Geçtiğimiz günlerde Eskişehir Şehir Hastanesi’nde 17 günlükken kuvözden düşen minik Süleyman’ın yaşadığı zorluklar gündemde yerini almıştı.
Minik Süleyman’ın haberinden sonra aynı dönemde aynı hastanede benzer bir olay yaşadığını dile getiren esnaf Yusufcan Sönmez, Eskisehir.Net ile iletişime geçerek yaşadıklarını anlattı.
"APAR TOPAR KUVÖZE KOYDULAR"
Oğlu Asilhan’ın doğum sırasında oksijensiz kaldığını belirten baba Sönmez olayı şu sözlerle anlattı:
“Biz de 2023 Eylül ayında oğlumuzu kucağımıza aldık. Doğum anına kadar hiçbir sıkıntımız yoktu. Kontrollerimiz hem özel hem devlet hastanesine devam ediyordu. Eşimin sancıları artınca hastaneye gittik ve gecede bir buçuk civarında doğum gerçekleşti. Doğum anında ben de yanındaydım. Çocuk ağlamadı. Biz dışarı çıktık, oğlan ağlamış, apar topar bir kuvöze koydular. İçeride ağlamadı, dışarı çıktıktan sonra koridorda ağladı, aksi takdirde yoğun bakıma alınmayacaktı. Sonuçta on yedi günlük kuvöz sürecimiz başladı.
Doğumdan önce kordon boynuna dolanmış, normal doğum sırasında çocuk yaklaşık 40- 43 saniye oksijensiz kaldı. Serebral palsi tanısı doğum anında veya sonrasında olabiliyor. Etkileşime göre hastalığın boyutu değişiyor; az etkilenirse motor faaliyetleri, konuşma, işte oturamama, emeklememe, bizde de aynı problemler var ve çok etkilenmişse şeyler daha üst seviyelere çıkıyor. Süreç uzun ama şükür Allah’a, tedavilerimiz devam ediyor. İki yıldır fizik tedaviyle mücadelemiz sürüyor.”
"ÇOCUK EVDE Mİ YATSIN?"
İki yıldır tedavi gören Minik Asilhan’ın, fizik tedavi sürecine başlamadan önce sol kolunu hiç kullanamadığı belirtildi. 2 yaşında olan ve henüz emekleyip, yürüyemeyen ve son 15 gündür desteksiz oturmaya başlayan Asilhan’ın babası Sönmez, devam eden süreçle ilgili Sağlık Bakanlığı’na soru yönelterek şu ifadelere yer verdi:
“2025 kadar Sağlık Bakanlığı açıklama yapmıştı; henüz yeni bir hastalık olduğu için tek tedavisi fizik tedaviymiş. Fizik tedavimize devletimizin sunduğu olanaklarla başladık. Ancak bakanlık daha sonra senelik doksan seansa düşürdü. Biz vatandaş olarak soruyoruz, madem hak sınırsızdı, neden doksan güne düşürüldü? Dışarıdan özel alıyoruz ve doksan günümüz bitiyor, çocuk evde mi yatsın? Mecbur kendi imkanlarımızla süreci devam ettirme çabası içerisindeyiz. Tek korkumuz, şehir hastanelerinin hasta garantili olması. Hasta garantisi bu mu oluyor? Bu konuyu Sağlık İl Müdürlüğü, şehir hastanesi başhekimliği ve Sağlık Bakanlığı’na soruyorum.”
"BAŞKA BİR HEMŞİRE BAŞKA BİR BEBEĞİ DÜŞÜRÜYOR"
Sönmez, yaşadıkları olayla ilgili dilekçe verdiklerini belirterek kendisine gelen cevabı şu ifadelerle anlattı:
“Ben bir dilekçeyle yazdım. Başımızdan geçen süreci detaylandırdım. Eşimi yoğun bakım sürecinde oğlanı emzirmek için içeriye alıyorlar, o sırada hemşire başka bir bebeği düşünüyor. Bu bebek düştükten sonra bana eşim söyledi bunu. Yani o gün onun da aklına gelmemiş. Sabaha karşı 5.30-6.30 saatleri arasında giriyor emzirmeye, o saatte onca onun da aklına gelmemiş. Bunu da dilekçede belirttim. Bizim başımızdan böyle bir olay geçtiğini anlattım ve dedim ki bu bebeğin ailesinin haberi var mı? İrtibata geçildi mi, geçildiyse bebekte herhangi bir problem var mı? Bunu da söyledim.
CİMER’e yazarken metin karakteri dolmuş, devam edemedim. Yaklaşık iki, iki buçuk ay sonra gelen cevap tamamen konuyla alakasızdı. Soruşturmayı yer olmadığı gerekçesiyle kapatmışlar; idari, adli ve mali yönden işlem yapılmasına gerek yok demişler. Ama gerçekten bu inceleme oldu mu, ifadeler alındı mı, insanlar kendini savundu mu? Bunu sorguluyorum. İki yıldır uğraşıyoruz, süreç çok uzun. Bu şekilde olay kapatılırsa tabiri caizse hiçbir şey çözülmez. Memlekette böyle yapılırsa sorunlar çözülemez.”
"YAPAMAZLAR DİYE DÜŞÜNÜYORDUM"
Yaşadıkları sıkıntıları yalnızca kendi çocukları için değil, başka ailelerin de başına gelmemesi adına gündeme taşıdıklarını belirten Sönmez, bu noktada kamuoyunda gündem olan Yenidoğan Çetesi davasını hatırlatarak sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
“Yenidoğan çetesini biliyorsunuz, tahliye edildiler. Hatta onlarınki delilli, mesela bizde delil yok. Onlarınki delilliği ispattı, ispatlanmış olmasına rağmen tahliye ettiler. Ya, ben ilk şikayet yaptığımda o videoyu gördükten sonra ana haberde dedim ki, “Acaba olabilir mi?” O zamana kadar da hep şüphelerim vardı aslında. Diyordum ki, “Ya olabilir, belki ihtimal” falan gibisinden. Sonra düşündüm, yani bunlar dedim yeminli insanlar tıp fakültesinden mezun olurken yemin ederek mezun oluyorlar. Yapmazlar diye düşünüyordum. Fakat Yenidoğan Çetesi’ni gördükten sonra dedim ki, “Olabilir.” Yani insanların da başına gelmiş, bizim başımıza da gelebilir. O yüzden şikayette bulundum aslında.
Şimdi iki yıldır süren bir süreç olduğunu söylemiştim. Yani terapilere gidip gelerek farklı insanlarla da karşılaşıyorsunuz. İnsanların başından çok şey geçmiş, maddi manevi çok yıpranmışlar. Hani ister istemez samimi oluyorsunuz ailelerle. Biz ailecek eşimle birlikte ailelerle de görüşüyoruz. Hatta şu an ulaşmaya da çalışıyoruz, öyle söyleyeyim. Yani hani sizin başınızdan böyle bir süreç geçti mi, sizin de bir şüpheniz var mı? Bakın, böyle böyle… Ben bunu da çıkarıp göstereceğim zaten kendilerine.”