AHPADİ Derneği Başkanı Mehmet Ektaş, terör ve güvenlik konularında sert açıklamalarda bulundu.
Ektaş, son dönemde gündeme gelen KCK ve PKK süreçlerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin, “Terörsüz Türkiye” söylemi ve bazı yasal düzenleme girişimleriyle milli bütünlüğü hedef alan bir yıkım projesiyle karşı karşıya kaldığını savundu.
Mehmet Ektaş yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
AHPADİ Derneği Başkanı Mehmet Ektaş şu ifadeleri kullandı;
"Ülkemiz geçen yıl, Terörist başının Demokratik Konfederalizm paketiyle yutturmaya çalıştığı, Emperyalizmin güçsüz bin şehir devleti amacına, büyüterek küçültme stratejik tuzağıyla hizmet eden, Terörsüz Türkiye söylemiyle Türk Milletini ikna etmekle Devlet Bahçeli’nin görev yüklendiği bir yıkım projesiyle baş başa kalmıştır.
Güya, hiç bir pazarlık olmaksızın KCK’nın tüm bileşenlerinin silah bırakmasını hedeflediği söylenilen sürecin aslında birçok pazarlığı ve hatta Türk Devletinin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef aldığını, bir yıllık süreçte hep birlikte gördük.
“GAFLET VE DELALET POLİTİKALARIDIR”
Süreç öyle bir noktaya geldi ki; PKK’nın siyasi kanadı olan DEM’in grup toplantısında Gazi Mecliste terörist başı lehine sloganlar atılacak kadar arsızlaştılar; terörist başının talimatıyla basının, karşıt görüşlü basın mensuplarının, yıkıcı sürece muhalefet edenlerin, aydınların susturulmasını Cumhurbaşkanından talep edecek kadar faşist bir tutum içine girdiler, Gazi Meclis kürsüsündan şehitlerimize “ceset” diyecek kadar kudurdular. Türk Milletine yaşatılan bu sistematik ve planlı travmaların, PKK ve uzantılarının şımarıklığının, Gazi Meclise kadar uzanan cesaretlerinin tek nedeni Bahçeli’nin başlattığı, yolda katılan birçok aktörün de sürdürdüğü gaflet ve delalet politikalarıdır.
“ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINI GÖREVE DAVET EDİYORUZ”
5237 Sayılı TCK’nın Kamu Barışına Karşı Suçlar başlığı altında 215’inci maddesinde Suçu ve Suçluyu Övme Suçu düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Hafta içinde Gazi Meclis çatısı altında gerçekleştirilen eylemlerde, düşünce özgürlüğünün sınırları aşılmıştır. Terörist başı lehine yöneltilen sloganlarla gerçekleşen övmenin neticesinde, Türk Milletinin manevi duyguları rencide edilmiş, infial yaratılmış, böylece kamu düzeni ve barışı açısından somut bir tehlike ortaya çıkmıştır ve bu alenen gerçekleşmiştir. Yargıtay’ın aynı slogan hakkında geçmişte verdiği yerleşik kararları da dikkate alındığında, temel görevleri Cumhuriyeti korumak olan Cumhuriyet Savcılarının görevlerini yapmaları, Türk Milletinin sinir uçlarıyla oynayan bu kişilerin örgütlü, organize ve planlı bir yapılanmaya gerçekleştirdikleri bu suçun cezalandırılması için soruşturma açmaları gerekmektedir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını göreve davet ediyoruz.
