İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Türkiye’nin dört bir yanında günlerce protesto gösterileri yapıldı. Protestoların ve yürüyüşlerin en yoğun yaşandığı illerden biri de Eskişehir idi. İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla beraber başta gençler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden birçok kişi hem İmamoğlu’na yönelik operasyona tepki göstermek hem de geleceğe ve ülkeye dair kaygılarını dile getirmek için günlerce süren yürüyüşler gerçekleştirdi. Eskişehir’de de protestolara katılan üniversite öğrencilerinden Irmak Ayşe Demirel, Hakan Demirci ve Bartu Can, sokağa çıkma gerekçelerini Eskisehir.Net’ten Meltem Karakaş’a anlattı.
“Ekrem İmamoğlu başlangıç noktası oldu”
Cumhuriyet ve laikliğin yara aldığını düşündüklerini ve bundan duydukları rahatsızlığı anlatan Anadolu Üniversitesi İngilizce İktisat bölümü öğrencisi Ayşe Irmak Demirel (22), “19 Mart’tan bu yana sokağa çıkma sebebim Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve hapse girmesi olsa da o bir başlangıç olsa da sadece o değil. Adaletsizliğe karşı sokaktayız” dedi. Eskişehir’de gençlerin yalnız bırakıldığını düşündüklerini söyleyen Demirel, parti, ideoloji kaygısıyla değil Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı için sokaklara çıktıklarını belirtti.
“Cumhuriyet ve laiklik endişesi”
Cumhuriyet ve laiklik vurgusu yapan Anadolu Üniversitesi Eczacılık Hizmetleri bölümü öğrencisi Hakan Demirci (22), gençlerin yaşadığı gelecek kaygısına dikkat çekti. Demirci, sokağa çıkmaktaki motivasyonunun İmamoğlu’ndan ziyade mezun olunca yaşayacağı işsizlik kaygısı olduğunu söyledi.
“Ben kimim, benim diplomam niye gitmesin?”
Cumhuriyetçi birikimin sağcı ve solcu gençleri yürüyüşlerde birlikte yürüttüğünü söyleyen Anadolu Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğrencisi Bartu Can (20), gençlerin yaşadığı ekonomik sıkıntılara de değindi. “Can, “Ana muhalefetin başkanının diplomasının gitmesi tabi ki gençlikte ‘ben kimim, benim diplomam niye gitmesine’ çıktı. Bunları sorgularken gençlik, artık diplomanın da hiç bir değerinin kalmadığını fark etti. Bu da ortak mücadeleye daha büyük katkı sağladı bence” dedi.
“Adaletsizliğe karşı sokaktayız”
“Ekrem İmamoğlu ile başlasa bile bizim sokakta olmamızın tek sebebi o değildi” diyen Demirel, Ülkemizde maalesef çok büyük bir adaletsizlik var. Artık ne kadar büyük bir suç işlerseniz işleyin hukuk işlemediği için hapse girmiyor insanlar. Adli kontrol şartıyla serbest kalıyor vs. Bunun dışında liyakatsizlik sorunu var. Tanıdığınız birisi olmadan işe girmek ya da devlette çalışabilmek imkânsız. Sadece bu da değil. Artık biz şöyle düşünüyoruz: Yarın sabah uyandığımızda laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu bir sabaha uyanabilecek miyiz? 19 Mart’tan bu yana sokağa çıkma sebebim Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve hapse girmesi olsa da o bir başlangıç olsa da sadece o değil. Adaletsizliğe karşı sokaktayız” dedi.
