Odunpazarı Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve birçok kurum ile kuruluşun destek verdiği Lületaşı Uluslararası Festivali ve Çalıştayı gerçekleştirildi. 100. Yıl Kültür Merkezi’nde düzenlenen çalıştayda, 7 masada 50’ye yakın akademisyen, araştırmacı ve uzman, Lületaşını üretimden tanıtıma kadar her yönüyle ele aldı.

Çalıştayın “Tanıtım, Pazarlama ve Dijitalleşme” başlıklı 4. masasının moderatörlüğünü Prof. Dr. Mehpare Tokay Argan üstlenirken, eskisehir.net Yazı İşleri Müdürü, iktisatçı-sosyolog Deniz Çağlar Fırat da konuşmacı olarak yer aldı.

LÜLETAŞI ESKİŞEHİR’İN TAŞI DEĞİL, RUHUDUR

Fırat, konuşmasında Lületaşının yalnızca Eskişehir’de çıkarılan bir maden değil, kentin tarihsel ve kültürel ruhu olduğunu vurguladı. “Lületaşı, toprağın altında değil; insanların belleğinde doğmuştur” diyen Fırat, Ama bu taşın hikâyesi hâlâ tamamlanmadı sözleriyle tanıtım ve markalaşma eksikliğine dikkat çekti.

MARKALAŞMANIN YOLU HİKÂYEDEN GEÇİYOR

Fırat, sunumunda Çorum Leblebisi örneği üzerinden Lületaşının markalaşma potansiyeline dikkat çekti. Çorum’un leblebi üzerinden yarattığı kent kimliğinin, Eskişehir için model olabileceğini belirterek, “Bizim de ‘Lületaşı Rotası’ ile bütüncül bir tanıtım hikâyesi kurmamız gerekiyor” dedi.

Bu kapsamda Eskişehir’in giriş-çıkış noktalarına “Beyaz Altın Kültür Durakları” kurulmasını öneren Fırat, burada Sorkun çömlekleri, Sorpa çorbası ve çibörek gibi yerel değerlerin Lületaşı ile birlikte sunulabileceğini ifade ederek “Bir şehrin markası tek bir üründen doğmaz; bir hikâyenin, bir kokunun, bir emeğin kesiştiği yerden doğar. Lületaşı bu hikâyenin merkezinde olmalı.” dedi.

HİKÂYESİZ TAŞ SATMAZ

Fırat, sunumunun en dikkat çeken bölümünde, “Hikâyesiz taş satmaz” ifadesiyle, Lületaşının ekonomik değerinin ancak anlatılan hikâyeyle yükselebileceğini vurguladı. “Bir Eskişehirli usta, aynı pipoyu 150 liraya satar, ama Antalya’da o ürün 500 dolara alıcı bulur. Fark hikâyede, sunumda, duygudadır. Üreten değil, hikâyeyi anlatan kazanıyor.” Diye konuştu.

Bu dengesizliği “kültürel adalet sorunu” olarak nitelendiren Fırat, Lületaşı’nın “ürün değil, yaşayan kültür” olarak konumlandırılması gerektiğini söyledi.

DİJİTALLEŞME VAROLUŞ MÜCADELESİDİR

Fırat, tanıtımın dijitalleşmeden geçtiğini belirterek, YouTube, Instagram, TikTok gibi platformlarda Lületaşının hikâyesinin görünür hale getirilmesi gerektiğini söyledi. “Bugün bir genç ‘kahve nasıl yapılır?’ videosuna ulaşabiliyorsa, ‘Lületaşı nasıl oyulur?’ videosuna da ulaşabilmeli. Eğer genç kuşak bu taşı görmeden büyürse, bir sonraki kuşak onu bilmeden yaşayacak” ifadelerini kullandı.

PROJE ÖNERİLERİ:

Fırat, çalıştayda proje önerileri de sundu. Öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

  • “Lületaşı Rotası”: Şehrin giriş-çıkışlarında, sadece Lületaşı ürünleri ve ustalarının bulunduğu tanıtım durakları oluşturulması.
  • “Taşın Hikâyesi” Belgesel Serisi: Ustaların ve çırakların yaşamını anlatan dijital mini dizi.
  • “Lületaşı Tasarımcıları Buluşması”: Genç tasarımcıların ustalarla iş birliği yaparak modern Lületaşı koleksiyonları üretmesi.
  • “Virtual Meerschaum”: Atölyelerin ve müzenin 360° sanal gerçeklik deneyimiyle dijital ortama taşınması.
  • “Beyaz Altın Logosu”: Lületaşına özgü bir coğrafi işaret ve marka kimliği oluşturulması.
  • “Usta-Çırak Akademisi”: Yeni kuşakların geleneksel zanaatı çağdaş tasarımla birleştireceği bir eğitim programı.
  • “#MeerschaumStory” Dijital Kampanyası: Lületaşını dünyaya tanıtacak çok dilli, sosyal medya temelli hikâye anlatımı projesi.

Kaynak: Tuğçe Kamalı