Enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan, zeytinlikleri madencilik faaliyetlerine açacak olması nedeniyle eleştirilen ve “süper izin” olarak anılan torba kanun teklifi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi. Maden kanunu teklifi ile zeytinliklerin, ormanların zarar göreceğini söyleyen Eskişehir Bilecik Tabip Odası (EBTO) Başkanı Nazan Aksaray, zeytin ağaçlarının taşınmasıyla beraber insanların göçe zorlanacağını ifade etti. Kömürlü termik santrallerin insan sağlığına olumsuz etkilerinin olduğuna da dikkat çeken Aksaray, “Toz, gürültü, evlerdeki hasarlar sonra madenle birlikte yüzeye çıkan ağır metallerin oluşturduğu türlü çeşitli hastalıklar, bütün organların tutulduğu kanser vakaları, işlem sırasında kullanılan siyanürün doğrudan zehir etkisi gibi sorunlar da teşkil ediyor” dedi.
“Birçok sağlık sorununa neden olacaklar”
Nazan Aksaray konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Zeytinlikleri katletmek için, onları heba etmek için imza attıkları proje ne? Bir termik santral projesi. Hepimiz biliyoruz ki kömürlü termik santraller, sağlık açısından artık kabul edilemez büyük tehlikeler. Alpu’dakini biz buradan püskürttük. Şimdi orada başka bir aslında sadece zeytinliklerimizi yok ederek değil. Kömürlü termik santrali inşa ederek de başka bir büyük sağlık sorununa imza da atmış durumdalar. Ona da aslında topluca itiraz ediyoruz elbette. Bizim Sakarya Vadisi, Mihalgazi, Sarıcakaya hemen yakınımızda işte Kaymaz’daki afeti hepimiz biliyoruz. Gidince gerçekten insan tanımlanması son derece zor, çok çok acı bir tabloyla karşı karşıya 70’e varan bir maden, dördüncü grup maden işgali altında ülkemiz.
“Toz ve ağır metaller kanser vakalarına neden oluyor”
Şimdi siyanür siyanür deniyor da o sadece işin küçük bir noktası aslına bakılırsa. Bir yere maden kararı verildiği andan itibaren oranın bütün geleneği, doğası, her şeyi aslında yok ediliyor. Orası yaşanamaz hale getiriliyor. Ağaçlar kesiliyor, binlerce yılda ortaya çıkmış tarım alanı topraklarımız yok ediliyor. Artık orada yaşanamaz hale geliniyor, üretilemez hale geliniyor. Onun ötesinde bütün bu süreçte toz, gürültü, evlerdeki hasarlar sonra madenle birlikte yüzeye çıkan ağır metallerin oluşturduğu türlü çeşitli hastalıklar, bütün organların tutulduğu kanser vakaları, işlem sırasında kullanılan siyanürün doğrudan zehir etkisi o kadar çok sağlık sorunu var ki.
“Zeytinlikleri taşımak insanları göçe zorlamaktır”
Onun dışında da çok önemli bir başka boyutu da biz insanlar fiziksel, ruhsal ve çevresel olarak eğer tam olarak hepsi iyiyse sağlıktan bahsedebiliriz. Elbette bütün bir sürecin içerisinde insanların ruh sağlıklarının yerinde olması da mümkün değil. Bütün bu süreç göçü tabi ki doğuruyor. Ne diyorlar, “zeytin ağaçlarını taşıyıveririz. Ne olacak diyorlar 3 bin yıllık ağacı da taşırız.” Gerçekten bizlerle hani dalga geçtiklerini, alay ettiklerini sanıyorlar. Bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Kaç tane ağacı taşıyacaklar? Galiba 400 bin dönümden bahsediliyor değil mi?
“Korkunç maden kanunu teklifini kabul etmemiz mümkün değil”
Bu kadar zeytin ağacını nereye taşıyacaksınız? Bu insanları göç etmeye zorlamak demek. Bunların hiçbirisini kabul etmemiz mümkün değil. Göç dediğimiz şey kendi içerisinde işsizlik demek, şiddet demek. Çok boyutlu pek çok ruhsal sorunun doğması demektir. Dolayısıyla bizim herhangi bir noktasında bu korkunç, talan, işgal, yağma kanununun her hangi bir noktasını kabul etmemiz mümkün değil. Eskişehir Bilecik Tabip Odası olarak da kanunun geçmemesi için elimizden geleni yapacağız Eskişehir ve Doğal Yaşam Platformu içerisinde olarak.”