“Eskişehir’de siyasi partiler gençleri yalnız bıraktı”
Eskişehir’de CHP, İYİ Parti, TİP gibi partilerin sınıfta kaldığını ve kendilerini yalnız bıraktıklarını dile getiren Demirel, “En azından kendi adıma ve arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla zaten bizim İlerici Cumhuriyet Birliği’ni kurmamızın sebebi de buydu. Siyasi partilerin hiç birine güvenemiyoruz maalesef. Ben aynı zamanda part time çalışıyorum. İşten çıktım, yürüyüşe koşa koşa gittim. Ertesi gün aynı saatte başka bir parti yürüyüş koyuyor. Aynı saatte iki farklı yürüyüş. Eskişehir zaten çok büyük bir yer değil. Neden aynı saate iki farklı yürüyüş koyuluyor? Sorduğum kurum bana diyor ki, çünkü onlar kendi parti bayraklarını getirmek istiyor. Böyle bir durumda bile siyasi partilerin reklam yapmaya çalışması var. Oluyor, bitiyor, yürüyoruz. Polis baskı uygulamaya başlıyor. Biber gazları, TOMA. Biz biber gazı yerken siyasilerden hiç birisi sokakta değildi. Başka şehirlerde Mahmut Tanal olur, birkaç milletvekili olur çıkıyor ama biz Eskişehir’de tamamen yalnız kaldık. Bu süreçte AKP’ye güvenmiyoruz ve bunun için sokaktayız ama CHP, İYİ Parti, TİP vs bunlar da bence sınıfta kaldı. Alanda yürüyüş üzerinden tartışmalar dönüyor. Yok benim bayrağım, senin bayrağın, A Partisi, B partisi geliyor alana kendi parti bayraklarıyla. C Partisi koşa koşa gidip merkezden bayraklarını getirmek zorunda kalıyor. Bu süreçte inancımızı kaybettik. Onun dışında da alanda olmamaları ya da alanda olup ben kendi reklamımı yapacağım tarzındaki çıkışları bizi uzaklaştırdı” diye konuştu.
“Türkiye Cumhuriyeti var olsun diye sokaktayız”
Demirel, “Bence artık öğrenciler, gençler için adaletsizliğin son noktaya gelmesi. Bizim artık endişemiz ülke, şu ekonomi politikalarıyla yönetilecekmiş ya da şu parti başa gelecekmiş değil, ‘Yarın uyandığımızda ülkemiz olacak mı?’, ‘Sabah şeriat gelir mi?’ tarzında korkulardı. Biz bunun için sokaktayız. Parti, ideoloji kısmıyla değil yarın Türkiye Cumhuriyeti var olsun diye sokaktayız farklı düşüncelere rağmen. Çok fazla talebimiz de yok. Sadece bizi dinlemeleri, bizi duymaları da yeterdi. Ama bunun hiç birini yapmadılar. Anlayışlı olmaya çalışıyoruz hepimiz. Çünkü zor bir süreçten geçiyoruz. A deseniz hapse atılabileceğiniz bir zamanda yaşıyoruz şu an. Ama mesela ben bayrama girerken çok umutluydum. Bayram bu ateşi kesemez vs. ama bu eylemlerin sönümlenmesinde biraz muhalif partilerin elinin olduğuna inanıyorum. Özgür Özel çıkıp dese ki, ‘arkadaşlar tekrar sokağa.’ Ben biliyorum, bir sürü kişi çıkacak. İlerici Cumhuriyet Birliği olarak amacımız aslında önümüzdeki dönem itibariyle bu çağrıyı kendimiz de yapabilecek şekilde insanlara kendimizi tanıtabilmek. Ama Türkiye’nin ana muhalefet partisinin liderinden duymak çok başka şeyler. Ya da boykot süreci vardı. Güzel gitmişti. Biz anlamıyoruz neden bu söylemde bulunulamıyor? Siyasiler sadece bizim yanımızda olsalar, bizi dinleseler zaten biz destekleyeceğiz onları. Sokakta olmalarını, bizi dinlemelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.
“Hepimizin dünya görüşleri birbirinden farklı”
Yürüyüşlere katılan gençlerin siyasi görüşlerinin birbirinden çok farklı olduğunu ifade eden Demirel, “Zorlukları oluyor. Aramızda da tartışmalar oluyor ama bu zaten çok normal bir şey. Günün sonun biz ne istiyoruz diye düşünüyoruz. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti. Burada tartışmalar olsa da orta yolu bulup ‘biz cumhuriyeti korumak için buradayız’ deyip anlaşmaya çalışıyoruz. Anlaşamadığımız insanlar tabi ki oluyor. Bazılarıyla arkadaş olarak kalıyoruz, bazıları da bizimle çalışmaya devam ediyor” dedi.
