Eskişehir'de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubesi ile Adaletin Hukuk ve Parlamenter Demokrasi İdeali Derneği AHPADİ, PKK terör örgütü tarafından yapılan son açıklamalara ve kamuoyuna yansıtılan "barış" diline sert bir ortak basın açıklamasıyla yanıt verdi. 18 Mayıs 2025 tarihinde yapılan açıklamada, PKK'nın teslimiyetinin "barış" olarak sunulmasının gerçekleri çarpıttığı ifade edildi.

Açıklamanın tamamı şu şekilde

Sayın Basın mensupları, Saygıdeğer üyelerimiz, Partilerimizin ve Sivil toplum örgütlerimizin başkanları, Değerli Eskişehirli hemşerilerimiz;

Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, Türk Milletinin yeniden doğuşunun mimarı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ve Lozan anlaşmasının mimarı İsmet İnönü’nün huzurunda hitap etmenin eşsiz onuruyla sizleri saygıyla selamlıyoruz.

Değerli Arkadaşlarım;

Dünyadaki sömürü düzeninin sahipleri olan, talancı, yağmacı emperyalist devletlerin saldırılarına karşı yüzyıllardır, emperyalizme uşaklığı kendine vazife edinmiş doğu feodalitesinin başını çektiği bölücü yıkıcı ayaklanmalara ve terör örgütlerine karşı ise yaklaşık 200 yıldır mücadele ediyoruz.

Kararlı mücadelemiz karşısında, bugüne kadar hiç bir düşman devlet ve hiçbir yasadışı yapılanma topraklarımız ve milletimiz üzerinde hain emellerini gerçekleştiremedi.

Kısa adı BOP olan Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Bölgemizdeki Ülkelerle birlikte vatanımızı da bölmek, yaratacakları kukla bir devlet ile diğer küçülmüş, neredeyse şehir devleti mertebesine indirilmiş devletçikleri hakimiyetlerine alarak; petrol, kıymetli madenler başta olmak üzere bölgenin bütün varlıklarına çökerek ekonomik, siyasi, kültürel emellerini hayata geçirmek isteyen emperyalistlerin son maşası KCK’nın silahlı organizasyonlarının Türkiye’ye yönelik olanı PKK terör örgütüne karşı da 41 yıldır askerimizin, polisimizin, korucularımızın, sivil halkımızın, iktidarlarımızınkararlı mücadelesiyle sürdürdüğümüz çabalarımız, fedakarlıklarımız sonucunu aldı. Kaçacak delik bulamayan PKK terör örgütü diz çöktü, silahlarını teslim ederek kendini fesh etmeyi son kurtuluşu olarak gördü.

Saygıdeğer Dava Arkadaşlarımız; Türkiye Cumhuriyeti, bir yandan 41 yıldır ABD, İngiltere, Fransa başta olmak üzere Bölgemizde her türlü yıkıcı faaliyete silah, para, istihbarat, lojistik desteği veren devletlerle adı konulmamış, düşük yoğunluklu savaş verdi, bir yandan da bunların vekili PKK’nın terörüyle mücadele etti.

Bugün birileri her ne kadar PKK’nın teslimiyetini “barış” sözcüğüyle bizlere sunmaya çalışsa da Türk Devletinin savaş muhatabı olmayan eli kanlı bir terör örgütüyle Türk Devletiyle barışı da söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları arasında hiç bir zaman savaş olmamıştır ki neden barış olsun. Yaşanan gündem, barış değil PKK’nın teslimiyetidir.

PKK terör örgütünün bildirisinde yer alan üstenci ifadeleri ise, uğradıkları hezimetin büyüklüğünü ve acizliklerini bir avuç terörist ve terör destekçisinden gizlemek ve kendilerini avutmak için kullandıkları gerçek dışı argümandan başka bir şey değildir.

Kuklaları PKK’nın tükenişini gören ipin sahipleri, daha önce terörist başını teslim ettikleri gibi bu sefer “teröre son verilecek elma şekeriyle” PKK’yı Türkiye’ye teslim edip, daha büyük bir oyunu sahneye koydular. Bu oyunun sahne dekorunu ise büyük bir aymazlıkla oyunu sahiplenen Devlet Bahçeli’ye kurdurmaya başladılar. Devamında, gerek iktidarın gerekse muhalefetin bir bölümü kah destek mesajlarıyla kah pasif eleştirilerle kendilerine sahnede rol kapmaya çalışıyorlar.

