum. Biz de kendi arkadaş grubumuz içinde partimizi en iyi temsil edecek bir yönetim oluşması için çalışma içindeyiz. Buna da hiç kimsenin engel olmak gibi bir hakkı yok.
“O zaman iyiydi de şimdi mi kötü?”
Delege seçimlerinde partililerin “belediye başkanlarının selamıyla” arandığı iddia ediliyor. Siz bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğrudur. Benim tanıdığım arkadaşa benim selamımla gidecek, diğerinin tanıdığına diğerinin selamıyla gidecek. Herkes bir biçimde üyeye ulaşmanın yolunu arıyor. CHP’de şunu söyleyerek üyeleri aşağılamaya çalışmak kadar incitici bir şey yoktur. Hiç kimse emir eri değildir. Hiç kimse talimatla hareket etmez. Kaldı ki öyle olduğunu varsaysak bile Odunpazarı’nda üye sayısı 11 bin, 12 bin. Odunpazarı Belediyesi’nde çalışan sayısı 600, 700. Yani belediye başkanının etkisi, baskısı diye bir şey… Biz faşist miyiz? Böyle bir yakıştırma olur mu? Biz partide yıllardır çalışan, mücadele eden arkadaşlar olarak birbirimizi her zaman arayıp, her zaman da filanca listeyi destekliyorum aman oraya sahip çıkın demek gibi bir hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Bunun tersine sizin hakkınız yok, biz konuşalım, biz yapalım. Bu da doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü sonuçta ilçe yönetimi, il yönetimi, belediye başkanlarıyla, milletvekilleriyle, üyelerle birlikte çalışacak. O nedenle bunun çok olumsuz bir iş olduğunu düşünmüyorum. Odunpazarı’nda bizim belediyemizde çalışan işçilerden hiç birine ben şu sandığa gidin, şuraya oy verin demedim, demem. Çünkü bunu kendime yakıştıramam. Ama bizimle birlikte politika yapan arkadaşlarımız kendiliğinden zaten bu desteği veriyor. O nedenle bunların doğru olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki bu arkadaşlarımızla biz kongrelerde zaman zaman yan yana olduk. O zaman da aynı şey oluyordu. O zaman iyiydi de şimdi mi kötü?
“Parti tabanıyla bağı olmayan vekiller tüzüğe madde koydu”
Süreç sanki belediye başkanından belediye personeline kaymış gibi. Belediye personellerinin delege seçimlerini yönlendirmeye çalıştığı söyleniyor.
Personelin delege olma hakkı elinden alındı. Bu baskılar yüzünden. Parti yönetimleri elinden alındı. Ankara’da parti tabanıyla çok organik bağı olmayan milletvekillerinin gücüyle tüzüğe böyle bir hüküm kondu. Ben bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama koydular. Dolayısıyla da uymak lazım. Şimdi belediye personelini delege olma şansı yok, yönetici olma şansı yok. Sadece çalışacak. Çalışmasın mı? Bunu da ben bazı arkadaşlarımızın kendi işine geldiği gibi yaptığı yorumların çok adil olduğunu düşünmüyorum.
“Kazım Kurt’u yıpratmaya çalışıyorlar”
Tarafları bir araya getirip barışı, anlaşmayı sağlamayı düşünür müsünüz?
Ben Kazım Kurt olarak bu işlerin muhatabı değilim. Beni bu işin içine fiilen çekmeye çalışan arkadaşlara da doğru olmadığını söylüyorum. En çok konuşan arkadaşla tatile gitmeden önce konuştum. Karışmayacağını, kendisinin bu işlere bulaştırılmaması gerektiğini bana söyledi. Ama ben yokken 15 gün içinde her türlü tartışmanın içinde, göbeğinde oldu. Ben bir kere konuştuğumda, bir daha aynı şeyi konuşmanın çok yarar getirmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü ok yaydan çıkmış. Her ortamda bunları fırsat bilerek Kazım Kurt’u yıpratmaya çalışıyorlar. Onun da doğru olmadığını düşünüyorum.
“Eskişehir’de belediye başkanlarımızın partililiğine kefiliz”
Eskişehir’de bazı belediye başkanları üzerinden AK Parti’ye geçeceğine yönelik paylaşımlar yapılıyor. Bu paylaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
AK Partililer kendilerini darı ambarında görmek istiyorlar. Burada hiçbir seçilmişimiz AK Parti’ye geçmez. Çünkü ben bu işi iyi biliyorsam, AK Parti’nin bittiği bir noktada AK Parti’ye geçmenin gerekçesinin olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki bizim belediye başkanlarımızın hepsi partililiğine kefil olduğumuz, güvendiğimiz insanlar. O nedenle bunun bir yıpratma kampanyası olduğunu, bazı konularda çarşıya, pazara çıkamayan AKP’lilerin kolayca bu işi çözmeye çalışacak iftiralar peşinde koştuğunu vurgulamak gerekir. Eskişehir’de böyle bir transfer olmaz.