Ne zamandır erken seçim dillendiriliyor malum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yandan, ortağı MHP’nin genel başkanı Bahçeli diğer yandan seçimlerin zamanında yani 2023 yılında olacağını söylese de krizdeki ülke ekonomisi buna pek izin verecek gibi görünmüyor.

Çünkü alarm zilleri çalan, baskılanan kur ve faiz ile alışveriş yapan yurdum insanımız emekliden çalışana, simitçiden şoför esnafına kadar hemen hemen hiç kimsenin inanmadığı enflasyon rakamlarıyla ekonomi 3 yıl daha dayanır mı, bu savrulma yönetilebilir mi?

Bence hayır.

Buraya noktayı koyup, asıl konumuza dönelim.

Z kuşağı…

Hani seçimlerin kaderini değiştirebilecek oy potansiyeli olduğu söylenen meşhur Z kuşağına son zamanlarda önemli roller biçildi.

Kuşkusuz yekpare bir demografik gruptan bahsetmiyoruz. 1997 ile 2012 seneleri arasında dünyaya gelen teknolojinin içine doğan çocukları-gençleri konuşuyoruz.

2019 yılı nüfus sayımı verilerinden derleme yapan Emincan Yüksel’in çalışmasına göre X kuşağı (1965-1980) 17,5 milyon kişi, Y kuşağı (1981-1996) 20,5 milyon kişi, Z kuşağı (1997-2012) 20,6 milyon kişi.

Geçen yıl ki (son yerel seçimlerde) mahalli idareler seçiminde oy kullanabilen yani en az 18 yaşında olmak üzere seçmen sayısı 57 milyon 100 bin civarındaydı.

Mart 2019 seçiminde Z kuşağından 1997, 1998, 1999 ve 2000 doğumlu 5,4 milyon kişi oy kullanma hakkına sahip oldu.

Hasılı bu yılın sonunda oy kullanabilen 8 milyona yakın, 2021 yılının sonunda ise 9 milyon Z kuşağı genç oluyor 2019 yılı nüfus sayımı verilerine göre…

Siyasi partiler için Z kuşağı muazzam bir oy potansiyeli.

Teknolojinin içine doğan, cep telefonsuz yaşam ve internetsiz hayat nedir bilmeyen, interneti vatandaşlık hakkı gören, hele hele pandemi sürecinde dijital teknolojiyle yoğrulan Z kuşağı aynı zamanda yaratıcı ve işbirlikçi.

“İnternet kuşağı, zeki kuşak, Google, com kuşak” olarak da adlandırılan Z kuşağının çalışma niteliklerinden şöyle bahsediliyor:

“Zor çevresel, ekonomik ve sosyal sorunları çözmeye odaklanmak, kendi kendini yönlendirebilmek, grup çalışmalarını rahatlıkla yapabilmek, bilgiyi hızla işleyebilmek ve daha zeki olmak vs...”

Şimdi gelelim başlıktaki ifademize.

Z kuşağı ve sosyal medya.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Haziran’da, ertesi gün gerçekleşecek YKS öncesi canlı yayın YouTube ve Twitter gibi sosyal medyada sürerken, pek çok genç izleyiciden "Oy moy yok", "Sandıkta görüşürüz" gibi tepki yorumları geldi. Bunun ardından yayın yorumlara kapatılırken, gençlerin tepkisi #OyMoyYok etiketiyle sosyal medyaya da yansıdı.

İşte bu Z kuşağı koskoca Cumhurbaşkanına canlı yayındaki bildirimleri kapattırdı.

Kısa sürede örgütlenip sosyal medyada bu eylemi gerçekleştirdiler.

Z kuşağı, özellikle Twitter’da, sosyal yaşamda karşılaşılan ve sinir uçlarını iğneleyen, vicdanı yaralayan olaylara tepkisini rahatlıkla gösterebiliyor, örgütlenebiliyor, gündem oluşturabiliyor.

Bir bakmışsınız bir kadın cinayetini, bir bakmışsınız bir tarikat liderinin küçük yaştaki çocuğa tacizini,  bir bakmışsınız pandemide ertelenip öne çekilen üniversite sınavını en zirvede gündem yapmayı başarabiliyor.

Bu kuşak, yani yarının müstakbel yüzde 20’lik seçmen kitlesi başta iktidar olmak üzere tüm siyasi partileri dikkate aldırmak zorunda bıraktırıyor.

Eğer ucu siyaseten en yükseklere dokunmayacak bir konuysa sosyal medyada verilen tepkilere göre olayların akışı değişebiliyor.

Örneğin, serbest bırakılan bir cinayet zanlısı, tecavüz sanığı, doktoru darbeden bir saldırgan Z kuşağının başını çektiği sosyal medyadaki tepkilerin ardından savcının itirazı sonucu yeniden tutuklanabiliyor.

Siz bakmayın öyle sosyal medyanın sınırlandırılacağı veya denetim altına alınacağına dair kelli felli açıklamalara.

Bunu göze alamazlar…

Seçimi kaybedeceklerini anladıkları an bırakın sosyal medyayı denetlemeyi, “Seçimi kaybetsek de çıkarmayız” dedikleri EYT yasasını bile çıkarırlar, benden söylemesi.