“Ekipteki arkadaşlarımızın yarısı AK Partili ailelerin çocukları”
Ekiplerinin içindeki arkadaşlarının yarısı AK Partili ailelerin çocukları olduğunu vurgulayan Demirel, “Benim hala babam hiçbir şey bilmiyor. Bayramda gidince söyleyeceğim ona. Annem biliyor ama. Annem yürüyüşlere gelmemi istemedi. Her akşam onu aramak zorundayım ben eve döndüm diye. Babam istemiyor benimle aynı görüşte olmasına rağmen. ‘Sen çıkarsın ülkeni savunmak için ama siyasiler yarın öbür gün seni yarı yolda bırakır’ diyor. Ama içimiz rahat etmiyor. Arkadaşlarımız var. Kendi aileleri onlarla aynı düşünmüyor. Haberleri olsa aileleri okuldan alacak belki de. Onlar en arkaya geçiyor. Buna rağmen geliyorlar. Her şeye rağmen pes etmiyoruz. Aramızda ailesi AK Parti’ye oy veren ama eylemlere katılan çok fazla arkadaşımız var. Hatta ekibimizin yarısı öyle ailelerden geliyor” dedi.
“Herkes kendi kurtuluşunun öznesi olmak istedi”
Ana muhalefet partisinin Eskişehir’de sınıfta kaldığını söyleyen Hakan Demirci, “Ülkemizde ekonomik darboğazın artması, görece laikliğin ayaklar altına alınması, cumhuriyetle ilgili endişelerin olması gibi bütün bu sorunlar birikince ve artık çoğunluğun ümidi olan bir adayın da tutuklu olmasıyla beraber kimse anayasal hakkının güvencede olmadığını ve kurtuluş ümidi kalmayacaksa ben kendim kurtuluşumun öznesi olayım diye düşünse gerek ki sokağa çıkıldı. Ana akım partiler özelinde söylersem, sınıfta kaldılar. Sınıfta kalmaları da benim kendi açımdan şaşırtıcı durum değildi. Çünkü ana akım partiler dalga bir hareket olmaya başladığında biraz medyada görünürlükleri arttığı için bu söylemlere girebiliyorlar ama sonrasında siyasi çıkarları ön plana çıkmaya başlıyor” dedi.
“Diplomalarımız 19 Mart’tan önce geçerliliğini yitirmişti”
Demirci, “Dürüst olmam gerekirse ben 19 Mart’tan sonraki eylemlere katıldığımda Ekrem İmamoğlu’nu başlıca derdim olarak benimsememiştim. Zaten 19 Mart’tan önce de üniversite okurken diplomamız iptal edilmese bile neredeyse geçerli olmayan bir diplomayla mezun olacaktık. Çünkü herhangi bir özelliği kalmamıştı diplomanın. Özelliği kalmayan bir diplomanın bile çok görülmesi, dinci söylemlerin artması… Örneğin biz okul yönetiminden zor olanak bulurken, laikliği umursamayan, aksine şeriatı savunan oluşumların bile okulda çok rahatça yer bulduğunu, faaliyet yürüttüğünü biliyoruz. Bize basit bir stant açma izni bile verilmiyor” diye konuştu.
“Anayasal haklarımızı kullanabilmek istiyoruz”
Gençlerin iş güvencesi ve anayasal haklarını kullanabildikleri bir ülke istediğini söyleyen Demirci, “Büyük etken cumhuriyet ve laiklik olsa gerek. Cumhuriyetin kurumlarının, yasama, yürütme, yargının öneminin kalmayıp, başına buyruk kararların alınması ve şeriata adım adım ilerleyen bir ülke olması vesilesiyle ilk büyük dalgayı buna bağlıyorum ben. Seküler ve cumhuriyetçi insanların endişesinin sokağa dökülmesi gibi geliyor bana. İş güvencesinin olduğu, sokakta daha rahat özellikle kadınların daha rahat hareket edebildiği, sanatta sansürün olmadığı, iş cinayetlerinin azaldığı, herkesin anayasal haklarını rahatça kullandığı, yoksulluktan uzak olduğu bir Türkiye istiyoruz” şeklinde konuştu.
