Küresel altın rezervlerine ilişkin veriler her geçen yıl daha kritik bir tablo ortaya koyuyor. Dünya genelindeki sınırlı altın kaynakları modern madencilik teknolojileri sayesinde son yetmiş yılda rekor hızda tüketildi ve bugüne kadar çıkarılan altın miktarı 216 bin tona ulaştı.

Külçe Altın 8

World Gold Council ve ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu tarafından hazırlanan raporlar, kalan ekonomik altın rezervinin yaklaşık 64 bin ton civarında olduğunu gösteriyor. Bu da yeryüzüne çıkarılabilir altının dörtte üçünün halihazırda tükenmiş olduğunu ortaya koyuyor.

DÜNYANIN ALTIN REZERVİ TÜKENİYOR

Bugüne kadar çıkarılan 216 bin ton altının tamamının eritilerek tek parça bir küp haline getirilmesi durumunda yalnızca yaklaşık 22 metre yüksekliğinde bir yapı elde edilebileceği hesaplanıyor. Bu oran küresel rezervin ne kadar sınırlı olduğunu gözler önüne seriyor.

Külçe Altın 6-3

Modern çağda gelişen teknoloji ve endüstriyel talep nedeniyle çıkarılan toplam altının üçte ikisi 1950 sonrası dönemde elde edildi. Henüz yer altında bulunan ve ekonomik olarak çıkarılabilir olduğu doğrulanan altın rezervi ise sadece 64 bin ton seviyesinde.

TÜRKİYE’NİN ALTIN POTANSİYELİ

Türkiye’nin yer altında yaklaşık 6 bin 500 tonluk altın potansiyeline sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu miktarın yaklaşık 5 bin 980 tonunun henüz çıkarılmamış olması, ülkenin ekonomik rezervler açısından önemli bir avantaja sahip olduğunu gösteriyor. Bu potansiyelin bugünkü piyasa değeri yaklaşık 461 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Dünya genelinde çıkarılan altının kullanım dağılımı incelendiğinde yüzde 45’inin mücevher sektöründe, yüzde 22’sinin külçe ve madeni paralarda, yüzde 17’sinin merkez bankası rezervlerinde ve yüzde 16’sının teknoloji ile endüstriyel alanlarda değerlendirildiği görülüyor. Küresel altın üretiminde ilk sırada Çin yer alıyor. Çin’i Avustralya, Rusya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri takip ediyor. Kazakistan, Meksika, Peru, Güney Afrika ve Özbekistan da dünyanın en çok altın çıkaran ülkeleri arasında bulunuyor. Bazı bölgelerde rezervlerin tükenmesi ve derin madenlerin maliyetlerinin artması nedeniyle üretimde düşüş eğilimi görülse de bu ülkeler küresel tedarik zincirinde kritik öneme sahip olmaya devam ediyor.