Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyon Başkanı Av. Ayten Balaban, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında yaptığı açıklamada Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin gereklerinin yerine getirilmediğini ifade ederek, yaşanan ihmal ve istismar vakalarının çocukların hayatına mal olduğunu belirtti.
Balaban, “Bu sözleşme, diğer tüm kanunlarımız gibi uygulanması gereken bir metindir. Ancak çocuk hakları konusunda hassasiyet gösterilmesi gerekirken acı olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Her çocuk sağlığı, eğitimi ve gelişimi açısından korunma hakkına sahiptir ve her kurum bu sorumluluğu taşır” dedi.
Balaban, Grand Kartal Otel yangınında hayatını kaybeden 36 çocuğu hatırlatarak “Otel sahiplerinden resmi denetim mekanizmalarına kadar sorumluluk taşıyan birçok kişi varken sadece bir kısmının ceza alması çocuk haklarının nasıl korunmadığının en somut örneğidir” ifadelerini kullandı.

“80 çocuk çalıştığı iş yerinde patronları tarafından öldürüldü”
MESEM uygulaması nedeniyle yaşanan ölümlere dikkat çeken Balaban, “Sadece 10 ay içinde yaklaşık 80 çocuk çalıştığı iş yerinde patronları tarafından öldürüldü. Asansör boşluğuna düşen, elektrik çarpmasıyla ölen, uzun çalışma saatleri nedeniyle yaşamını yitiren çocuklar… Ağır tehlikeli işlerde sadece ucuz emek gücü olarak görülen bu çocukların çalıştırılması bile sözleşmenin uygulanmadığının açık göstergesidir” şeklinde konuştu.
“Çocuk haklarının korunduğunu söyleyebilir misiniz?”
Çocuklara yönelik cinsel istismar davalarında yaşanan sorunlara da değinen Balaban, “Hâlâ rıza değerlendirmesi yapılıyor. Yargılamalar mağdur çocukları daha da yıpratıyor. Eskişehir’de yaşanan bir olayda, sanık olan müftü önce Sivas’a sonra İstanbul’a görevlendirildi. Telefon kayıtları ortadayken bile bu yapılabiliyor. Böyle bir tabloda çocuk haklarının korunduğunu söyleyebilir misiniz?” dedi.
Eğitim ve sağlık alanındaki eksikliklerin de çocukların yaşam hakkını doğrudan etkilediğini vurgulayan Balaban, bir öğün beslenme desteği sağlanamamasını, ÇEDES uygulaması kapsamında formasyonu olmayan kişilerin okullarda etkinlik yapmasına izin verilmesini ve “yenidoğan çetesi” iddialarının sistemdeki çürümeyi gösterdiğini belirtti.
Balaban, “Daha iki gün önce gıda zehirlenmesi nedeniyle iki ayrı fakülte hastanesine götürülen iki çocuğun ve ailelerinin yaşadığı tablo, denetim eksikliğinin faturasının kime kesildiğini göstermektedir” diye konuştu.
“Tehlike her geçen gün büyüyor”
Sınavlardaki şaibeli sonuçlar, sigara içirilerek sosyal medyaya yansıyan küçük çocuk görüntüleri ve yerel otoritelerin etkisiz kalması gibi örnekleri peş peşe sıralayan Balaban, “Savunmasız çocukları yerel otorite koruyamayacaksa kim koruyacak? Tehlike her geçen gün büyüyor” dedi.
Engelli ve otizmli çocukların da risk altında olduğunu vurgulayan Balaban, Konya’da yaşanan cinayeti hatırlatarak “Bakıcıya teslim edilen otizmli bir çocuğun öldürülmesi, denetimsizliğin hangi noktaya geldiğinin acı bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
“Aileler gecikmeden destek almalıdır”
Ailelere de önemli sorumluluklar düştüğünü söyleyen Balaban, akran zorbalığının giderek arttığını hatırlatarak “Akran zorbalığı yapan ya da maruz kalan her çocuk için aileler gecikmeden destek almalıdır. Her çocuk için resmi makamlara başvurmaktan çekinmeyin” çağrısı yaptı.
Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyonu’nun çalışmalarını sürdüreceğini vurgulayan Balaban, “Okullarda ve konferanslarda çocuklara hakları, özel hayatın gizliliği, siber zorbalık ve akran zorbalığı konusunda eğitimler veriyoruz. Mağdur çocukların taraf olduğu ceza dosyalarını takip ediyor, yasa değişikliklerine yön verecek çalışmalara katkıda bulunuyoruz. Bundan sonra da çocuklara yönelik her türlü ihmal ve saldırının karşısında olacağız” dedi.





