Dr. Asiye Akgün: Üç beyazdan biri olan tuz zehir midir? Evet, zehirdir! Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan tuz nasıl zehir haline geliyor.

Ecz. Zeynep Akbey: Tuz nedir? Tuz hayatımızın tadıdır. Tuz dediğimiz zaman aklımıza su, su dediğimiz zaman ise hayat gelir. İçinde 80’den fazla vücudumuzun ihtiyacı olan ve büyük bir kısmı vücudumuz tarafından üretilmeyip dışarıdan almamız gereken mineraller içerir. Doğru tuzu tüketmek doğru suyu vücudumuzun almasını ve tutmasını sağlar. Yanlış tuz tükettiğimiz zaman su yanlış yerde depolanır ve problemlerle karşılaşmaya başlarız. Doğru tuz tüketimiyle beraber doğru su tüketimini de sağlamış oluruz. Ayrıca tuz akışkan bir madde değildir.

Dr. Asiye Akgün: Evet, çoğumuzun kullandığı tuz rafine tuz yani sofra tuzu gerçek tuz mudur, ihtiyaçlarımızı gerçekten giderir mi? Sofra tuzu maalesef kimyasal işlemlerden geçirilmiş bir tuzdur. Yüksek ısıda vücudumuz için faydalı tüm minerallerden arındırıldıktan sonra geriye sadece sodyum ve klorür kalır. Ve bir de yasa gereği içine iyot eklenir. 650 derecede rafine edilen bu tuzda kalan sodyum klorür işimize yarar bir sodyum klorür müdür? 50-60 derecede bozulmaya başlayan mineraller sodyum klorür için de geçerli sodyum klorür de bozulur ve işimize yaramaz hale gelir. Bir de kimyasallar ekleniyor. Güzel bir şekilde akması için alüminyum silikat ekleniyor. Nem tutmaması için alüminyum hidroksit ekleniyor. Bunların alzheimer yaptığı artık net. Tuzdan aldığımız alüminyumdan ne olur demeyin. Konservelerin iç yüzeyleri, ter önleyiciler gibi pek çok yerden alüminyum alıyoruz. Ve bunun sonunda ciddi bir mineral eksikliği içine giriyoruz. Yasaklama yerine doğru tuz kullanımı öğretilmeli.

Uzman Doktor Asiye Akgün

Kullandığımız tuzun doğal tuz mu rafine tuz mu olduğunu nasıl anlarız? Bunun için basit bir deney yapabiliriz. Bir çay bardağı üzüm sirkesi içine bir çay kaşığı kullandığımız tuzu koyarız. Eğer asitli içecek gibi köpürmeye başlıyorsa bu kullandığımız rafine tuzdur. Yani sağlığımızı tehdit eden, kan basıncımızı yükselten, sodyum klorür ve iyot ihtiyacımızı gidermeyen bir durum. Rafine tuz kullanmayı bırakacağız. Rafine tuz bağışıklığı düşürüyor. Değişik hastalıklara da yol açıyor. Dolaylı yoldan susuzluğa yol açıyor. Hipertansiyon, kemik ve eklem hastalıkları görülür. Doğru tuz rafine edilmemiş tuz. Ama temiz kaynaklardan çıkarılmış tuz.

Ecz. Zeynep Akbey: Doğru tuz eksikliğini önce yüzden anlarız. Vücudumuzdaki eksikliklerin ilk yansıdığı yer yüzümüzdür. Yüze bakarak tayin ederiz. Bunlar kırışıklıklar, çizgiler, lekeler, çukurlar, parlaklıklar, matlıklar gibi pek çok farklı işaret. Aslında bizim kozmetik problemler olarak düşündüğümüz şeyler hücrelerimizdeki eksilmiş maddelerin yüzümüze yansıyan yardım çağrıları. Bu işaretlere baktığımız zaman hangi minerallerin nasıl ve ne kadar eksildiğini gözlemlemiş oluruz. Bu eksiklikleri mutlaka yerine koymamız gerekir. Yüzdeki işaretlere bakınca 12 temel mineral eksikliğini tayin edebiliyoruz. Kalsiyum florür diye bir tuzumuz var. Bunun eksikliğinde vücudun elastikiyeti bozulur ve ciltte kurak toprak görüntüsü oluşur. Dikkat dağınıklığı, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlarla da karşılaşırız. Yine elastikiyet bozulması sonucunda damar cidarlarında esneklik oluşabilir ya da sertlik oluşabilir. Varis ve hemoroid gibi yapılar oluşmaya başlar.

Eczacı Zeynep Akbey

Dr. Asiye Akgün: Tuz hayatımızın tadı tuzu hayatımızın olmazsa olmazı dedik ama otuz doğal tuz, mineralli tuz. Doğal tuz diye tuzu istediğimiz kadar tüketmemiz mümkün değil. Zehir fazla olan her şeydir. Sevgidir fazlaysa, ilgidir fazlaysa, sudur fazlaysa, tuzdur fazlaysa… İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehir hükmüne geçer. Doğru tuzu yeteri kadar kullanmalıyız.