Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Funda Güney Kökçınar, son günlerde artan kadına yönelik şiddet haberlerini endişe ve öfkeyle takip ettiklerini söyledi. Baro kadın hakları komisyonları olarak dava süreçlerini takip etmek ve somut gerçekleri ortaya koymak adına davalara katılma taleplerinin suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesi ile reddedildiğini ifade etti. Kökçınar, “2025’in ilk 6 ayında 136 kadın katledildi, 145 kadın şüpheli ölümüyle kayda geçti. Bu vahşet artık ‘bireysel vaka’ değil, sistematik cinsiyet temelli katliamdır” dedi.

Whatsapp Image 2025 07 21 At 16.35.23 (1)

“Kadına yönelik şiddetin dehşet verici boyutlarda arttığını görmekteyiz”

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Funda Güney Kökçınar şu ifadeleri kullandı:

“Geçtiğimiz günlerde 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz, eski polis memuru olan Cemil Koç tarafından, vahşice ve planlı bir şekilde katledildi. Daha önce de bu şahıs defalarca kez Ayşe’yi darp etti. Eve hapsetti, Ayşe’nin kardeşi defalarca kez şikayetçi oldu. Şikayetler dikkate alınmadı. Her geçen gün daha da dehşet verici detaylarını öğrendiğimiz cinayetlerin arkası gelmemeye başladı. Yine Nisan ayında 30 yaşındaki Deniz Oktay, ailesinin kayıp ihbarıyla beraber başlatılan soruşturma sonucu, ormanda yakılmış bir halde ölü bulundu. Son olarak geçtiğimiz hafta, 16 Temmuz’da Eskişehir’de Afganistan uyruklu 29 yaşındaki dört çocuk annesi Shabana Solaiman Khil, sevgilisi tarafından boğazı bıçakla kesilerek öldürüldü; vahşet anında engelli çocuğu da evdeydi. Dosyanın detaylarında, kadına işkence yapıldığı da görülüyor. Ne yazık ki her geçen gün, kadına yönelik şiddetin dehşet verici boyutlarda arttığını görmekteyiz.

“Suçtan doğrudan zarar görmediğimiz gerekçeleri ile reddediliyor”

Kadınların her geçen gün artan bir şekilde şiddete maruz kaldığını, pek çok kadının bu şiddet sonucu hayatını kaybettiği bir gerçektir. Failler, yeterli ve gereken caydırıcı cezaları almadığından ve bu konuda topyekûn bir mücadele iradesi sergilenmediğinden kadına yönelen şiddet her geçen gün artmaktadır. Kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddete maruz kalan mağdurların bireysel mücadelesi yanında kamusal alanın bir ayağını oluşturan Baroların ve Barolar Birliği’nin Kadın Hakları komisyonları, bireysel mücadelenin yanında yer alıp, iddia makamını güçlendirme, somut gerçeği ortaya çıkarmaları için davaya katılması zorunluluk arz etmektedir. Bu sebeple şehrimizde yaşanan kadın cinayeti dosyalarının her birine katılma talebi sunuyoruz fakat her defasında ne yazık ki gerekçesiz bir şekilde katılma taleplerimiz suçtan doğrudan zarar görmediğimiz gerekçeleri ile reddediliyor. Katılma taleplerimizin reddedilmesi, kadın alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının Barolar gibi hak mücadelesinde yükümlülükleri bulunan meslek kurulularının suçtan doğrudan zarar görmediği gibi gerçek olmayan gerekçeler sunulması eril yargı sisteminin bir görünüşü ve kadın hakları savunucularını saf dışı bırakmaya yönelik kasıtlı kararlardır. Bu durum bizleri yıldırmayacak; Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak dava takiplerini bırakmayacağız, dosyalara müdahil olmaya, taleplerimiz reddedilse de gözlemci olarak her birini titizlikle takip etmeye devam edeceğiz.

“Bu vahşet artık “bireysel vaka” değil, sistematik cinsiyet temelli katliamdır”

Siyasi iktidar, 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. Üstelik bunu yalnızca sembolik bir yıl olarak değil, önümüzdeki on yıla yayılan geniş çaplı bir politika yönelimi olarak kurguluyor. Ancak bu yönelimin merkezinde, toplumsal sorunlara bütüncül çözümler üretmek ve şiddeti bitirmek değil; aile üzerinden kadınlara yeni sorumluluklar yüklemek yer alıyor. İktidar her ne kadar görmezden gelse de kadına yönelik şiddet en çok “evlerde” yaşanıyor. 2025’in ilk 6 ayında 96 kadın, aile üyesi bir erkek tarafından öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre 2025’in ilk 6 ayında 136 kadın katledildi, 145 kadın şüpheli ölümüyle kayda geçti. Bu vahşet artık ‘bireysel vaka’ değil, sistematik cinsiyet temelli katliamdır.

“İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girsin”

Kadınların yaşam hakkının nasıl kolayca ellerinden alınabildiği ve devletin yükümlülüklerini yerine getirmediğinde neler yaşandığı açıkça ortadadır. Kadın cinayetleri tesadüf değil, sonuçtur. Cezasızlıkla beslenen, korumadan uzak bırakılan, sistemin göz yumduğu bir şiddet ikliminin sonucudur. Kadınlar korunmadıkça, failler cesaretlenmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla zayıflayan toplumsal mesaj, kadınları değil failleri korumaktadır. 6284 sayılı Kanun, kadınların şiddet tehdidi altındayken bile korunmasını mümkün kılacak güçlü araçlar sunacak yapıda bir kanun olmasına rağmen, uygulanmamaktadır. Adalet sistemindeki bu ihmalkârlıklar bir kadının hayatına mal olmaktadır. Ayşe’nin, Shabana’nın ve diğer katledilen kadınların çığlığının duyulmaması bir “bireysel vaka” değil, sistemsel bir sorunun açık göstergesidir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanun’u, 6284 sayılı Kanun, Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz uygulanması, şiddetle topyekün bir mücadele için katılma taleplerimizin istisnasız kabul olması, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe sokulması öncelikli taleplerimizdir.

“Kız kardeşlerimiz için adaleti tesis etmek adına var gücümüzle çalışacağız”

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak ülkemizde yaşanan kadın hakları ihlallerine karşı, kız kardeşlerimizle birlik ve dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. Kadınların ve çocukların uğradığı şiddeti ve onlara sunulan geleceği bir kader olarak görmüyoruz. Fiili olarak evde, sokakta ve işyerinde kadınlara yaşatılan şiddetin yasalaşmasını ve hukuki bir değer kazanmasını engellemek için her düzeyde itirazımızı yükselteceğiz. Biz kadın hakları için mücadele veren avukatlar olarak, kadına yönelik şiddete karşı erkek yargıya rağmen kız kardeşlerimiz için adaleti tesis etmek adına Eskişehir’de var gücümüzle emek vermeye devam edeceğiz.”

Kaynak: Meltem Karakaş