“BÖYLE HAİN PROJE MASUMLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR”
Diğer yandan, bir yılı aşkın süredir devam eden “yıkım” politikaları masumlaştırmak ve topluma yutturmak için inkarcılığın ve yalancılığın yöntem olarak kullanıldığını da belirtmek istiyoruz. Sürecin başından beri, terörist başına, örgüt yöneticilerine, eylemlere karışmış örgüt üyelerine bir affın söz konusu olmayacağı ancak sadece hiç bir suça karışmamış örgüt üyelerinin yeniden topluma kazanılması, ağır hastalık ve benzeri durumdaki suçluların cezalarının, infazlarının ertelenmesi ya da affedilmesi için yasal düzenleme yapılmak istenildiği söylenilmekte, böylece hain proje masumlaştırılmaya çalışılmaktadır. Peki gerçekten durum anlatıldığı gibi midir? Sadece, suça karışmamış terör örgütü üyelerinin topluma kazandırılması, terör örgütünden koparılması, ağır hastalık halindekilerin cezalarının, infazlarının ertelenmesi ya da affedilmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var mıdır?
TCK’nın 221’inci maddesinde “Etkin Pişmanlık” kurumu düzenlenmiştir. Maddenin 2’inci fıkrasında “Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı”, 3’üncü fıkrasında “Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı” 4’üncü maddesinde “Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılacağı” belirtilmiştir.
TCK’nın 51’inci maddesinde hapis cezalarının ertelenmesi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 16 ve 17’inci maddelerinde İnfazın Ertelenmesi, Anayasanın 104’üncü maddesinde cumhurbaşkanının “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme ve kaldırma” yetkisi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, suça karışmamış ya da suça karışmış ancak devamında pişmanlık duymuş kişilerin cezalandırılmaması, ağır hastalık ve benzeri durumda olanların cezalarının, infazlarının ertelenmesi ya da affedilmesi konusunda yeterlidir. Başkaca bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Bu düzenlemelerin varlığı, süreci yönetenlerin “yasal düzenleme ihtiyacı taleplerine kılıf yaptıkları sözlerle” gerçek emellerini toplumdan gizlediklerini, topluma doğru söylemediklerini göstermektedir.
Süreci yönetenlerin gerçek emeli, onbinlerce vatan evladının ölümüne neden olan terörist başı ve avanesinin hapisten çıkarılmasına olanak sağlamaktır. Türk Milletinin bunu kabul etmesi mümkün değildir.
“FEODAL AĞALIK DÜZENİ VARDIR”
“Kürt” sorunu yoktur. Sorunu, etnisiyetçi bir dille adlandırmak, bölücülüktür. Ülkemizin Güneydoğusunda ve komşu Ülkelerin bir bölüm topraklarında, yüzyıllardır gelen, yönetim aymazlıkları nedeniyle kırılamamış feodal bir ağalık düzeni vardır. Bu düzen etnisiyetine bakmadan tüm yurttaşları, emekçileri, yoksulları ezmekte ve sömürmektedir. KCK ve Ülkemizdeki uzantısı PKK’nın buna hizmet etmekte, bunun için yurttaşların özgürleşmesinin, tek millet ülküsü etrafında birleşmesinin önüne geçmeye çalışmakta, Milleti dil, kültür ve ortak ülkü yönlerinden birbirine yabancılaştırmak istemektedir. Bu projenin arkasındaki esas el ise ABD’nin başını çektiği emperyalizm ittifaktır.
ŞİDDETLE KARŞI ÇIKTIĞIMIZI İFADE EDİYORUZ
Birçok vatansever siyasetçi tarafından Terörist başının adıyla anılan “tuzak” Komisyon’dan gelen bilgiler, Komisyonda yer alan partilerin temsilcilerin konuşmaları, Komisyonda dinlenen “sözde” sivil toplum örgütlerinin talepleri Komisyon araçsallaştırılarak ve meclis üzerinde komisyon baskısı kurularak, yasal ve anayasal düzenlemeler yoluyla mevcut Anayasal düzene karşı bir kalkışmaya, karşı devrime hazırlanıldığı işaret etmektedir.
AHPADİ olarak bu yıkım sürecine şiddetle karşı çıktığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Halkımıza da, mevcut durumu yasal çerçevesi içinde gösteriyor, süreci ve olası çıktılarını olumlayan söylem ve ifadelerin doğru olmadığını, toplumun doğru bilgilendirilmediğini bir kez daha Milletimizin dikkatine ve değerlendirmesine sunuyoruz."