Eskişehir Teknik Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı / Yer Bilimleri ve Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Muammer Tün, Eskişehir’deki aktif faylara dikkat çekti. Tün, Tepebaşı bölgesindeki binaların %26’sının riskli olduğunu ve detaylarını Merve Akman’a anlattı.

Eskişehir’in deprem haritasına baktığımız zaman en riskli bölgeler hangileri?

Eskişehir çok büyük depremlerin olduğu bir bölge değildir. En son 1956 yılında meydana gelen 6.4 büyüklüğünde deprem dahil 1900 yılından günümüze bölgedeki deprem yoğunluğuna baktığımızda Eskişehir kent merkezini içine alan bir bölgede Kuzey Batı - Güney Doğu doğrultulu kırmızı renkli alan dikkati çekmektedir. Bu gerçeklikte, Tepebaşı ve Odunpazarı ilçelerinin yer aldığı kent merkezindeki mevcut yapı stoğunun depreme güvenliğini tartışmak, afet yönetim sürecinde risk yönetimi odaklı stratejilerin önemli bir bileşeni olacaktır. Dolayısıyla Eskişehir ilinde yapılaşma ve nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgedeki bu deprem yoğunluğu tehlikeyi ve riskin boyutunu ortaya koymaktadır. Risk yönetiminde riski azaltmak veya mümkünse tamamıyla ortadan kaldırmak için hazırlıklı olmamız gerekmektedir. Bu bağlamda içinde yaşadığımız binalarımız, okullarımız, hastanelerimiz, iş yerlerimiz, fabrikalarımız, endüstriyel tesislerimiz, köprülerimiz, sosyal tesislerimiz gibi yapıların maruz kalabileceği deprem yer hareketine dayanıklılık ölçüsü nedir? Toplumun afet bilinci hangi düzeydedir? Sorularına acilen yanıt aranarak risk yönetimi çalışmalarına başlanmalıdır. Şunu unutmayalım, risk yönetimi sürecinde harcanacak 1 birim maliyet, bölgemizde olası yaşanabilecek deprem afeti sonrasında kriz yönetiminde harcanmak zorunda kalacak yaklaşık 100 birim maliyetin harcanmaması demektir. Daha da önemlisi afet nedeniyle yaşanabilecek can kayıpları ve yaralanmaları en aza indirebilecek veya tamamıyla ortadan kaldırabilecek önemli adımlar risk yönetimi aşamasında atılabilecektir.

Depremde, en riskli alan neresidir? Sorusunun cevabı, nüfus yoğunluğu olan ve deprem yer hareketine dayanıksız yapı stoğunun olduğu alanlar en riskli alanlardır diyebiliriz. Buradan hareketle inşaat mühendisleri tarafından yapılabilecek bir bina değerlendirmesinin en doğru cevaba bizi götürebileceğini söyleyebiliriz. Bu bina taramasının zaman ve maliyet alacağı ifade edilebilir ancak bunu risk yönetimi aşamasında yapmadığımızda veya kaçındığımızda deprem olduktan sonra can kaybı gibi telafisi mümkün olmayan, son derece olumsuz koşullar altında kriz yönetimi sürecinde bina hasar tespit çalışmalarında yapmak zorunda kalıyoruz. 2014 yılında Eskişehir Tepebaşı İlçesi sınırları içinde 8 mahalleyi içine alan pilot bir bölgede mevcut yapı stoğunda Eskişehir Teknik Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü bünyesinde yapılan bilimsel araştırma projesinde incelenen binalardan %26 sının depreme dayanıklılık bakımından çok riskli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sonuç, risk yönetimi sürecinin vakit kaybetmeden başlatılması gereğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Bugün cevap aramamız gereken, bu çok riskli yapı stoğunun nasıl depreme güvenli hale getirilebileceğinin, ilgili meslek disiplinlerinin görüş ve önerileri alınarak tüm kent paydaşlarıyla birlikte tartışılmasıdır. Bu soruya cevap bulamadığımız sürece, kamuoyu önünde fayları ve riskli alanları tartışmak zamansız, yersiz, gereksiz ve kamuoyunu anlamsız bir şekilde meşgul etmekten öteye geçmeyecektir.