Türk Devletinin demir yumruğu altında diz çöken dünün terör destekçisi, ayaklanmacı çığırtankanları bugün “barış güvercini” rolüne bürünmüşler, Çanakkale’de Kurtuluş Savaşında beraber savaştık, Devleti beraber kurduk yalanına sarılıp Türkiye Cumhuriyeti Devletine ortak çıkmaya çalışmaktadırlar. Hayır! Siz ne Çanakkale’de ne Kurtuluş Savaşında bizlerle değildiniz.

Sizler, önce Osmanlı sonra Türkiye Cumhuriyetinde ayaklanmalar yoluyla feodal çıkarlarınızı temsil edecek bir ayrı bir devlet peşindeydiniz.

Siz, Barzaniler, Talabaniler, Şeyh Saitler, Seyit Rızalarla birlikte Türk Milletine düşman, Türkiye’yi işgal edenlere dosttunuz.

Sizler, Sevr anlaşmasıyla Fırat’ın Doğusunda “vaat edilen” topraklarda bağımsız bir devlet kurmak hayaliyle, Türkiye’yi işgal eden işgalci ordulara duacıydınız.

Sizden olmadığını düşündüğünüz halka zulmederek bölgeden sürmeye, malına mülküne el koymaya çalışıyordunuz.

Evet! Bizler, Diyarbakır’dan Edirne’ye, Rize’den İzmir’e, Eskişehir’den Yozgat’a, Adana’dan Kars’a bu Ülkenin gerçek vatanseverleriyle birlikte 7 düvele karşı savaşarak ve sizlere rağmen kurduk bu Cümhuriyeti.

Sizin, feodalitenizin, Şeyhlik, Şıhlık temeline dayanan, yurttaşları maraba gören anlayışınızın Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunda harcı yok, bundan sonra ki geleceğinde de yeri olmayacaktır.

Özdemir İnce’nin dediği gibi, Türkiye bir “yapı kooperatifi midir ki “”iki ortağın vatanı olsun. Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütündür. Tek bir sahibi vardır, O’da Türk Milletidir.

Türk Milletine soykırımcı yaftasını vurmaya çalışmak ise alçaklıktır. Anadolu ve Orta Doğu tarihi, feodal efendilerinizin köylerinden yurtlarından sürdüğü, emeği için ayağa kalkanları katlettiği, karısına kızına saldırdığı hikayelere ağıtlar yakmıştır.

Anadolu ve Orta Doğu feodal efendilerinizin devletlere karşı kalkışmalarında sivil ve savunmasız biçare kölelerini kendilerine kalkan yaparak neden oldukları kan nehirlerine karalar bağlamıştır.

Anadolu ve Orta Doğu iradenizi teslim ettiğiniz terör örgütünün savunmasız sivil, kadın, çocuk katliamlarına lanet okumuştur.

Türk Milleti, Eruh, Başbağlar, Pınarcık, Silvan, Çevrimli, Anafartalar Çarşısı, Menderes Caddesi, Güvenpark başta olmak üzere sivillere yönelik toplum katliam saldırılarını, Yoğurtçular Köyünde şehit edilen ilk öğretmen Şenol AKAR’ı, Yüksekova’da öğretmen annesiyle birlikte şehit edilen Bedirhan’ı, Aybüke Öğretmeni ve daha nicelerini unutmadı, unutmayacak.

Emperyalistlerin, teslim olurken PKK terör örgütüne kullandırdıkları dil ve talepleri ise barış değil yeni ve büyük bir savaşın öncüsü savaş dilidir.Biliyoruz ki, metindeki o hain talep ve suçlamalar PKK’nın değil onları maşa olarak kullanan emperyalist güçlerin talepleridir.

Emperyalist güçler, PKK sonrasında yeni bir “siyasal sorun” alanı açıp bunun üzerinden Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine saldırmak istemekte, yerli hain ve işbirlikçilerine yeni bir mevzi oluşturmaya, yeni bir hendek kazmaya çalışmaktadırlar.

PKK ve terörün sözcüsü DEM’liler üzerinden konuşan emperyalistler “

“Birinci ve ikinci aşamayı tamamladık, sıra üçüncü aşamada Türkiye’de diyor. Yani Irak’ta kukla bir bölge oluşturduk, Suriye’de oluşturduk, şimdi Türkiye’de oluşturacağız ve bölge de bize hizmet edecek yeni bir devleti kuracağız diyorlar”. Onlara Sevr’i hatırlatıyoruz. Sevr’de o dediğiniz devleti kurdurduğunuzu ve bölgenin kaynakları üzerine çöktüğünüzü sanmıştınız. Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının azim ve kararlılığı bütün oyunlarınızı bozdu, Sevr’inizi paramparça etti, sizleri Lozan’da masaya oturmaya mecbur bıraktı. Aynı sahneyi izlemeye hazır olun.

