TARIMI STRATEJİK VE ÖNCELİKLİ SEKTÖR OLARAK GÖRÜYORUZ
Biz tarımı stratejik ve öncelikli sektör olarak görüyoruz. Bu nedenle de tarım politikamızın; milli, siyaset üstü bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz. Hatırlayın! Bayram öncesi yaptığımız basın açıklamamızda bitkisel ve hayvansal üretime dair projelerimiz olduğunu ve genel başkanımızın siyasi parti liderlerine bir mektup göndererek ortak aklı birlikte oluşturalım çağrısı yapacağını açıklamıştık. Çağrımıza yanıt veren siyasi partilerle, genel başkanlar düzeyinde ya da heyetler düzeyinde konuya ilişkin görüşmelerimiz devam ediyor.

AKP MERALARIMIZI RANTA KURBAN ETTİ
Bakınız dünya gıda kriziyle, su kriziyle karşı karşıya. Aynı pandemi de olduğu gibi hazırlığını iyi yapan, geleni görüp önceden tedbirini alan ülkeler daha az etkilenecek. Konunun uzmanları diyor ki “ konu et, süt meselesi değil, konu ot meselesi" Türkiye’de ne oluyor? Bakınız konu ot meselesi diyoruz. Neler oluyor? Resmi rakamlara göre son 5 yılda 20 bin hektar üzerinde mera alanının vasfı değiştirildi. TÜİK rakamlarına göre; ülkemizin toplam alanının yaklaşık yüzde 20’si, tarım alanlarının yaklaşık yüzde 38’i olan 14.6 milyon hektar çayır ve mera alanı varken, günümüzde bu rakam 15 milyon hektarın altına indi. Meralarımız ranta kurban edildi. AKP meralarımızı bedava arazi olarak görüyor.

BUNUN ADI İŞ BİLMEZLİKTİR
Konunun uzmanları "koyunun olduğu yerde tarımsal gübreye ihtiyaç olmaz” derken, özellikle Anadolu'nun iç kesimlerinde yüzeysel suyun olmadığı yerlerde küçükbaş hayvan yetiştirilmesi gerekirken, ülkemizde küçükbaş hayvan sayısında yüzde 60 azalmanın sorumlusu, 1990’lı yıllarda Konya Havzası’nda 4 milyon olan küçükbaş hayvan sayısının 2000’li yıllarda 1 milyon 400 bine gerilemesinin nedeni AKP'dir, yanlış politikalarıdır. Hele ki İç Anadolu'da 1 süt sığırının işletme parasıyla 22 koyun beslenebilirken, bu durum ürün elde etmede yüzde 250 kar anlamına gelirken, mevcut durumun tek bir mazereti yoktur. Bunun adı iş bilmezliktir.

YETERİ KADAR TEDARİK SAĞLANMAZSA NE OLACAK?
Demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin bir an önce tesisi 2021 yılında buğday ithalatımızın yüzde 88’i Rusya ve Ukrayna’dan yapıldı. Ukrayna dünyada mısır, buğday, arpa da dahil olmak üzere birçok hayati tarım ürününün ilk beş küresel ihracatçısı arasında yer alıyor. Bu ülkelerden ithalat yapılamaz veya yeteri kadar tedarik sağlanamaz ise ne olacak? Geçtiğimiz haftalarda Hindistan’dan ilk kez buğday ithal edeceğimiz söylendi. Oysa 2014 ve 2015’de de Hindistan’dan buğday ithalatı yapmıştık. Burada esas sorun hemen hemen eş zamanlı Hindistan’ın buğday ihracatına yasak getirmiş olması.

TÜRKİYE TARIMDA PARLAYAN YILDIZ OLABİLECEK GÜÇTE AMA BU POLİTİKALARLA DEĞİL
Devletler küresel buğday stoklarının yıllık tüketimin yüzde 33’üne denk geldiğini söylerken, Birleşmiş Milletler uzun süredir yaklaşan gıda kriziyle ilgili uyarılarda bulunuyor. Açlık tehdidi karşısında acilen önlem alınması gerektiğine dikkat çekiliyor. Birleşmiş Milletler'de, Ukrayna’nın dünyaya tahıl ihraç edememesinin küresel kıtlığa yol açabileceği konusunda önceki gün uyarı yaptı. Yeni tarım düzeninde, petrol zengini ülkelerin yerini gıda zengini ülkeler alacak. Türkiye birçok üründe biyo çeşitliliği en çok olan ülkelerin başında geliyor. Ürün çeşitliliği bakımından Avrupa’nın tümünden daha zengin olan Türkiye, bu zenginliğiyle pazara hâkim olabilecek güçte. Türkiye bölgede tarımda parlayan yıldız olabilecek güçte. Ama bu politikalarla değil. Türkiye geçmişte buğdayda kendine yeterlilik oranı yüzde 100 olan bir ülke. Bugün ise bu oran yüzde 89. Buğday üretimi, nüfusun artış hızını yakalayamıyor. Öncelikle ithalata dayalı politikalardan kurtulmak, üreticiye para dağıtmak yerine temelden destek vermek, kooperatifler kurmak, gelecek kaygısı yaşamamalarını sağlamak gerekiyor. Doğru olan tek çözüm üretimi artıracak tedbirlerin alınması. Bizi toprak kurtaracak.

POLİTİKAMIZ KENDİ KENDİMİZE YETERLİLİK OLMALIDIR
Tarımı, tarıma dayalı sanayiyi, tarım turizmini destekleyeceğiz. Devletin yeniden piyasa düzenleyici bir duruma getirilmesi, çok uluslu şirketleri değil, kendi üretici ve tüketicimizin menfaatini düşünmeli, arz talep dengesinde planlama yapmamız gerekiyor. En önemli politikamız “kendi kendimize yeterlilik” olmalıdır.