Göreve gelirken hemen hepsi söz vermişti.
Kimi sözlü olarak beyan etti, kimi ziyaretlerde söyledi. Kimi sosyal medyadan ‘tamam’ dedi, kimilerinin de ‘seçim’ öncesi vaatleri arasındaydı.
Herkes ‘en önemli markamız’ dedi. Başka neler dendi?
‘Yaşatacağız’ dendi.
‘Üzerimize düşeni yapacağız’ dendi.
‘Kapanmayacak’ dendi.
Hiçbiri ‘ben yokum, beni karıştırmayın’ demedi...
Bilakis her fırsatta destek sözü verildi. Kimi yerine getirdi, kimi getirmedi...
Desteği ‘şarta’ bağlayan da oldu. Bu yönetim giderse, şu isimler olmazsa... Beş yılda herkes sırayla başkan oldu! Yönetimler baştan aşağı değişti. Hem ne değişim...
Yönetimler değişti ama Eskişehirspor’un meşhur sahipsizliği değişmedi!
En sonunda herkesin içine sinen, kimsenin bir kulp bulamayacağı bir yönetim geldi. Mustafa Akgören ve arkadaşları 24 Kasım’da kulübün yönetimini devraldı.
Geride kalan altı aya bakınca büyük bir endişeyle ‘Ya Mustafa Akgören başkan olmasaydı’ diyorum. Akgören, A’dan Z’ye el attı tüm işlere. Atmak da zorundaydı. Bir saniye bile duracak, düşünecek vakti yoktu.
Sadece puan silme, küme düşürme, Pinto falan sorunu değil...
Tam manasıyla iflas etmiş bir yapıdan söz ediyorum. Elektrik borcundan son anda kurtarılan çimlere, küstürülen yeteneklerden futbol camiasıyla ilişkilere kadar... Her şey yeniden inşa edildi, onarıldı.
Kendi ticareti, işi için o yaşına kadar kimsenin kapısına gitmeyen Akgören, EsEs için kapı kapı gezdi. Hiçbir kapıdan eli boş dönmedi. Hiçbir zaman ‘kısa vadeli’ düşünmedi. Şu ayı bi atlatalım, bu sezon bi bitsin demedi.
Ne yaptıysa beş yıl, on yıl sonrasını düşünüp yaptı.
Ve Akgören, şu altı ayda adeta tarih yazdı. Takımın bulunduğu sıraya bakıp ‘ne diyor bu’ demeyin. Korona Günleri’nde küçük bir çay ocağı veya lokanta bile ayakta durmakta zorlanırken Akgören, EsEs’in ışığını söndürmedi.
Sessiz sedasız devrim niteliğinde işlere imza attı.
Üstelik tüm bunları ekibindeki ‘esnaf’ arkadaşlarıyla yaptı. Mahalle bakkalının etrafını saran süpermarketlere direnmesi gibi direniyor Akgören...
İşte bu Akgören, hala şehirden beklediği ve hak ettiği desteği görmüş değil. Eskiden kulüp yönetimleri görevlerini yerine getirmediği, verdiği sözleri tutmadığı zaman ‘yönetim istifa’ derdik.
Şimdi roller değişti... Kulüp yönetimi üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor ama şehir yönetimi duyarsız, sessiz, ilgisiz... Bu kez şehri yönetenleri istifaya çağırıyor ve ‘yönetim istifa’ diyorum.