Ataş, hastalığın erken teşhis edilmemesi durumunda kalıcı eklem hasarına yol açabileceğini vurgulayarak, psöriatik artritin yalnızca cildi değil, eklemleri ve bazı durumlarda iç organları da etkileyebileceğini belirtti.
Sedef hastalığı olan bireylerde daha sık görülen psöriatik artritin başlangıç belirtilerinin çoğu zaman gözden kaçtığını ifade eden Ataş, “Hastalar eklem ağrılarını genellikle yorgunluk, iş stresi veya geçici zorlanmalarla ilişkilendiriyor. Oysa sabah tutukluğu, el ve ayaklarda şişlik, topuk veya tendon çevresinde ağrı gibi şikâyetler, sedefle bağlantılı romatizmanın ilk işaretleri olabilir. Günümüzde biyolojik tedavilerle oldukça başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz. Uygun hasta seçimi ve düzenli takip ile hastalığın ilerlemesini durdurmak mümkün” dedi.
Doç. Dr. Ataş, psöriatik artritin kronik bir hastalık olduğunu ancak doğru tedaviyle hastaların yaşam kalitesinin önemli ölçüde artırılabildiğini söyledi. Tedavi sürecinde iltihap önleyici ilaçlar, biyolojik tedaviler, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli kontrollerin kritik rol oynadığını aktardı.