Bu sorunuza son olarak şu cevabı vermiş olayım. Eskişehir kent merkezi sadece kendi bölgesindeki deprem kaynaklarından etkilenmeyecektir. Bunun yanında beklenen büyük İstanbul depremi, büyük Bursa depremi gibi çevresel depremlerden de olumsuz etkilenebilecek yerel zemin koşullarına sahiptir.

Beklenen İstanbul ve Bursa depremleri de Eskişehir'i fazlasıyla etkileyecek

Kentsel planlamada doğru yapılandırılmalar mevcut mu?

Kentsel planlama, afetlere güvenli yerleşim alanlarının belirlenmesi temelinde yürütülen mekânsal planlama çalışmalarıyla başlar. Dolayısıyla, yerleşime açılmış veya yeni açılacak bölgelerde yerleşime uygun yerlerin ve afet riskli alanların belirlenmesi amacıyla yer bilimsel etütleri önemli bir veri kaynağı sağlar. Dolayısıyla gelecekte gelişme konut alanları, ticari alanlar, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi arazi kullanım kararlarının yer aldığı nazım imar planları hazırlanırken bu yer bilimsel etütler son derece önem taşır. Aynı şekilde kentsel dönüşüm kararları alınırken de bu yer bilimsel etütlerin önemi büyüktür. 2014 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi meclisinde tartışılan, Eskişehir metropoliten alanı merkez bölgesi 1/25000 ölçekli nazım imar planı, mevcut nazım imar planı ve uygulama imar planlarına baktığımızda deprem tehlikesine güvenli yerleşim alanlarının belirlenmesi sürecinde hatalı uygulamaların olduğu dikkat çekmektedir. Bu hatalı uygulamaların, risk yönetimi süreciyle birlikte düzeltilmesi için Eskişehir ilinde acilen Deprem Master Plan çalışmasının başlatılması gerekmektedir. Bu çalışma kapsamında, yapı-zemin etkileşimi, mevcut yapı stoğunun risk değerlendirmesi, toplumsal afet bilinci, sosyo-kültürel yapı gibi birçok unsur çok disiplinli ortaya konulmaktadır. Ayrıca, Eskişehir’de köprübaşı mevkiinde ve Gündoğdu mahallesinde özellikle gündeme gelen kentsel dönüşüm projeleri olmuştu. Kentsel dönüşüm sürecinde depreme güvenli yerleşim ile afet risklerini azaltmak önemli stratejidir. Dolayısıyla alan seçiminde bu kriter esas alınarak zemin ve üst yapı koşulları bir arada değerlendirilerek alan önceliklendirmesi yapılmalıdır. Bilinen bilgiler kapsamında maalesef önceliklendirme esasları bakımından hatalı uygulamalara rastlanmaktadır.

Tepebaşı ilçesi sınırları içindeki binaların %26'sının depreme dayanıklılığı bulunmuyor

Sık sık saha çalışmaları yapıyorsunuz. Eskişehir’in toprak yapısı en fazla kaç şiddetinde depremi kaldırabilir?

Bildiğiniz gibi, depremin büyüklüğü ve şiddeti farklı kavramlardır. Eskişehir kent merkezine yakın 5 büyüklüğünün üzerinde depremler hem bilinen yerel zemin koşulları hem de bilinen yapı stoğu özellikleri nedenleriyle zarar ve kayıp oluşturabilecek riskler yaşanabilir. Özellikle sıvılaşma tehlikesi ve taşıma gücü kaybı gibi zemin problemleri nedeniyle yapıların hasar görme olasılığı artmaktadır. Ayrıca en anlamlı verilerden birisi olan depremin ivme dağılımı yapısal hasarda son derece önemli bir parametredir. Spektral ivme verisi de bu bağlamda inşaat mühendisleri tarafından değerlendirilmesi gereken ve depreme güvenli yapı tasarımında son derece önemli olabilecek bir parametredir. Deprem dalgalarının yayılımında odaklanma ve rezonans etkileri de yapısal hasarların oluşmasında önemli parametrelerdir. Bu bilgilerden hareketle, Eskişehir kent merkezindeki zemin yapısının ve mevcut yapı stoğunun, depreme tepkisinin araştırılmasında jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, inşaat mühendisleri ve deprem mühendislerinin birlikte çalışması son derece önemlidir.

