Aylardır Ak Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan’ın görevde kalıp, kalmayacağı konuşuluyor.

Eleştiriler, tartışmalar, zaman zaman hararetin yükseldiği parti içi muhalefet derken bu konunun gündemde olması şaşırtıcı değil.

Ancak ben kendisini sıklıkla eleştiren bir isim olarak bu kez Çalışkan’a hakkını teslim ediyor ve göreve devam edeceğine kesin gözüyle bakıyorum.

Bu iddiama elbette peşin peşin karşı çıkacaklar, itiraz edecekler, hadi oradan diyenler olacak. Biliyorum.

Ancak Çalışkan konusunda bu kanaate varmama sebep olanlar da bu iddiaya karşı çıkanlar zaten.

Çünkü seçimden bu yana Çalışkan’ın en büyük rakibi diğer partilerden ziyade Ak Parti’nin içindeki isimler.

Her ortamda, her koşulda, her fırsatta Çalışkan’ın karşısındalar.

Kapalı kapılar ardında herkes çok net. Koordinatörler, sohbetler, şöyle, böyle oldular arasında Çalışkan gidecek de gidecek diye tutturulan bir türkü var.

Aldık kabul ettik, eyvallah.

Peki, kapılar açıldıktan sonra Çalışkan’ın karşısında duran net bir isim var mı?

Ben göreve talibim diye birkaç masada açıkça çay içen bir isim var mı?

Hadi göreve talibim demedi. Peki, Ak Parti’nin saha içinde yer alan, heyecanla çalışan, rakiplere söylem geliştiren bir aktörü var mı?

Eee?

Ak Partili dostlar kusura bakmasın ama Ak Partinin dışarıdan bakılınca sahada yer alan en aktif ismi Çalışkan ise orada bir durmak lazım değil mi?

Sen çalışma, sahaya çıkma, adayım deme, cesur olma, ticari kaygılardan ötürü açık konuşma… Sonra da Zihni Çalışkan gidici diyerek tüm mağlubiyetin faturasını tek bir isim üstünden fatura et.

Bazen yakın çevremizin atmosferi ve duygusal tavrımız bizi yanıltabiliyor. Bazı koşulları görmeden değerlendirmeye tabi tutuyoruz. Kendimiz olsa kupa bekleyeceğimiz icraatları başkası yapınca görmek istemiyoruz. Ak Parti’nin Eskişehir’de yaşadığı sorunun temelinde bence bu var.

Aktör yetiştiremediği, öne çıkmaya korkanların çok olduğu kadar, çıkan isimleri de rakipten çok yıpratma hırçınlığı.

Şöyle bir düşündüm de Zihni Çalışkan Ak Parti’nin en zor dönemine başkanlık ediyor.

Genel politikanın en eleştirildiği, Ankara, İstanbul’un dahi kaybedildiği ve ekonominin partiyi tehdit ettiği bir dönemde görevde.

Ak Parti milletvekillerinin bırakın birbiriyle yan yana gelmeyi, aynı Whatsapp grubunda bile durmadıkları bir döneme başkanlık ediyor.

Volkan Doğan’ın günde 26 saat muhalefet yaptığı Odunpazarı’nda yılda 26 saat muhalefet edemeyen ilçe teşkilatına başkanlık ediyor.

Türkiye’nin en çok yol yapmış iktidarının Eskişehir’de bırakın çevre yolunu, Alpu’ya 2 km asfalt atamayacak kadar basiretsiz kalmasının tartışıldığı döneme başkanlık ediyor.

Rakibi var mı?

 Yok…

Muhalifi var mı?

Çok …

O zaman siz söyleyin bakalım, göreve devam edecek mi, etmeyecek mi?