“Gençler demokrasi ve cumhuriyetçi birikim için sokağa çıktı”
Gençlerin demokrasi ce cumhuriyet için sokağa çıktığını dile getiren Bartu Can, “Aslında gençlikte hatta tüm halkta bir direnme umudu vardı. Fakat korkuyorlardı. Ama bu süreçte tüm gençliğin sokaklara çıkması o korkan kitlelere de bir umut sağladı. Başlangıçta İmamoğlu’na destek için sokağa çıktı toplum. Bence bu böyle ilerlemedi. Baskıların artık sona ermesi gerektiğini düşünen gençlik bunun için devam etti. Demokrasi için, cumhuriyetçi bikrimi yeninden ortaya çıkarmak için devam etti. Ben İmamoğlu ile kaldığını düşünmüyorum” dedi.
“Gençler partilerin bayrak yarışından rahatsız oluyor”
Yürüyüşlerde gençlerin siyasi partilerin bayrak gösterme yarışı yapmasından rahatsız olduğunu söyleyen Can, “Ülkemizde cumhuriyetten hiçbir şey kalmadı. Laiklik desek sayamayız, bağımsızlık desek sayamayız. Bu kariyerizm batağının oluşturduğu kaygılar da artık bir yere kadardı. Ama maalesef ki sönümleniyor. Çünkü hala örgütlenme seviyesi yeterli değil. Ama böyle deyip çok negatif yaklaşmamakla gerekiyor. Toplumsal bir kırılma yaşandı. En azından gençler eylemin ne olduğunu biliyor. Sürecin ilk başında gençlerde parti nefreti vardı. Biz burada hakkımızı arıyoruz ama partiler buraya gelip reklam yapıyor, bayraklarını tutuyor diyordu. Lakin bu düzen partilerinin işidir. Gerçekten bir şeylerin değişmesini isteyen partiler böyle yaklaşmaz. Eskişehir’de CHP sınıfta kaldı. Geri kalan zaten yoktu. Hadi CHP’yi, Emek ve Demokrasi ile hareket ederken yine gördük ama düzen partisi diye vurguladığımız şey yeniden ortaya çıktı. İnsanlar artık bunu görebiliyor” diye konuştu.
“Cumhuriyetçi birikim farklı görüşleri bir araya getirdi”
Daha önce bir araya gelmez denilen gençlerin farklı siyasi görüşlere rağmen bir araya gelebildiğini gösterdiklerini anlatan Can, “Bu işte kesinlikle cumhuriyetçi birikim diye vurguladığımız kısım oluyor. Bağımsızlık için mücadele etmek isteyen gençler, laiklik için mücadele etmek isteyen gençler sokakta kendilerini yeniden buldular. Ama o kesime sahip çıkan bir parti, bir öncü yoktu. Çünkü bu tam da öngörülebilir bir şey değildi bence. Ben bizzat tanıklık ettim. Ülkücü hareketi yaparak ‘faşizme karşı omuz omuza’ diyen bir kesim vardı mesela. Bunu da cumhuriyetçi birikim diye yorumluyorum ben” ifadelerini kullandı.
“Çevremde çalışmayan arkadaşım sayılı”
Artık öğrenci-işçi kavramının yaygınlaştığını ve öğrencilerin okuyabilmek için çalışmak zorunda olduklarını ifade eden Can, “Bence herkes artık yeniden yaşamak istiyor. Çünkü sadece sömürülüyoruz. Artık öğrenci-işçi kavramı o kadar fazla ki. Çevremde çalışmayan arkadaşım sayılı. Sabah derse girip, akşamında işe gidip, çıkıp bu döngüyü sürekli tekrarlıyor. Ve artık bundan herkes bıktı. Ortak bir mücadele varsa bence en büyük mücadelelerinden biri bu artan sömürü, gençlik bazında. Kariyerizm dediğimiz durum, okulda dikta ediliyor. Düzgün çalış, büyük maaşlar kazan. Bunu yapmak için dışarıya çıkıyor gençlik. Orada çalışıyor, büyük maaşlar kazanmaya çalışıyor. İkisini aynı anda yürütmeye çalışıyor. Bu asla yaşanılabilir bir hayat değil bence. Daha da sömürü, daha da sömürü. Ana muhalefetin başkanının diplomasının gitmesi tabi ki gençlikte ‘ben kimim, benim diplomam niye gitmesine’ çıktı. Bunları sorgularken gençlik, artık diplomanın da hiç bir değerinin kalmadığını fark etti. Bu da ortak mücadeleye daha büyük katkı sağladı bence” dedi.