ESTÜ bünyesinde çalışmalarınızdan bahseder misiniz? (Özellikle pandeminin başlangıcından bu yana ne gibi faaliyetlerde bulundunuz?)

Eskişehir Teknik Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü İçişleri Bakanlığı AFAD ile yapmış olduğu işbirliği protokolü ve Boğaziçi Üniversitesi KRDAE ile yapmış olduğu iş birliği protokolleri kapsamında bölgesel depremleri, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa illerinde kurulu deprem yer hareketi kayıt istasyonları ile 7/24 izlemektedir. Bunun yanı sıra bölgedeki aktif fayların araştırılmasına yönelik sismik araştırmalar arazide yürütülmektedir.

ESTÜ Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsünde aktif faylara yönelik araştırmalar devam ediyor

Deprem çantasında olmazsa olmaz dediğiniz araç ve gereçler hangileri?

Her ailenin bir afet planı mutlaka olmalıdır. Deprem olduğunda gerçekleştiği zamana göre bu planlar ayrı ayrı tatbik edilmelidir. Örneğin, deprem gündüz meydana geldiğinde, iş yerinde, okulda, evde, alışverişte olan aile bireyleri nerede nasıl bir araya gelebileceğini bilmelidir. Mahallenizde veya misafirlikte acil toplanma alanının neresi olduğu mutlaka bilinmelidir. Afet anında, telefon araması yapmak yerine kısa mesaj ile haberleşme stratejileri benimsenmelidir. Refleks haline gelen tutum ve davranışlar geliştirilmesi için geliştirilen senaryolar belirli aralıklarla aile bireyleri arasında tatbik edilmelidir. Bu tür hazırlıklar panik ve kaosu en aza indirecektir. Deprem sarsıntısı sırasında binanın merdiven boşluğuna kesinlikle çıkılmamalı evin içinde güvenli olduğunu düşündüğünüz bir noktada sarsıntının bitmesi beklenmelidir. Evin içindeki büyük eşyalar mutlaka duvara sabitlenmelidir. Acil durum çantanızda, kalem, kağıt, su, çok fonksiyonlu çakı, el feneri, radyo, pil, ilk yardım malzemeleri, kimliklerinizin fotokopisi, havlu, sizin için hayati öneme sahip ilaçlarınız, acil durumlarda ulaşılması gereken yakınlarınızın telefon numaraları yazan bir not, engelli birey var ise o kişinin sağlık raporu ve ihtiyaç duyabileceği özel gereksinimleri yazan bir bilgi notu, evinizin tapu fotokopisi, varsa mimari planı, kira kontratı bulundurulabilir.

Toplanma alanları şehrimizde sizce yeterli mi?

Nüfus yoğunluğunu dikkate aldığımızda yetersiz alanların olduğu bilinmektedir. Bu konuda Eskişehir AFAD geliştirme çalışmalarını sürdürmekte olduğu bilinmektedir. Bu noktada geçici barınma ve beslenme alanlarının risk yönetimi aşamasında alt yapısının (enerji, atık su, temiz su, drenaj gibi) hazır tutulması önemlidir. Ayrıca, toplumsal afet bilincinin artırılmasına yönelik eğitim stratejileri ilgili tüm paydaşların iş birliğiyle vakit kaybetmeden yürütülmelidir. En basitinden, büyük bir deprem yaşadıktan hemen sonra ana yolların açık tutulması gerekliliği bilinmelidir. Herkes aracını alıp yola çıkarsa kaos ve panik ortamında oluşabilecek; trafik yoğunluğu, arama-kurtarma, acil sağlık, haberleşme hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesine engel olabilecektir. Afetsiz, sağlıklı ve güvenli bir gelecek dilerim.

Röportaj: Merve AKMAN