Değerli vatanseverler, hepimizin bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti Anadolu’da ve Rumeli’de yüzyıllardır süren egemenliğinin meşruiyetini, Kurtuluş Savaşında ödediği bedellerle yeniden almış, bu Lozan ile teyit edilmiştir.

Lozan sadece Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının belirlendiği bir anlaşma değil, o sınırlar içinde Türk Milleti egemenliğine dayanan tek millet, tek bayrak, tek devlet anlayışının tüm dünyaya ilan edildiği manifestodur. Lozan, Anadolunun Türk Yurdu olduğunun tüm dünya tarafından bir kez daha kabulüdür.

Bu manifesto önce 1924, sonra 1961 ve nihayetinde 1982 Anayasalarıyla güçlenerek yaşamını sürdürmüştür. Her üç Anayasada da, Egemenliğin Türk Milletine ait olduğu açıkça belirtilmiştir.

Emperyalistlerin, teslim olan PKK terör örgütünün ağzını, dilini kullanarak söze büründürdükleri 1924 Anayasası karşıtlığı ise, Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkma emellerinin dışa vurumudur.

Bu açıklamalar sonrası, Kemalizm düşmanı, Atatürk Cumhuriyeti karşıtı yerli işbirlikçiler; liberaller, ikinci, üçüncü Cumhuriyetçiler, enternasyonel sosyalistler, siyasal islamcılar, ruhunu AB Ülkeleri kapitalist çıkarlarına adamış sosyalist enternasyonelin ve Soros’un etki ajanları ve CIA güdümlü sahte milliyetçiler hemen atağa geçtiler. Ana akım medyada, iktidar ya da muhalefet yanlısı gözüken tüm yandaş kanalları yine kuşattılar, söz ve hedef birliği içinde yaşanılan süreci “barış çiçekleri açıyor” yalanıyla Türk Milletine sunmayı ve toplumun beynine hükmetmeyi görev kabul ettiler. Topluma, Anayasa değişmelidir fikrini aşılamaya çalışıyorlar.

Görüyoruz ki; Ülkemiz yeni ve zorlu bir savaşın içine daha girdi.

Bu savaşın en önemli cephesi Anayasa üzerinden olacak.

Yeni veya mevcut Anayasa’da yapılacak değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti düşürülmeye, Türk Milleti Egemenliğine kefen giydirilmeye çalışılacak.

Anayasa’dan Atatürk ilke ve devrimleri çıkarılarak, Türkiye Cumhuriyeti savunmasız bırakılmaya çalışılacak.

Dikkatlerimizi ilk dört maddeye yoğunlaştıracaklar ama ilk dört maddeye can veren başlangıç bölümünü, 5,6,7,8,9,10,11,42,66,76,81,103,127,134 ve 174’üncü maddeleri değiştirerek ilk dört maddeyi öldürecekler.

TBMM ya buna izin verecek ya dur diyecek.

Bu nedenle başta Eskişehir Milletvekilleri olmak üzere TBMM’de bulunan tüm Milletvekillerine sesleniyoruz.

Anayasanın ilk dört maddesiyle birlikte, Başlangıç bölümü, Türkiye Cumhuriyetinin Kemalist ideolojisini ve bu ideolojinin temelini oluşturan Türk Milleti Egemenliğini, Türk Milletinin birliğini, Anayasal Kurumların Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı kalarak Türk Milletinin çıkarlarına hizmet edeceklerini ifade eden maddeleri değiştirilemez. Bu maddelerin değiştirilmesi yönünde çaba harcamak ve oy kullanmak Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyetine ihanettir.

Biz biliyoruz ki;

Türkiye’de siyaset yapan hiçbir başat parti, TBMM’de görev yapan hiçbir vatanperver ve millet perver milletvekili, Türk Milleti egemenliğini zedeleyecek hiçbir Anayasa ve yasal düzenlemeye izin vermez.

Farklılıklarımız, Ülkemizin devleti ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünün söz konusu olduğu her yerde ortadan kalkar.

Hangi partiden olursa olsun, Türk Milletinin egemenlik hakkına dokunacak her girişimin karşısında olacak Milletvekillerimiz yalnız değilsiniz. Tüm gücümüz, benliğimiz ve inancımızla yanınızdayız. Vereceğiniz mücadeleyle Türk Tarihinin muzaffer kahramanları olarak adınız anılacak. Korkmayın, yılmayın, geri adım atmayın.

Kaynak: Bülten